Dünya demokrasi tarihinde parlamentoların bütçe hakkı mücadelesi 900 yıldan beri devam ediyor. Gelişmiş demokrasilerde olmazsa olmazlardan olan kuvvetler ayrılığı ilkesinin en önemli göstergelerinden birisi olan bütçe hakkının özü, iktidarların mali yetkisini sınırlamaktır. Tanım olarak; parlamentoların vergiler konusunda yetkili olması, hangi kamu hizmetlerinin verileceğini belirlemesi ve onlar için para harcanmasına yetki vermesi, bütçeyi onaylaması ve en önemlisi uygulamaları denetlemesidir.
Demokrasi, bütçe hakkı kavramıyla ilk olarak 1215 yılında İngiltere’de Magna Carta’da tanıştı. Daha sonra Amerika’da Bağımsızlık Savaşı’nda (1783) vergi koyma ve harcama yapma yetkisinin Amerikan halkını temsil eden Kongre’ye verilmesi ve 1789 Fransız İhtilali’nden sonra Fransız Anayasası’nda bütçe hakkının halkın temsilcilerine ait olduğunun belirtilmesi, mücadelenin önemli adımlarındandır. Kısacası parlamentonun bütçe hakkı, bir ülkede demokratik kurumsallaşmanın etkin göstergelerindendir. Anayasasına, bütçe sürecine, denetimine ve uygulamalara bakarak demokrasinin geldiği aşamaya karar verebilirsiniz.
AMERİKA’DA DEVLET DAİRELERİNİN KAPATILMASI
Son 15 gündür ABD’de bazı kamu kurumları kapalıydı. Çünkü Kongre, Obama yönetiminin bütçesini onaylamadı. Vatandaşlar, bazı kamu hizmetlerini alamadı. Hükümet çeşitli bütçe tekniklerini kullanarak devleti açık tutmaya çalıştı. Ama hiçbir zaman Kongre’den aldığı yetkiyi aşmayı denemedi. Muhalefeti ikna etmek için uzun bir siyasi müzakere sürecine girdi. Kabul etmek gerekir ki, müzakereleri uzatmanın ana nedeni seçmene mesaj vermekti. Konuyla ilgilenen herkes, işin bir şekilde tatlıya bağlanacağını biliyordu. Ancak siyasiler bir sonraki bütçeyi ve seçimleri düşünerek birçok taktik denediler. Seçmen nezdinde kendilerini haklı göstermeye çalıştılar. Geçici bir çözüm bulundu, gelecek ocak ayına kadar yürütmeye harcama ve borçlanma yetkisi verildi.
GELELİM BİZDEKİ ÖRNEĞE: 2012 SAYIŞTAY RAPORU
Bizim demokrasi geleneğimizde bütçe hakkı yeteri kadar önemsenmez. Ekonomisinin yüzde 30-40’ının kayıtdışı olduğu bir ülkede, vergi vermeyi bir zorunluluk olarak görmeyen halk, seçtiği milletvekiline “Meclis’te bütçe hakkına sahip çık” der mi? Demiyor da. Biliyorsunuz TBMM adına tüm kamu kurumlarında denetimi Sayıştay yapıyor ve her yıl yüce Meclis’e bir rapor sunuyor. 2012 yılı için hazırlanan Genel Uygunluk Bildirimi Raporu’nda Ödenek Üstü Giderler diye bir bölüm var. Sonu şöyle bitiyor: “2012 yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın (...) merkezi yönetim toplamında 15.074.821.500,06 Türk Lirası’na ulaşan ödenek üstü gider tutarı için, 5018 sayılı Kanun’un yukarıda yer verilen 20, 26, 31 ve 70’inci maddeleri ile 2012 yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu’nun yukarıda yer verilen 9, 23 ve 24’üncü maddeleri bağlamında tamamlayıcı ödenek verilip verilmemesi hususu, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin takdirindedir.”
Yani Sayıştay, hükümetin Meclis’in verdiği harcama yetkisini 15 milyar lira aştığını söylüyor. Meclis’i uyarıyor, hakkına sahip çık demeye getiriyor. Hatırlattığı kanun maddelerinin bazıları, sorumluların cezalandırılmasına yönelik. Kimileri iş edinmiş Amerika’yı hayretle izliyor ve absürt yorumlar yapıyor. Ama kimse demokrasi paketlerini tartışırken bu konuya değinmiyor. O zaman çağdaş demokrasiye ulaşmak için, daha çok uzun yolumuz var demektir
NOT: Biz Hazine uzmanları, değerli arkadaşımız A. İhsan Gelberi’yi kaybettik. Kendisine Allah’tan rahmet, yakınlarına sabır diliyorum. Mekânı cennet olsun.