Moody's'in not artışından sonra dolar yükseldi. Böylesi bir süreçte piyasaların tepkilerini inceleyen çeşitli çalışmalar var. Ben TEB Başekonomisti Selim Çakır ve Ekonomist Emre Tekmenin, 2000 yılından sonra ikinci yatırım yapılabilir ülke notu alan yükselen piyasa ekonomilerini inceledikleri, doyurucu bir içeriğe sahip olanın sonuçlarını sizlerle paylaşmak istiyorum.
Belirtmekte yarar var, Çakır ve Tekmen Kasım 2012 tarihli çalışmalarında, ikinci yatırım yapılabilir ülke notunu bu yılın ilk yarısında geleceğini de öngörmüşlerdi.
FAİZLER ÖNCE AŞAĞI SONRA YUKARI YÖNLÜ OLABİLİR
Yeni çalışmalarının ilk dikkat çeken sonucu; politika faizlerinin ilk altı ayda 50 baz puan düştüğü ve yıl sonunda tekrar yükseldiği yönünde.
Diğer ülke örneklerinin aynen Türkiye'de de tekrarlanacağını beklemenin ne kadar yersiz olduğunu biliyorum. Ama ilginç bir tesadüf olsa gerek, Merkez Bankamız 50 baz puanlık indirimi, not yükseltme kararından birkaç saat önce yaptı. Bu indirimden sonra aynı grupta bulunduğumuz ülkelerle karşılaştırıldığında, nominal faizler hâlâ yüksek. Ancak enflasyondan arındırıldıktan sonraki haliyle, reel faizler grubun en düşüğü. Yanı sıra içeride kısa ve uzun vadeli getiriler birbirine çok yakın.
Eğer diğerlerine göre daha yüksek olan cari açığın finansmanında ve daha fazla olan dövizli borçların geri ödenmesinde sıkıntı çıkmazsa sorun yok. Ama daha fazla döviz akışının kredi notumuzdan çok yüksek reel getiriye bağlı olduğu gerçeğini unutmamak lazım.
DÖVİZ KURU HAREKETLERİ DE AYNI
Not artışının ardından, nominal kur değer kaybederken reel kur bir yıllık süreçte değer kazanmaya devam ediyor.
Biliyorsunuz Merkez Bankası, reel kurun seviyesinin 120-130 aralığına gelince müdahale edeceğini daha önce duyurmuştu. Çalışmaların da gösterdiği gibi; TL'nin yabancı paralar karşısında değer kazanmasının ana nedeni kurdaki değişimden çok bizdeki enflasyon seviyesinin ticaret yaptığımız ülkelerden yüksek olmasıdır.
Burada topa girmemde yarar var. Evet, enflasyon önceki yıllarla karşılaştırılınca tarihi düşük seviyelerde. TCMB kurdaki değerlenme ve emtia fiyatlarındaki düşüşe bağlı olarak enflasyonun çok yükselmeyeceğini öngörüyor. Ama bizdeki düşüşün benzeri gelişmeler diğer ülkelerde de yaşandığı için enflasyon düzeyimiz göreli olarak yine de yukarıda kalıyor. Dolayısıyla eğer nominal kurdaki gelişmeler yeteri kadar katkı sağlamazsa, reel kurdaki değerlenmeyi yavaşlatabilmek için enflasyon önem kazanıyor.
Bir yandan günlük işlemlerimizde kullandığımız nominal kur yukarı gitsin, ihracata katkı sağlasın, cari açık düşsün diyoruz. Birçoğumuz gelişmeyi destekliyoruz. Ama diğer tarafta başta reel sektör şirketleri olmak üzere Hazine ve bankaların dövizli borçları var. Nominal kur yükseldikçe onların borçları durduğu yerde artıyor. Uzun sözün kısası, bu kadar dolarize olmuş bir ekonomide not artırımı
sonrası süreci, cari açıktaki ve enflasyondaki gelişmeler belirleyecek. Uluslararası piyasalarda rakibimiz olan ülkelerin verdiğinden çok cari açık verirsek ve/veya enflasyonumuz onlardan daha yüksek kalmaya devam ederse, döviz akımlarının tersine dönmesi durumunda işimiz zorlaşabilir. Döviz ihtiyacımız artarsa yabancı yatırımcıya daha fazla bonus vermek zorunda kalabiliriz.
O zaman önerim basit: Seçimler döneminde para ve maliye politikalarında çok fazla gevşememek lazım.