Nisan ayında bütçe fazla verdi. Bütçe dengesinde görülen bu gelişmeyi daha iyi anlayabilmek için gelir ve harcama rakamlarına bakmakta yarar var.
Gelirler geçen yıla göre artmış. Artışın önemli bölümü vergi gelirlerinden. Vergi dışı gelirlerin önceki yıllara oranla daha az büyümesi bütçe dengeleri açısından olumlu.
Ancak, vergi gelirlerinin detaylarına bakınca durum biraz değişiyor. En fazla artış ithalden alınan KDV'de. Aylık rakamlar, geçen yılın sonundan bu yana, 4 milyar TL sınırını geçmiş. Döviz sepeti yükselip, yeni bir platoya geçmediğine ve KDV oranlarında bir değişiklik yapılmadığına göre, artan ithalatın kendisi. Geçen haftaki yazımda da belirttiğim gibi, nisan ayı ithalat rakamı 23 milyar dolar civarında olacakmış gibi görünüyor. Buna bağlı olarak dış ticaret açığı ve cari açık rakamları da büyüyecek.
Ekonomik aktivitedeki büyümeye paralel olarak, gelir ve kurumlar vergisinin yanı sıra dahilde alınan KDV ve ÖTV'de de hatırı sayılır artışlar var.
Maliye Bakanlığı bütçe verilerinde çok olumlu bir değişiklik yapmış ve son Mali Af Yasası'ndan elde edilen gelirleri ayrı bir kalemde göstermeye başlamış. Şeffaflık adına tebrik edilecek bir gelişme. Bu kalemden henüz bütçeye gelen para, şimdilik çok cüzi.
Harcama tarafında dikkat çeken bir durum söz konusu.
Bazı kalemlerde frene basılırken, seçmene yönelik kalemlerde artış var. Örneğin personel harcamaları almış başını gidiyor. Yanı sıra mal ve hizmet alımlarında, hanehalkına yapılan transferlerde, tarımsal destekleme ödemelerinde, sosyal güvenlik ödeneklerinde geçen yıllara göre önemli değişiklikler göze çarpıyor.
Bu tür harcamaların büyük çoğunluğu, insanların harcanabilir gelirlerini artıran kalemler. Tüketimi ve ekonomik canlılığı olumlu etkiliyorlar.
Buna karşılık, yatırım ve faiz harcamaları azalmış. Faizdeki azalma, para politikasının bir sonucu. Buna karşılık yatırım ödenekleri seçimden sonra serbest bırakılacaktır. Bütçeye etkisini asıl o zaman göreceğiz.
İlk dört aylık bütçe değerleri olumlu. Ama kesin sonuçları yılın sonuna doğru belli olacak.

*

Sıcak para stoku hızla büyüyor
Merkez Bankası'nın yayımladığı Uluslararası Yatırım Pozisyonu (UYP) verileri, Türkiye'nin döviz varlık ve yükümlülüklerinin stokunu gösterir.
Bu rakamların doğru yorumlanması, dışa açık bir ekonominin içinde bulunduğu durumu ve geleceğe yönelik tahminler yapmak açısından önem taşır. Rakamlar özellikle hükümetin, bankaların ve reel sektörün döviz varlıkları ile yükümlülükleri arasındaki farkların daha iyi anlaşılabilmesine yarar. Bir döviz krizi çıkması halinde, döviz açığı olanların, daha fazla etkilenmeleri kaçınılmazdır. Türkiye'de en büyük açık reel sektördeymiş gibi görünüyor.
UYP verilerinden ülkedeki sıcak para stokuna ulaşmak da olası.
Ancak öncelikle sıcak paranın tanımına açıklık getirmek gerekiyor. Yukarıdaki grafik hazırlanırken, yabancıların hisse senedi ve kamu borç senedi alımları, kısa vadeli
ticari krediler ile bankalardaki mevduatlarının toplamı sıcak paranın kapsamında sayılmıştır.
Görüleceği üzere; 2000 yılı sonunda 63.5 milyar dolar olan Türkiye'deki sıcak para, 2011 Şubat sonu itibarıyla 177 milyar dolara ulaşmış. Son kriz öncesinde, 2007 yılında stok tutarı 158 milyar dolarmış. Kriz döneminde düşmüş.
Daha sağlıklı bir karşılaştırma yapmak için stokun milli gelire oranına bakmakta yarar var. Söz konusu oran, 2000 ve 2007 yıllarında yüzde 23'ün üzerindeymiş.
Bugün de aynı düzeye ulaşmış.
Görünen o ki, ekonominin küçüldüğü dönemlerde azalan sıcak para, büyüdüğü dönemlerde artıyor. Dışarıdan gelen parayla; insanlar daha fazla tüketiyor; ithalat hızla artıyor, cari açık büyüyor; ekonomi canlanıyor, büyüme hızlanıyor; bütçe gelirleri iyileşiyor, açık vermiyor.
Gelişmeler dikkatle izlenmeye ve yorumlanmaya muhtaç.

Advertisement