Advertisement

 

Seçmenin nabzını tutmak amacıyla geçen hafta Bartın ve Karabük'teydim. Seçimlerde insanların oylarını hangi önceliklere göre vereceklerini anlamaya çalıştım.
En çok şikâyet edilen konu işsizlik. Gençler kadar emeklileri de etkilemeye başlamış. İş bulamayan veya işini kaybettiği için baba evine dönen çocuklar, maaşların daha çok insan tarafından paylaşılmasını zorunlu kılmış. Maaşları yetmeyen emekliler bankalardan borçlanmaya başlamışlar.
Ekonomik sıkıntılarındaki artışa rağmen, bazıları oy verirken sağlık hizmetlerine bakarak oy vereceklerini ifade ettiler. Hizmetlerden memnun olduklarını söylediler.

TEDAVİ HARCAMALARI ARTIYOR
O zaman sağlık harcamalarına biraz yakından bakmak lazım. Kamu hizmetinde standartı yükseltmenin maliyetinin kamu dengelerine etkisini anlamak önemli. Yukarıdaki Tablo bu amaçla hazırlandı.
Ancak önce gelirlere bakalım. Toplanan primlerin sağlık ve diğer bazında ayrımı yayımlanmıyor. Sağlık için toplanan primleri oransal olarak ayırmak ne kadar doğrudur tartışılabilir. Elde veri olmadığından tahmin yapabilmek amacıyla yapılan hesaplara göre sağlık için toplanan gelirler, harcamalara yetmiyor.
Sistemin sağlıktan kaynaklanan açığının, harcamaların yüzde 20-25'i kadar olduğunu söyleyebiliriz. Açığın en büyük nedeni kayıtdışılık ve popülist harcama politikaları.
Harcama tarafına bakınca, özellikle 2005 sonrasında yükselmeye başlamış. Öncesinde Gayri Safi Yurtiçi Hasılanın (GSYH) yüzde 3'ünden az olan toplam sağlık harcamaları, 2010 yıllında yüzde 3.5 düzeyine çıkmış. Yani reel olarak yükselmiş.
Ayrıca, ekonominin küçüldüğü yıllarda gelirler azalınca, sağlık harcamaları hemen kısılamadığı için, denge bozuluyor. Aynen 2009 yılında olduğu gibi. Önceki yıl sağlık harcamalarının GSYH'ye oranı yüzde 3.9'a yükselmiş. Bu durumda açığı kapatmak işi her zaman olduğu gibi merkezi bütçeye düşüyor.
Harcamaların kendi içinde tedavi ve ilaç ayrımındaki gelişme de ilginç. 2000 yılında toplam harcamaların yarısından fazlası ilaç için yapılırken, bu oran 2010 yılında yüzde 40'a düşmüş. Tedavi harcamaları yükselmiş. Yıllar itibarıyla bakınca, 2005 yılı sonrasında özel hastanelere yapılan tedavi ödemelerindeki hızlı artış gözden kaçmıyor.

NASIL FİNANSE EDİLECEK?
Yanlış anlaşılmasın. Sağlık harcamalarının azaltılması gerekir diye bir düşüncem yok. Sadece artan harcamaların nereden finanse edileceğini tartışmak istiyorum. Vergiler mi artacak, ödenen primler mi? Bu ayırım çok önemli. Vergi artışının anlamı çok hastaneye gidenin parasını, vergisini dürüstçe ödeyenlerin paylaşması demek.
Primlerin yükselmesi ise çalışanların ödedikleri prim kadar hizmet almaları anlamına geliyor. Ancak bu durumda bile emekliler, yani prim ödemeyenler, yine bütçeye, vergi ödeyenlere yük olmaya devam edecekler.
Tamam sosyal devlet bu parayı ödemeli. Borçlanarak değil, gelirlerini artırarak veya diğer harcamalarını kısarak.
Sorun şimdilik çok can yakmıyor. Ama, nüfus her geçen gün yaşlanıyor. Gençler de ya iş bulamıyor veya prim, vergi ödememek için kayıtdışı çalışıyor. Madem 2023 yılına bakmak adet oldu, gelin o gün geldiğinde sağlık harcamaları açığının ne kadar olacağının hesabını yapanlara yardımcı olalım.
Diğer bir deyimle seçmenden bugün oy isterken, sadece sunulan hizmetin kalitesini değil; hizmetin ödenmeyen kısmının bedelinin gelecekte, kendisinden, çocuğundan veya torunundan alınacağını da anlatalım.
Çünkü, "Almadan veren bir Allah'tır."