Advertisement

TÜİK önemli bir araştırma yayımladı. Türkiye'de yaklaşık 20 milyon aile var. Ortalama hanehalkı büyüklüğü 3.7 kişi. Bununla beraber bölgelere göre dağılıma bakıldığında batıdaki ailelerin büyüklüğü doğudan küçük. Çanakkale'de hane büyüklüğü 2.8 kişi iken, Şırnak'ta 7.9 kişi.
Bu bölgelerin sosyo-ekonomik yapısının, bölgesel kalkınma farklılıklarının bir göstergesi. Batının, doğuya göre daha zengin olmasının bir nedeni de aile yapısı. Eşit asgari ücret alan batıdaki aile, geliri 3 kişiye paylaştırırken, doğudaki aile aynı gelirle 8 kişiyi geçindirmek zorunda.
Üzerinde durulması gereken konu hanehalkı gelirlerinin ihtiyaçlarını karşılama oranıdır. Her ne kadar "zor" tanımı kişiden kişiye, bölgeden bölgeye, ülkeden ülkeye değişiyor olsa da, ailelerin yüzde 43'ü geçinmekte zorlandığını söylüyor. "Orta" düzeyde geçinebildiğini söyleyen aileler de buna yakın. "Çok kolay geçiniyorum" diyenler sadece yüzde 1.7. Sonuç olarak, aileler en çok gıda harcaması yapıyor, öncelikle karnını doyurma mücadelesi veriyor.
Bu yapı iki açıdan önemli.
İlki büyük aile yapısının tasarruf yetersizliğine yol açması. IMF'ye son taksidi ödediğimiz bir günde yine tasarruf yetersizliğinden bahsetmek istemezdim. Ama geleceği biraz daha iyi anlayabilmek için şu soruyu sormakta yarar var: Bu ülke neden IMF'ye muhtaç oldu? Temel neden iç tasarrufların yetersizliği değil mi? IMF'nin kapısını; devletin, insanların, şirketlerin yeteri kadar birikimi olmadığı için dışarıdan tasarruf ithal etmemizden kaynaklanan sorunlar nedeniyle çalmadık mı?
O zaman yukarıdaki verilere geniş açıdan bakınca bazı nahoş gerçekler göze çarpıyor. Hanehalkının büyük çoğunluğunun, değil tasarruf etmek, zar zor geçinme mücadelesi verdiği anlaşılıyor. İçeride tasarruflar yeterli olmayınca, ekonomi her gün artan oranda dövize, sıcak paraya bağlanıyor. Bağımlılık, uzun vadede, insan vücudu gibi, ekonomileri de hasta eder. Uyanık olmakta, kontrolu elden bırakmamakta yarar var.
İkincisi ve daha önemlisi ise, geniş ailelerde yoksulluğun kendi kendini besleme gerçeği. Büyük ailelerin kırsal kesimde geçinmesi biraz daha kolaydır. Ancak TÜİK araştırmasının sonuçları, şehirleşmenin getirdiği sosyo ekonomik etkileri çok net gösteriyor. Örneğin tek başına yaşayanların yarısının yaşlı olması. Kırsal kesimde kimse yaşlı anne veya babasının tek başına yaşamasına izin vermez.
Varoşlarda yaşayan ve sayısı büyüyen ailelerde yoksullaşma kendi kendini besleyen bir olguya dönüşmektedir. Dar gelirli aile, çocukların beslenmesinde, eğitiminde, onlara koruyucu sağlık hizmeti sağlamakta vb konularda yetersiz kalmaktadır. Sonuç olarak, ailede çocuk sayısı artıkça yoksulluk da artmaktadır.

 

Böyle futbol olmaz olsun

Ben bir Anadolu takımının taraftarıyım. Ama geçen pazar günü İstanbul'da oynanan derbiden sonra 19 yaşında bir gencin, üzerinde başka bir takımın forması var diye öteki takım taraftarı tarafından bıçaklanarak öldürülmesini kesinlikle hazmedemiyorum. Desteklediğim takımın taraftarları dahil her türlü holiganizmi de lanetleniyorum.
Ancak, acaba o bıçağı saplayan kadar, maç başlar başlamaz karşı takım futbolcularına futbol dışı hareketler yapan futbolcu müsveddelerinin de sorumluluğu yok mu? Ya önlerine birçok unvan konan iki takımın teknik ve idari yöneticilerinin birbirlerini alkışlama tartışmalarına ne demeli?
Eğer profesyonel futbol buysa, yasaklayın gitsin. Hiçbir şey bir gencin canından kıymetli değildir. Biz amatörleri seyrederek daha çok mutlu oluruz.