Dünyanın altıncı büyük ekonomisinin, İtalya'nın ülke kredi notunun düştüğü gün, S&P Türkiye'nin BB olan kredi notunu teyit etti ve yerel para cinsi notunu BBB-'ye yükseltti. Türkiye'nin hakettiği olmasa da olumlu bir adım.
Kararda; finans sektöründeki iyileşmeye dikkat çekiliyor. Daha önce bu köşede defalarca yazdım; özellikle gelişmiş olanlarla karşılaştırılınca, ödemeler dengesi hariç, ekonominin görünümünde sorun yok. Zaten S&P'de buna atıfta bulunuyor. Döviz cinsi kredi notu hâlâ yatırım yapılabilir seviyenin altında olduğunu vurguluyor. Kredi derecelendirme kuruluşuna göre TL ile yatırım yapılabilir, ama dövizle olunca dikkat edilmeli. Bu bir anlamda malumun ilanı. Yabancı yatırımcılar, zaten döviz bozdurarak hisse senedi ve Hazine kâğıdı alıyorlardı. En azından bu yatırım araçlarında en çok getiri bu sayede elde edilebiliyordu. Bize doğrudan yabancı sermaye yatırımlarının önünü açacak not lazım.
ABD'li kredi derecelendirme kuruluşu, Türkiye'nin kredi notunu yükseltmek için, cari açığın düşürülmesi ve yüksek iç kredi genişlemesinin yavaşlatılmasının yanı sıra kalıcı sosyal güvenlik reformlarıyla güçlendirilmiş mali disiplini şart koşuyor. Bu tür yapısal reformlar yazıldığı kadar kolay işler değil. Bu durumda döviz notumuzun yükselmesi için bekleyeceğiz demektir.
O zaman bu, iki arada bir deredeki, ne olduğu tam anlaşılamayan not artışının gereği ne? Şimdi bazı okurlarım, not yükseltilmiş, ülke yatırım yapılabilir düzeye çıkarılmış, sen nelerin peşindesin diyebilirler. Benim tecrübem bu tür kararların arkasında zaman zaman siyasi mülahazaların da etken olabildiği yönünde.
Burada yorum yapmak yerine, soru sormanın ve kararı sizlere bırakmanın yararlı olacağını düşünüyorum:
Bundan yaklaşık olarak on gün kadar önce, siyasi gelişmelere bağlı olarak ülke kredi notunun yükseltileceği konuşuluyor muydu? Konuşuldu ise, buna bağlı olarak yatırım kararlarını değiştirenler oldu mu?
S&P'nin yerli para yatırımlar için aldığı bu karar neden dün ve saat 14.00 civarında açıklandı? Dün veya birkaç gün öncesinde bizim bilmediğimiz bir ekonomik karar mı alındı? Ekonomik verilerde bir şey mi değişti?
Kararın televizyonlara düşmesinin ardından ilk saatlerde yaşanan hareketlilikten kazançlı çıkanlar oldu mu?
Yine sorular uzamaya başladı. Soru sormak her zaman kolay. Asıl olan doğru cevapları bulabilmekte.
TİCARET SAVAŞLARI BAŞLIYOR (MU?)
İçeride bunlar olurken,dünyada da çok ilginç gelişmeler yaşanmaya başlandı.
Brezilya'ya ithal edilen araçlardan alınan ve yüzde 7-25 aralığında olan bir ithalat vergisinin oranı yüzde 37-55 aralığına yükseltmiş. Diğer bir deyimle, yurt dışında üretilen araçlardaki yerli üretim katkı oranına bağlı olarak alınan vergi değişiyor. (Darısı başımıza)
Sanırım bu bir ilk deneme olacak. Eğer çok fazla itiraz gelmezse, uygulama diğer sektörlere de yaygınlaştırılacak. Dolayısıyla iç üretimi teşvik ederek, istihdam sorununun çözümünde önemli bir adım atılacak.
Ancak işin bir de Brezilya'ya ihracat yapan ülkelerin alabileceği karşı önlemler boyutu var. Bir ülke kendi ekonomisini ithalatın olumsuz etkilerinden koruyacak önlemler alınca, bu ister istemez oraya ihracat yapan ülkelerin canını yakacak. Onlar da karşı tedbirler alacak ve karşılıklı negatif etkileşimleri olan bir süreç başlayacak. Örneğin, Brezilya'dan ithal edilen mallara engel çıkarmaya başlayacaklar.
Ticari savaş sadece iki, üç ülkeyle sınırlı olursa büyük bir sorun yaratmaz. Bu amaca yönelik olarak, DTÖ'nün bazı çözümleyici mekanizmaları bulunuyor. Böylelikle bir ülkedeki kural dışı uygulamanın yaygınlaşmasını engellenmeye çalışıyor. Eğer DTÖ görevini yerine getirilemez ve bu tür engellerin uygulaması yaygınlaşırsa, işin sonunun nereye gideceği şüpheli.
Umarım, 1929 Büyük Buhranı'ndan sonra yaşanan tarih tekerrür etmez.