Amerika ile AB arasında başlayan serbest ticaret anlaşması görüşmeleri önemli. Söylendiği gibi birkaç yıl içinde imzalanırsa dünya ticaretinde tüm dengeler değişecek. Yeni evreye geçilecek.

DÜNYADA DIŞ TİCARETİN EVRELERİ

Bazı araştırmacılar 1870-1914 arası dönemi dünya ticaretinin ilk altın çağı olarak tanımlar. 1. Dünya Savaşı öncesi dönemde, dış ticaretin payı hızla artarak ülke ekonomilerinde önemli yer tutar. İki dünya savaşı arası dönem tam bir izolasyon, milliyetçilik ve korumacılık dönemidir. Başta, ilk savaşı kaybeden Almanya olmak üzere birçok ülke, bu yılları oldukça acılı deneyimlerle geçirmiştir.

2. Dünya Savaşı sonrası, ekonomik olarak Bretton Woods dönemidir. Dünyadaki para ve kur dengelerini ayarlama işi IMF’ye, kalkınma ve proje finansmanı işi Dünya Bankası’na verilmiştir. Uluslararası ticareti düzenleme işi ise Dünya Ticaret Örgütü’nün (DTÖ) göreviydi. Ancak ABD Senatosu, kurallı dış ticareti Amerikan çıkarlarına uygun bulmadığı için bu örgüt kurulamadı. Yerine GATT adlı geçici bir uluslararası yapı oluşturuldu.

DTÖ ancak 1996’da kurulabildi. 90’lı yıllar aynı zamanda küreselleşmenin yaygınlaştığı yıllardır. Sovyetler’in çöküşünün ardından hızlanan bu süreç, dünya ticaretinde yeni yapıları ortaya çıkardı. Bu dönemde toplam dış ticarette, hizmet ticaretinin payı arttı. Bankacılık, sigortacılık, danışmanlık gibi sektörler, toplam uluslararası ticaretin yüzde 20’sini oluşturmaya başladılar. Daha önemlisi mal ticaretindeki engeller yıllar içinde azalırken hizmet ticaretindekiler her geçen gün çoğaldı. Diğer bir gelişme de Çin gibi ekonomisinin büyük çoğunluğu ihracat için çalışan mega ticaret merkezleri ortaya çıktı. Özellikle ucuz emek arzına dayalı bu ülkeler, neredeyse her şeylerini ihracat için seferber ettiler. Bugün ihracat, Çin milli gelirinin yaklaşık yarısı kadardır. Türkiye için bu değerin yüzde 20’ler civarında olduğunu düşünürseniz aradaki fark daha iyi anlaşılabilir.

BÖLGESEL TİCARET ANLAŞMALARI YAYGINLAŞIYOR

Dünya ticari dengeleri hızla değişirken, kronik cari açık veren ülke olarak bizim dış ticarete stratejik bakışımız nasıl?

Aslında çok bilinen bir konu değil. Stratejik dış ticaret planları üzerinde bazı çalışmalar olduğunu duyuyoruz. Kamuoyuna değerlendirmelerin daha çok sayısal hedefleri iletiliyor. İçsel dengeleri pek bilinmiyor. Bazı genel başlıkları takip etmek kolay ama bu hedeflere nasıl ulaşılacağı konusunda geniş ve derin tartışmalar yok. Aslında konu hayati öneme sahip. Çünkü son dünya krizinden sonra dış ticarette gelişmeye başlayan önemli bir akım var: Bölgesel Ticaret Anlaşmaları (BTA). Bu anlaşmaların birincil özellikleri, ticaretteki standart ve kota gibi sınır ötesi engelleri kaldırmayı amaçlamaları.

Dış ticarette gümrük vergisi (tarife) gibi sınırda uygulanan engeller artık eskisi kadar etkin değil. Ancak ürünü sınırdan geçirdikten sonra ülkelerin uyguladıkları birçok tarife dışı engel var. Standart uygulamaları buna güzel bir örnektir. Özellikle tarım ürünlerinde uygulanan laboratuvar ve paketleme standartları nedeniyle, sıfır gümrük olsa dahi ihracat hemen hemen imkânsızlaşır. BTA, istihdamı artırmak ve büyümeye ivme kazandırabilmek adına böylesi engelleri kaldırmayı hedefliyor. Bu bağlamda ABD ve AB arasında yapılacak bir anlaşmanın dışında kalmak dış ticaretimize darbeler vuracaktır. Sorunlu komşularımızla yapılan ticaretin bizim gibi büyük bir ekonomiye yetmeyeceği muhakkak. Bugüne kadar ticarette sıkıntı çektiğimiz birçok konunun çözümü en büyük BTA’nın, ulusal çıkarları önemle korunmuş bir üyesi olmaya bağlı. Dolayısıyla, umarım ekonomik ve siyasi hazırlıklara çoktan başlanmıştır.

Advertisement