Advertisement

 

Fındıkta hasat zamanı geldi çattı.

'Yeşil altın' olarak nitelenen fındık, ne Türkiye açısından ne de küresel bakımdan her hangi bir tarım ürünü değil.

Stratejik bir ürün niteliğinde...

Türkiye'de yaklaşık 700 bin hektar arazide aile işletmeciliği biçiminde yaklaşık 400 bin çiftçi fındık üretimiyle uğraşıyor.

Dünyadaki toplam fındık üretiminin yüzde 65-70'ini Türkiye tek başına gerçekleştiriyor.

Böyle bir potansiyele karşılık Türkiye'nin fındıktan hak ettiği kazanımı sağladığını düşünmüyoruz.

Neden böyle düşündüğümüzü hemen somutlaştıralım.

Türkiye, fındık ihracatından yıllık bazda ortalama 2,5 milyar dolar civarında döviz elde ediyor.

Dünyadaki üretimin yüzde 70'ini karşılayan bir potansiyel hacim açısından bu rakam bize göre devede kulak kalıyor.

Bugün Türkiye değil de İsviçre, İtalya ya da Almanya dünyadaki fındık üretiminin yüzde 70'ini tek başına karşılasaydı, 2 milyar dolar seviyesinde bir ihracat rakamı ile yetinir miydi?

Üretiminin ana hammaddesinin fındık olduğu uluslararası gıda şirketi Ferrero'nun yıllık cirosunun 11 milyar dolar olduğunu hatırlatırsak fındıkta 2 milyar dolarlık ihracat rakamının ne kadar anlamsız kaldığı daha net anlaşılır sanırım.

Fındığın, 17 milyar dolar seviyesindeki Türkiye'nin tarım ürünleri toplam ihracatındaki payı tek başına payı yüzde 15 civarı.

Böyle önemli bir ürün ile ilgili olarak fındık stratejimiz var mı?

Bizce yok...

Fındıkta fiyatlar genelde arz-talep tarafındaki tartışmalar ve spekülatif açıklamalar eşliğinde belirleniyor. En azından iddialar bu yönde...

Hasat döneminde başlayan fındık fiyatındaki tartışmalar her yıl gündeme oturuyor.

Genelde de fiyatlar üretici aleyhine gerçekleşiyor.

400 bini aşan dağınık yapıdaki üreticinin fiyat belirleme ya da ürününü değer fiyata satma konusunda hiç bir gücü ve etkisi maalesef yok.

Ancak karşısında 5-10 firmanın bulunduğu büyük alıcılar var ve piyasada fiyatların bu doğrultuda oluştuğu algısı hakim. Yani tıpkı bir çok tarım üründe olduğu gibi Türkiye'de fındık fiyatlarını da üreten değil alıcı belirliyor.

Zaten oligopol yapı ya da tekelleşme iddiaları da buradan çıkıyor.

Ne zaman üreticilerle konuşsak genelde şu görüşü savunuyorlar: “Fındık fiyatlarındaki değişimin arz-talep dengesiyle bir alakası yok. Fındıkta fiyat düşüşünün sebebi, piyasa şartlarından değil, piyasaya haksız müdahalelerden kaynaklanıyor.”

Devletin 2009 itibariyle piyasadan elini çekmesiyle fındıkta serbest piyasa ekonomisi olduğu iddia ediliyor ama sektörde serbest piyasa koşullarının tam ve sağlıklı olarak işlediğini söylemek güç.

Alıcı ve satıcının eşit şartlarda olmadığı bir ortamda gerçekten adil bir serbest piyasa ortamından bahsedebilir miyiz?

Piyasanın daha homojen bir yapıya kavuşabilmesi için fındık ihracatçı sayısının artması gerektiği açık.

Kısacası her yıl bu tartışmaların tekrarı yerine Türkiye artık ayakları yere basan bir fındık stratejisi oluşturmak zorunda.

Tıpkı diğer ürünlerde konuştuğumuz gibi en az 5 yıllık politikalar çerçevesinde fındık üreticisi, sanayicisi ve ihracatçısı önünü görebilmeli. Doğrudan gelir desteğinin dahi kısmen tartışıldığı bir ortamda sektör temsilcileri ile biraraya gelinip destekleme politikaları yeniden gözden geçirilmeli.

Artık fındık ihracat şeklinin de çeşitlendirilmesi gerekmiyor mu?

Katma değeri ve markalaşmayı da işin içine katmadan fındık ihracatında 2,5 milyar dolar seviyesini aşabilmek mümkün gözükmüyor.

Fındığı sadece kabuklu ya da iç fındık olarak değil işlenmiş ve paketlere girmiş şekilde ihraç edemediğimiz sürece fındığı biz üretir ve toplarız ama bu işten asıl başkaları para kazanır.

Gelelim bu yılki tabloya...

Hasat dönemi gelmesine karşın Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı tarafından fındık rekolte tahmini henüz açıklanmadı. Rekolte tahmininin hâlâ açıklanamamasının ardında yakın zamanda bakanlık koltuğunda yaşanan değişim gösteriliyor.

Emeklerinin karşılığını fındığını pazara indirdiğinde almak istiyen üreticiler, fiyat oluşumunda önemli bir etken olan tahminlerin biran önce ve gerçeğe en yakın şekilde açıklanmasını bekliyor.

Bir diğer beklenti Toprak Mahsulleri Ofisi (TMO) tarafında.

Fındık fiyatlarındaki aşırı dalgalanmaların önüne geçilmesi ve üreticinin korunması adına beklenti TMO'nun fındıkta taban fiyat açıklaması yönünde.

Üretici, hasat zamanı gelmişken TMO'nun fındıkta alım politikasını açıklamasını ancak buğday fiyatlarında olduğu gibi geç kalmaması ve üreticiyi memnun edecek bir rakam açıklanması gerektiğini dile getiriyor.

Bu konuda geçtiğimiz hafta Fındık Tarım Satış Kooperatifleri Birliği (FİSKOBİRLİK) Yönetim Kurulu Başkanı Lütfü Bayraktar'dan da açıklama gelmişti.

Bayraktar, “Türkiye'de mutlaka müdahale alımı yapılmalı ve bu alımın sadece fiyata endeksli olmadığı kamuoyuna izah edilmeli. Dünyadaki fındık piyasasını Türkiye yönetmelidir. Bu ürüne yatırımcı çekilmelidir. Bunları yapabilmesi için fiyat istikrarını, stok kontrolünü sağlanmalıdır. Piyasadaki spekülasyonları engelleyebilecek ortam oluşturulmalıdır. Bunun içinde devletin kendi eliyle ya da uygun göreceği aracı bir kurumla müdahale alımı yapmalıdır. Bize göre de bu aracı kurum FİSKOBİRLİK olmalıdır” açıklamasında bulunmuştu.

Kısacası fındık üreticisinin gözü kulağı bakanlık tarafından açıklanacak rekolte tahmini ve alım politikasına yönelik takınacağı tavırda.

Umarız fındık sektörü açısından üreticisinden ihracatçısına kadar tüm paydaşların kazançlı çıktığı bereketli bir yıl olur.

Bloomberg HT Tarım Editörü

İrfan Donat

idonat@bloomberght.com