Advertisement

Üç ayda bir büyüme rakamları açıklanınca hemen diğer ülkelerle karşılaştırma yapılıp, Türkiye'nin performansı öne çıkarılıyor. Hatta bazıları gelişmiş ülkelerden bile iyi olduğumuzu ispatlamak için türlü rakam oyunlarına girişiyor. Ta ki, yoksulluk rakamları açıklanıncaya kadar.
TÜİK, 2012 Gelir ve Yaşam Koşulları Araştırması'na göre, yüzde 20'lik dilimlerle bakıldığında, en zengin kesimin geliri en yoksul kesimin gelirinin 8 katı. Çok kötü değil.

İLK % 1'LİK GRUP NE ALIYOR?
Ancak aynı veriler eğer yüzde 10'lukve 1'lik dilimler halinde yayımlanırsa uçurumu daha iyi değerlendirebileceğiz. Bu ayrım önemli. Çünkü büyük dilimler itibarıyla rakamlar resmi çok net göstermiyor. Örneğin son yüzde 20'lik dilimdeki bir ailenin aylık harcanabilir geliri yaklaşık 5 bin lira. Sıradan, evi olan, karı-kocanın çalıştığı orta kıdemdeki bir memur ailesinin geliri bu miktarı geçer. Hatta bazı emekli aileleri içinde benzeri bir yorumu yapabiliriz.
Dahası bu ailelerle holding patronları aynı grupta değerlendiriliyor. Böylelikle 14.7 milyon kişinin, toplam gelirin yaklaşık yarısını aldığı sonucu çıkarılıyor. Diğer bir deyimle ülkede bir yılda üretilen toplam gelirin yüzde 47'si bu grubun üyelerine gidiyor. Kalan yarısını nüfusun yüzde 80'i kendi arasında pay ediyor.
Eğer yüzdelik dilimler küçülürse ilk yüzde 2-3'lük grubun gelirin büyük bölümünü aldığını göreceğiz. Konuyu bir örnekleme yaparak, BDDK'nın mevduat verilerinin dağılımından bir tahmin yaparak biraz daha açabiliriz. Temmuz 2013 rakamlarına göre, 1 milyon lira üzerinde mevduatı olan gerçek kişilerin toplam sayısı tahminen yaklaşık 18 bin kişi. Bu mudiler toplam mevduatın yüzde 14'ünden fazlasına sahipler. 2010 Haziran'ında yaklaşık 10 bin gerçek kişinin 1 milyon liranın üstünde hesabı varmış. Yani 2.5 yıldaki artış yüzde 80'den fazla.
Tasarruf edip mevduat sahibi olabilmenin gelir dağılımıyla çok net bir ilişkisi olduğu bir gerçek. O zaman bu rakamlardan, en üst gelir grubunun toplam gelirden oldukça yüksek pay aldığını söyleyebiliriz.

SOSYAL TRANSFERLERİN GELİRLERDEKİ YERİ BÜYÜK
TÜİK verilerinde en dikkati çeken diğer bir husus, harcanabilir gelirler içerisindeki sosyal transferlerin ağırlığı. Çok ilginç olan şey, ilk yüzde 20'lik dilim ile son yüzde 20, yani en fakir ile en zengin grubun gelirleri içerisinde sosyal transferlerin ağırlığı eşit. İkisi de yüzde 16.7. Fark sosyal transferlerin dağılımında. En zengin grubun gelirlerinin yüzde 16'sı emekli ve dul-yetim aylıklarından. En fakir grup için bu oran yüzde 9.3.
Sosyal transferlerin gelirler içinde bu kadar önemli yer tutması iki konuyu daha öne çıkarıyor. İlki ülkenin kayıtdışılık sorunu. Müteşebbis, gayrimenkul ve menkul kıymet gelirleri tam olarak kayıt altına alınamadığından toplam gelirler içerisindeki ağırlıkları gerçek durumu yansıtmıyor. Buna karşılık devletin her harcaması kayıtlı olduğu için toplam gelirler içinde önemli yer tutuyor. Böylelikle gelir dağılımı daha eşitmişgibi görünüyor.
İkinci husus ise bütçedeki transferlerin toplumun çok geniş kesimleri için hayati önemde olduğu gerçeği. Kırsal kesimde ayda ortalama 500 liralık gelirle geçinmeye çalışan hanehalklarının gelirlerinin çok büyük bölümü ya tarımsal destekleme ödemesi ya da emeklilik, yaşlılık gibi ödemeler. Dolayısıyla toplumum büyük bir kesimi üretimden uzak, devletten gelen kaynakla hayatını idame ettirmeye çalışıyor.
Daha önemlisi, ekonomi büyüyor ama bu rakamlar senelerdir pek değişmiyor. Büyümeden üst gelir grupları daha fazla nemala-nıyor. Çoğunluk refahtan reel olarak pay alamıyor. TÜİK'in yaşam koşullarına ilişkin verileri bu gerçeği çok net gösteriyor. Damı akan evlerde oturanların sayısı değişmiyor.