Advertisement

Uzmanlar Türkiye ekonomisinde kayıtdışılık oranının yüzde 30 ila 50 arasında olduğunu ileri sürüyorlar. İktisatçısından, işadamına; vergi denetim elemanından, siyasetçisine kadar herkes konunun öneminin farkında.
Böylesi bir ekonomik ortamda hazırlanan, 2009 yılına ait gelir dağılımı rakamları yayımladı.
TÜİK 2007 yılından bu yana yaptığı alan uygulamasını her yıl düzenli olarak gerçekleştiriyor. Burada önemli olan çalışmanın panel anket yöntemiyle yapılması. Çalışmanın başında örnek olarak belirlenen fertler 4 yıl boyunca izleniyorlar.
Ancak kayıtdışılığın bu kadar yüksek olduğu bir ekonomide, anket yöntemiyle yapılan çalışmanın gerçeği ne kadar gösterdiği tartışmalı.

HANEHALKI GELİR DAĞILIMI
Hanehalkı gelir dağılımı rakamlarına göre nüfusun, yüksek gelir elde eden yüzde 20'lik bölümü, toplam gelirin yüzde 48'ini, hemen hemen yarısını alıyor.
Ancak rakamların sağlıklılığı konusunda daha iyi fikir edinebilmek için, hangi tür gelirlerin izlendiğine biraz daha yakından bakmak gerekiyor.
Bu tür araştırmalar yapılırken gelirler: Maaş, ücret gelirleri; müteşebbis geliri; gayrimenkul kira geliri; menkul kıymet gelirleri; sosyal transferler (emeklilik ve diğer); hanelerarası transferler ve diğer gelirler olarak ayrılmaktadır.
Yaygın kayıtdışılık nedeniyle gelire dayalı vergilerin, gereği kadar toplanamadığı bir ekonomide yaşıyoruz. O zaman şu soruları sormakta yarar var: Acaba sonucu vergiye dayalı sorulara tam doğru cevap veriliyor mu? Maliye'ye vergi bilgisini tam olarak vermeyen kişilerden, devletin diğer kurumu TÜİK'e tam bilgi vermesini bekleyebilir miyiz?
Eğer cevap hayır ise müteşebbis geliri, gayrimenkul ve menkul kıymet geliri elde edenlerin beyan ettikleri gelirler de tartışmalı olacaktır.
Amacım kimsenin günahını almak değil. Ama verilere biraz dikkatle bakınca kayıtdışılığın etkisi görülüyor. Ankete cevap verenler; maaş ücret, emeklilik gelirleri ile devletten aldıkları doğrudan gelir desteği, yaşlılık yardımı gibi sosyal transferleri gizlemeden, doğru bilgi veriyorlar. Böylece, maaş-ücret ve emeklilik gelirleri ile sosyal yardım alanların durumunda düzelme, sermaye geliri elde edenlerin payında ise azalma varmış gibi görülüyor.
Bu soruna, TC Merkez Bankası Danışmanları Zafer Yükseler ve Ercan Türkan'ın TÜSİAD/EAF için 2008 yılında yaptıkları "TÜRKİYE'DE HANEHALKI: İşgücü, Gelir, Harcama ve Yoksulluk Açısından Analizi"* başlıklı çalışmada da değinilmektedir. Çalışma yıllar itibarıyla, "müteşebbis gelirleri ile mülk gelirlerinin toplam kullanılabilir gelir içindeki paylarında gözlenen radikal düşüşe" dikkat çekmektedir. 2005 yılına kadar olan dönemi ele alan çalışmada; "Gelir dağılımı eşitsizliğinin temel kaynağını oluşturan ve sermaye gelirleri olarak kabul edilen müteşebbis ve mülk gelirlerinin payındaki bu belirgin düşüşe karşın, maaş-ücret ve hanehalkına yapılan karşılıksız transferlerin payında önemli sıçrama" gözlemlenmiş.
Ekonomiyi kayıt altına aldıktan sonra yapılacak bir gelir dağılımı çalışmasının, bugünkünden farklı olacağının göstergesi olarak bir örneği hatırlamakta yarar var. BDDK istatistiklerine göre, bankalardaki bir milyon TL'den büyük mevduat sayısı her geçen yıl artıyor. Yanı sıra büyük tutarlı mevduatın, toplam içindeki payı da yüzde 50'lere yaklaşıyor.
Sonuç olarak, kayıtdışılık konusunda TÜİK'in yapabileceği bir şey yok. Beyanlar ne kadar sağlıklı olursa olsun, elimizde şimdilik, aynı ekonomik ortamda yapılan karşılaştırmalardan elde edilenlerden başka veri yok. İzlemeye devam edeceğiz.
*http://www.ku.edu.tr/ku/im ages/EAF/hh.pdf