Advertisement

Ekonomi, ilk çeyrekte yüzde 11 büyüdü. Büyüme her zaman olumlu bir gelişmedir. Özellikle istihdam yaratması, bizim gibi işsizliğin yüksek olduğu ekonomiler için sevindirici. Ancak, rekor büyümenin nasıl finanse edildiğini de iyi anlamak lazım. Çünkü büyümenin kalıcı ve sürüdürülebilir olabilmesi buna bağlı. Gelin aynı gün yayımlanan diğer verilerle beraber büyümeye daha yakından bakalım.

BÜYÜME İÇ TÜKETİME DAYANIYOR
Yılın ilk çeyreğinde iç tüketim büyümeye yüzde 9.4 katkı sağlamış. Tüketimin çoğunu kredi kullanan, yeni iş bulup geliri yükselen hanehalkı yapmış. İş bulanların harcaması normal. Ancak borçlanarak tüketmek tartışmalı bir konu. Yatırımların katkısı ise yüzde 7.4. Özellikle reel sektör yatırımlarının büyümeye katkısı fazla. Özel sektörün yatırım iştahının devam etmesi sevindirici. Çünkü hem istihdam yaratıyor hem de enflasyondaki artışın dahili ekonomiden kaynaklanan etkilerini sınırlıyor. Üretim arttıkça çıktı açığından gelen baskı azalıyor, talebin fiyatlara etkisi zayıflıyor. İhracat ilk çeyrekte büyümeye sadece yüzde 1.8’lik bir katkı sağlayabilmiş. Buna karşılık ithalat; tüketim, yatırım ve ihracatın yarattığı yüzde 18.6’lık aşırı büyümenin yüzde 7.4‘lük bölümünü silmiş götürmüş. Bu kadar fazla ithalat olmasaymış büyüme rakamı tarihi zirveler yapabilirmiş.

ISINAN EKONOMİ NASIL SOĞUTULACAK?
Bu veriler, ekonomide iç talebin ne kadar büyük olduğunu, aşırı ısınmanın ne düzeyde olduğunu gösteriyor. Seçim döneminde, CHP’ye oy verin diye yazı yazdığı için, Türkiye’de çok konuşulan The Economist Dergisi son sayısında yükselen piyasa ekonomilerindeki aşırı ısınma endeksini yayımladı. En çok ısınan ekonomi Arjantin. Türkiye; Brezilya, Hindistan, Hong Kong ve Endonezya ile aynı oranda ısındığı için, ikinci sırada yer alıyor. Endeks hazırlanırken enflasyon, işsizlik, büyüme, kredi büyümesi, reel faiz oranları ve 2011 yılına ait cari açık tahminleri esas alınmış. Türkiye için kredi büyümesi, düşük reel faiz ve cari açıktaki büyüme en etken değişkenler. Son aylarda TCMB ve BDDK banka kredilerinde artış hızını yavaşlatma için çeşitli politika araçlarını devreye soktular. Şimdiye kadar çok başarılı oldukları söylenemez. Yeni seçenekleri deneyeceklerinin işaretleri var. Yanı sıra faizler konusunda bir değişiklik olmayacağı artık kabul gören bir görüş. O zaman ekonomiyi soğutmak için ne yapılacak? Kredi kartı kullanımını sınırlamak bir yere kadar doğru bir yaklaşım. Ama, geliri olmadığı için borçlanarak tüketenler için ani kısıtlamalar derin sorunlar yaratabilir. Geliri yükselmeyen hanehalkı, borçlarını geri ödeme baskıyla karşı karşıya kalırsa; önce esnaf, sonra toptancı, en sonunda da üretici veya ithalatçı sıkıntıya düşer. Bu bağlamda frene basarken yumuşak hareketler yapmak çok önem taşıyor.

DIŞ TİCARET VERİLERİ ALARM VERİYOR
Ancak burada çok büyük bir çelişkiyle de karşı karşıyayız. Eğer ekonomiyi soğutmakta gecikirsek, dış ticaret açığının geldiği nokta hiç umut verici değil, başımıza iş açabilir. Dış kırılganlıklar açısından en basit göstergelerden birisi ihracatın ithalatı karşılama oranı. Bu oran 1998 ve 2000 yıllarının ilk aylarında ve son olarak bu yıl son birkaç aydır yüzde 50 seviyelerinde. Eğer önce kur, sonra için ve dış talepte ivedi bir değişim olmazsa acil önlemler almak çin fazla gecikmemek lazım. Gelelim bir Konya türküsünün nakaratı olan, yazının başlığına. Bir yandan finansal sistem, daha fazla kredi verebilmek için, Merkez Bankasından alınan paralar yetmeyince, yurtdışından milyarlarca dolar borçlanacak. Kredi talep edenlere dağıtacak. Böylece, borçlananlar daha çok tüketecekler. Sonra ekonomi büyüyecek. İçerideki üretim talebe yetmeyince ithalat büyüyecek. Dış ticaret açığı ve cari açık artacak. Ardından, açığı finanse etmek için döviz borçlanmanın yollarını arayacağız. Dış borcumuz ve ülkedeki sıcak para stoku büyüyecek. Sonrasında, bunları sorun olarak algılayamayanlar, bir türkü patlatacak, “El atına binmiş çalım satıyor”. Ne diyeyim, neşeleri bol olsun!