Advertisement

Para transferi endüstrisi FinTech etkisi ile dünya genelinde büyük bir hızla değişiyor, beklenmedik şekilde gelişiyor. Diğer yandan geleneksel aracılar tarafından uzun yıllardır sunulan iş modelleri yavaş, zor ve pahalı olmakla eleştiriliyor.

Ülkemizde yaklaşık 30 senedir bir bankadan diğerine aynı gün içerisinde oldukça hızlı ve ekonomik bir şekilde para transferi yapabiliyoruz. Gel gör ki aynı işlemi iki farklı ülke arasında yapmak istediğimiz zaman ise işler fazlasıyla karışıyor. Para birimi dolar olduğunda Amerika’daki bankalar, para Euro olduğu zaman ise Avrupa’daki bankalar devreye giriyor. Bu durum da kimi zaman transfer edilen tutarın yüzde 30’una ulaşan, kabul edilemeyecek, maliyetler çıkarıyor.

Geçen ay duyurulan; düşük değerli ve sınır ötesi ödemeler için hızlı, uygun maliyetli bir hizmet olan SWIFT Go ise bu alternatiflerin en önemli örneklerden biri. SWIFT Go, küçük işletmelerin ve tüketicilerin hızlı, öngörülebilir, son derece güvenli ve rekabetçi fiyatlara sahip düşük değerli sınır ötesi ödemeleri doğrudan banka hesaplarından göndermelerini sağlayan bir hizmet. Yedi önde gelen küresel banka da bu hizmeti kullanmaya başladı.

SWIFT Go’yu diğer para transferi hizmetlerinden ayıran özelliklerinden kısaca bahsetmek gerekirse:

Hız: Tek bir ödeme biçimi, doğrudan işleme sürecini artırırken, ön doğrulama hizmetleri gibi gecikmelere neden olan sorunları ortadan kaldırıyor.

Öngörülebilirlik: Bir ödemenin miktarı, zamanı, ücretleri ve döviz kuru önceden bilinir. Bir ödemenin gönderici ve alıcısı, durumu gerçek zamanlı olarak takip edebilir.

Kullanım Kolaylığı: Kullanıcı deneyimi, önceden bilinen veri gereksinimleriyle basit ve akıcıdır. Sıkı ağ doğrulaması, ödemelerinin kolay başlatılmasını ve işlenmesini sağlar.

Rekabetçi fiyatlar: İşlem ücretleri, müşterilerine tam şeffaflık sağlayabilmeleri için finansal kurumlar arasında önceden kararlaştırılır; artan düz geçişli işleme, işlem maliyetlerini daha da azaltır.

Güvenlik: Ödeme ağının güçlü güvenliği tarafından destekleniyor.

SWIFT’i bu yeniliğe iten ise son 5 yıldır giderek artan sayıdaki yeni FinTech girişimlerinin, uluslararası küçük tutarlı para gönderme işlemlerini daha hızlı ve daha kolay gerçekleştirtmek için çalışmalar yapması.

Son zamanlarda oldukça tercih edilen TransferWise da bu başarılı start-up’lardan biri. TransferWise 2011 yılında faaliyete geçmesine rağmen, kişiden kişiye (Peer-to-Peer / P2P) para transferi işinde büyük başarı kazanarak adını duyurdu. Merkezi Londra'da bulunan bu girişim, Sir Richard Branson da dahil olmak üzere sektördeki bazı deneyimli yatırımcılardan ilgi gördü ve finansman sağladı. Bankaların yurtdışı transferleri için oldukça fazla ücret almalarını eleştirerek düşük maliyetli para transferlerinde yurtdışına kolay ve hızlı bir şekilde para transferi yapabilmeyi kullanıcılarına vaat eden TransferWise, son üç yıllık dönemde gösterdikleri sağlam büyümeleriyle birlikte start-up’ların ödeme piyasasında oldukça etkili olduğunu bir kez daha bizlere kanıtlayan örneklerden sadece biri oldu.

Bu yazıyı kaleme alırken hem mevcut durumu ortaya koymak hem de ülkemizin 30 senedir bu alanda dünyanın en ileri teknolojileri geliştiren bir bankacılık ekosistemine sahip olduğunu tekrar vurgulamak istiyorum. Bu bilgi birikiminin FinTech’ler ile kurulan iş birlikleri sayesinde küreselleşen dünyaya entegre olması ise en büyük arzum ve hayalim.