Advertisement

Aralık ayından bu yana alınan kararların nedeni neydi? Ekonomide içeride her şey yolunda gidiyor, ancak dışarısı karışık deniyordu.
Dışarıdan gelecek sıcak paranın olumsuz etkilerini azaltabilmek için kısa vadeli faiz aşağıya çekildi. Yanı sıra ortalıkta çok para olmasın diye munzam karşılıklar yükseltildi. Munzam karşılıkların yükseltilmesiyle, geçen hafta sonu itibarıyla piyasadan yaklaşık 9 milyar lira çekildi. Şubat ortasında 10 milyar lira daha çekilecek.
Bir yandan bunlar yapılırken, diğer yandan hazine aralık-ocak aylarında piyasalara 13 milyar lira bıraktı. Son açıklanan borçlanma programı da şubat-nisan arasında 5 milyar lira kadar para daha bırakacak.
Bu durumda Merkez Bankası munzam karşılık uygulamasında haklı. Çünkü, Hazine’nin seçim harcamaları nedeniyle piyasaya bıraktığı paranın üstüne bir de kendisi sadece faiz düşürüp, başka önlem almasa, yangına benzin dökmüş olacaktı.

‘BAHŞİŞ’LE YÖNETİM
İçeride bu tür önlemler alınırken dışarısı durulmuş değil.
Öncelikle Tunus ve Mısır’daki ayaklanmalara bakmak lazım. Artık bu ateş sönmez. Yayılma olasılığı çok fazla.
Kasım 2003’te Arap Para Fonu’na Mısır konusunda danışmalık yaptığım için ülkenin ekonomik sorunlarına, az da olsa, ilgi duyuyorum. Mısır’ın en büyük sorunu genç nüfus, artan işsizlik ve gıda fiyatları. Mubarek hükümeti sorunların üstesinden “bahşiş”le gelebileceğini sandı. Toplum tam bir “bahşiş” toplumu olmuştu. Kahire’de çöpçüler bile, topladıkları çöp için turistlerden “bahşiş” istemeyi adet edinmişler.
Hükümet de başta şeker olmak üzere gıda ürünlerine, enerjiye ve diğer birçok ürüne uyguladığı sübvansiyonlarla (popülist ekonomik bahşişle) iktidarını sürdürmeye çalışıyordu. Bu “bahşiş”lerin finansmanı da yurtdışından sağlanan bağışlarla sağlanıyordu.
Ama deniz bitmiş gibi görünüyor. Bu olayın bir dalga gibi yayılmaya başlayacağı yönünde beklentiler var.
Siyasi sonuçlar tahmin edilmesi çok kolay olmayan etkiler yaratacaktır. Umarım gidenlerin yerine şiddet yanlısı, demokrasiden daha da uzaklaşmış yönetimler gelmez. Ortadoğu’da çıkacak bir yangın öncelikle bizi, kaçınılmaz olarak dünyayı etkileyecektir.
Bunlar yetmezmiş gibi, yaşanan siyasi gelişmelere bir de, IMF Başkanı Strauss-Kahn’ın gelişmiş ülkelerin ekonomilerindeki risklere dikkat çekmesi eklendi. Bilinen bir gerçek. Büyüme ve istihdam yaratma kapasitesi sorgulanan gelişmiş ekonomilerde artan borç sorunu nedeniyle yeni çözüm arayışları gittikçe daha çok konuşulmaya başlandı.
Şimdi, durup bir daha bakalım. Gelişmişlerde borç ve işsizlik, gelişme yolundakilerde ise, enflasyon, sıcak para ve işsizlik gibi sorunların yarattığı sıkınıtlar devam ediyor.

ETKİLERİ NE OLABİLİR?
Dışarısı böyle olunca olayların ekonomik etkilerini daha iyi tahmin ve tahlil etmek önemli hale geliyor.
Petrol fiyatları yükselecek. Şimdiden 100 dolar/varil düzeyini geçti. Artışın devam etmesi bizim gibi petrol itahalatçısı ekonomiler için daha fazla dış açık demektir. Artan enerji fiyatlarına bir de dünyada artan gıda fiyatlarını eklerseniz, enflasyonist beklentilerdeki artış kendisini daha çok hissettirmeye başlayacaktır.
Bu ortamda yatırımcıların yükselen piyasa ekonomilerine eskisi kadar ilgi göstermemesi doğaldır. En azından ortalık yatışıncaya kadar bizim gibi piyasalar etkilenecektir. Beklentilerde ortaya çıkan bu değişikliklerin kalıcı olması durumunda uygulamaya konulan kararlar ters etkiler yaratabilir.
Dışarısı daha da karıştığına göre, artan belirsizlikler nedeniyle kafaları daha çok karıştırmamak gerek. Yatırımcıların önlerini daha net görebilmeleri için bir şeyler yapmak lazım.