Advertisement

Yetkililer Avrupa ve Amerika’da gelişen olayların ciddiyetini yeni anlamaya başladı. Ne yapalım? Bu saatten sonra sakal bıraksak da işe yaramayacağına göre, zararın neresinden dönülse kârdır deyip, geleceğe bakacağız. Kriz durumunda, para politikası tarafında yapılabilecek çok fazla bir şey yok. Cari açık ve yükselen enflasyonla mücadelede kafası karışık olan Merkez Bankası, uzaktan çalan davul sesinden rahatsız olmadığı için toprağa gömdüğü faiz silahını, şimdi çıkarsa da pek işe yaramaz.

BÜTÇENİN ESNEKLİĞİ
Bütçenin zor günlere hazır olmasının ölçütü, harcamalardaki esneme olanağıdır. Toplam harcamaların yaklaşık yüzde 70’i esnekliğini kaybetmiş ödeneklerden oluşuyor. Personel maaşları, sosyal güvenlik sistemine yapılan transferler, faiz ödemeleri vb kalemler, istenince azaltılabilecek harcamalar değil. Aynı şey gelirler için de geçerli. O tarafta da ekonomik aktiviteye bağlı bir yapı var. Yani, gelirler ekononomi yavaşlayınca azalıyor. Çünkü, toplanabilen vergilerin yarısından çoğu, tüketim üzerinden alınan, KDV, ÖTV gibi dolaylı vergiler. Kısacası bütçenin yapısal olarak esneme kabiliyeti çok az. Ekonomik büyüme yavaşlarsa açık ve borçlanma artacak. Bu durum faiz harcamalarının da yükselmesine neden olacağından, harcamalarda son yıllarda görülen olumlu gelişme tersine dönecektir.

ALTI AYLIK BÜTÇEYE YAKINDAN BAKINCA
ununla beraber, 2011 yılının ilk altı aylık bütçe dengeleri olumlu. Gelişmelerde dört temel etken var: Kapsamlı Mali Af Kanunu sonucu yapılan 8 milyar liralık vergi tahsilatı, yüksek ithalat nedeniyle artan KDV. Harcama tarafında da faiz giderleri ve sosyal güvenlik sistemine yapılan transferlerdeki düşüş. Önce gelirlere bakalım. Bir defalık, konjönktüre bağlı gelirleri bir kenara koyarsak, görünüm oldukça değişiyor. Aftan gelen para ile yüksek ithalattan sağlanan KDV’nin köpüğünü silersek, bütçe açık veriyor, FDF yarı yarıya azalıyor. Ekonomi zora girerse, bazı gelirlerin toplanmasında zorlanılacağı kesin. Son dönemde çok sık uygulanan mali aflardan birisinin taksitleri tam olarak ödenmeden, yetkililer ekonominin krize hazırlıklı olması yönündeki söylemlere başladılar. Böylelikle vergi tahsilatının geleceğine dinamit koydular. Çünkü, dar ve sabit gelirli hanehalkı ile esnaf ve KOBİ’lerin harcamalarını azaltabilme kabiliyetleri çok yok. Eğer Maliye Bakanlığı ciddi bir vergi denetimi ve tahsilat kampanyası yapmazsa vergi gelirleri hızla düşecektir. Bu şartlarda ne kadar denetim yapabileceği de şüpheli. Zaten böylesi bir gelişimin ilk sinyalleri, 2011 yılı dahilde alınan KDV tahsilatında da görülüyor. Unutmayın ki, toplam gelirlerin yüzde 50’sinden fazlasını KDV, ÖTV oluşturuyor. Tahsilat yavaşlamaya devam ederse, bütçe açığı hızla büyüyecektir. Bunlara bir de, başta özelleştirme gelirleri olmak üzere vergi dışı gelirlerden beklenen kaynaklarda görülen sorunlar da eklenince, gelir tarafında ek sıkıntılar artacaktır. Elektrik dağıtım özelleştirmeleri ve Başkent Doğalgaz’da yaşananlar, özelleştirmenin geleceği hakkında bir fikir verebilir. Harcamalarda, şimdilik faizlerdeki düşüşten sağlanan olanaklarla hanehalkına ve yatırımlara ayrılan ödeneklerde artış sağlanabiliyor. Ancak, ilk altı ayda başta tarıma yapılan ödemeler olmak üzere seçim için yapılan harcamalarda sınır tanınmamış. Örneğin KÖYDES ödeneğinin hepsi Haziran itibariyle kullanılmış. Faiz dışı harcamalardaki artış oranı yüzde 11’e yakın. Sosyal Güvenlik Kurumu’na, Af Kanunu’ndan sağlanan ek kaynakların devamlılığı da tartışmalı. Anlayacağınız, bu tarafta da çok fazla manevra alanı bulunmuyor. Özetle, konjönktürel olarak iyi görünen bütçenin, ekonomi zora girerse, yardımcı olabilme kabiliyeti sınırlı.