"Çılgın Proje"nin gereğini ve teknik etkilerini uzmanlarına bırakalım. Biz finansmanına, kamuya yük olup olmayacağına bakalım. Açıklamalar, olayın şimdilik siyasi bir proje olduğunu gösteriyor, iki yıl sürecek bir fizibilite çalışmasından sonra teknik detaylar ortaya çıkacakmış. Ama şimdiden açıklanan bir niyet var: Proje kamuya yük olmayacakmış, finansmanı yap-işlet (Yİ) veya yap-işlet-devret (YİD) modeliyle sağlanacakmış.

YAP-İŞLET/ DEVRET
Yİ ve YİD, büyük alt yapı yatırımları için uygulanan finansman modelleridir. 1990'lı yılların başında, özellikle enerji santrallerinin inşasında başvurulan yöntem olmuştur. Mantık basittir. Kamunun bulamadığı (!) finansmanı özel sektörün bulacağı varsayılır. Ancak özel sektöre kredi alırken, kamunun bazı garantiler verilmesi gerekir. Garantiyi Hazine sağlar. Eğer üretilen elektrik, kamu tarafından alınmazsa, bedeli Hazine tarafından ödenir.
Benzeri bir garantiler İzmit Yuvacık Barajı için de verilmiştir. Eğer barajdan söz verilenden az su alınırsa, garanti edilen bedeli Hazine, barajı inşa eden ve işleten şirkete ödüyor.

NEDEN GARANTİ İSTENİYOR?
Sorunun cevabı çok basit. Hiçbir yatırımcıda bu kadar büyük projelerin harcamalarına yetecek nakit para yoktur. Bankalardan kredi alırlar. Kredi vermeyi düşünen bankalar da, verecekleri paranın nasıl geri ödeneceğini, en detaylı şekilde bilmek isterler. Eğer riskler varsa bunları hesaplamak ve ona göre faiz talebinde bulunmak esas amaçlarıdır.
Hazine garantisi olursa, geri ödeme riski minimuma ineceği için, daha az faiz talep ederler ve ucuz kredi verirler. Hazine garantisi vermek, bu yanıyla, ülke kaynaklarının etkin kullanımına yardımcı olur.

KAMUYA OLASI YÜK
Ancak, çoğu zaman verilen garantiler dönüp dolaşıp Hazine'ye yük olmaktadır. Hesaplamalar genellikle eksik yapıldığından veya projenin etkin çalışması sağlanamadığından, tahminler tutmaz. Sonuç, garantilerin kamuya yük olmasıdır.
"Çılgın Proje"nin maliyeti konusunda çok çeşitli hesaplar yapılıyor. Fizibilitesi henüz tamamlanmadığı için rakamlar havada uçuşuyor. Söylenen 20 milyar TL proje bedeli olacakmış. Basit, biraz da iyimser bir hesap yapalım. 75 bin gemi kanalı kullansa, 7.500 TL bedelle geçse, yıllık gelir 565 milyon TL olur. On yılda 5,6 milyar, 35 yılda 20 milyar TL eder.
İnşaat süresinde gelir sağlanamayacağı için,
en az beş yıllık ödemesiz dönemi olan bir kredi bulunması gerekiyor. Hazine garantisi olmasa, kim kime kırk yıllığına 20 milyar TL kredi verir? Kanımca ilk sorun bu kadar uzun vadeli bir kredi bulunmasında yaşanacaktır.
Bulunursa, Hazine garantisi, büyük bir olasılıkla, yıllık gemi geçiş sayısına ve ücretine verilecektir. Eğer çeşitli jeo-politik nedenlerle tahmin edilenden az gemi geçişi olursa, aradaki fark, yatırımcıya verilen garantiler nedeniyle bütçeden ödenecektir.
Ancak başka bir sorun daha var. Halihazırda, Yİ ve YİD porjelerine verilen garantiler 8 milyar Dolar civarında. Bir o kadar da Hazine'nin KİT'ler ve belediyelerin dış borçlanması için verdiği garantiler var.
Yanı sıra, İzmit Körfez Geçişi ve İzmir Otoyolu, Üçüncü Boğaz Köprüsü ve bağlantı yolları, Boğaz'a yeni tüp geçişi gibi, Yİ modeli ile inşa edileceği söylenen diğer projeleri de dikkate alırsak, sadece İstanbul civarındaki üç büyük projenin toplam miktarı 35 - 40 milyar Doları geçiyor. Bunların hepsine Hazine garantisi verilecek. Diğerleriyle beraber ele alınınca Hazine'nin üstlendiği ve üstleneceği riskler 50-55 milyar Doları geçecek.
Bu büyük bir rakam. Hatırlayalım; Hazine'nin dış borç toplamı 90 milyar Dolar. Üstüne verilecek garanti tutarını da eklerseniz, yatırımcılar açısından riskler büyüyecek. Bu nedenle kredi verenler, kendi garantilerini sağlama almak için ek ayrıcalıklar isteyebilirler.
Kanımca, bu tür işlerde finansman sorunlarını baştan detayıyla düşünmekte büyük fayda var.

Advertisement