Advertisement

Tarımda lisanslı depoculuk konusu uzun bir zamandır sektörün gündeminde.

Hem arz-talep dengesi hem de fiyat istikrarının sağlanması noktasında önemli bir konu.

Ama sistemin sağlıklı ve sürdürülebilir şekilde işleyebilmesi için mekanizmanın saha gerçeklerine uygun, doğru ve etkin bir şekilde kurgulanması önemli.

Kalkınma Bakanlığı’ndan Mustafa Kaya’nın uzmanlık tezi olarak yayımlanan “Tarımda Lisanslı Depoculuk Sistemi: Hububat Piyasası Örneği” araştırması konuya hem küresel hem de Türkiye gerçekliğinde bakan güzel bir çalışma olmuş.

170 sayfadan oluşan çalışmada lisanslı depoculuk sisteminin işleyişi, temel bileşenleri ve piyasa düzeni ile sektöre sağladığı katkılar ele alınırken, ABD, Kanada, Rusya ve bazı Avrupa ülkelerindeki lisanslı depoculuk uygulamalarından da somut örnekler paylaşılmış.

Lafı fazla uzatmadan araştırmada öne çıkan noktaları ve lisanslı depoculuk konusunda 19 ilde 593 buğday üreticisiyle yapılan ve 14 sorudan oluşan anketin sonuçlarını sizlerle paylaşalım.

Araştırmada, lisanslı depoculuğa buğday örneği üzerinden yaklaşılmış.

Diğer ülkelerle kıyaslandığında Türkiye’de buğdayın verim düzeyinin düşük ve üretim maliyetinin yüksek olduğu vurgulanan raporda, “2007/2014 dönemi dikkate alındığında Türkiye’de girdi fiyatları ürün fiyatlarının üzerinde bir artış sergiledi” tespiti yer alıyor.

Buğday fiyat artışlarının girdi maliyetlerini karşılamakta yetersiz kaldığı kaydedilen raporda, şu noktaya dikkat çekiliyor: “Bu hususta depolama ve finansman imkânına sahip olmamaları nedeniyle üreticilerin büyük bir çoğunluğu hasat dönemlerinde ürünlerini, hasat sonrasında oluşması muhtemel fiyat artışları yerine daha düşük olan hasat dönemi fiyatlarından satmak zorunda kalmakta ve daha düşük gelir elde etmekte.”

Araştırmada, gerek müdahale alımlarının, gerekse diğer destekleme araçlarının bazı önemli etkilere sahip olmakla birlikte sürdürülebilir çiftçi refahına ve sektörün sorunlarına çözüm bulma konusunda ise yetersiz kaldığının altı çizilmiş.

Bu nedenle piyasa sistemiyle uyumlu, çiftçilerin refahını artıracak daha yapısal bir politika setine ihtiyaç bulunduğu kaydediliyor.

Araştırmada, lisanslı depoculuk sistemine sağlanan teşvik uygulamalarına rağmen henüz gelişememesinin nedenleri ise uygulama ve anket sonuçlarından da yararlanılarak şöyle sıralanmış:

*** Çiftçilerle yapılan anket çalışmasından ankete katılan çiftçilerin yüzde 30’unun lisanslı depoculuk hakkında yeterli bilgiye sahip bulunmadığı anlaşılıyor. Ürününü tüccara satan çiftçilerde ise bu oran yüzde 38’ler seviyesine çıkıyor. Yine anketlerden, katılımcıların yüzde 9’unun lisanslı depoculuğa yeterince güvenmediği anlaşılıyor. Ürününü TMO’ya satan çiftçilerin lisanslı depoculuğa yeterince güvenmeme oranı ise yüzde 15 seviyesinde.

*** Ankete katılan çiftçilerin yüzde 18,3’lük bir bölümü üretim bölgesinde herhangi bir lisanslı depo şirketinin bulunmaması nedeniyle lisanslı depoculuğu kullanmadığını bildirmiş. Lisans alıp faaliyette bulunan lisanslı depo şirketlerinin kapasitesinin lisanslı depoculuk sisteminin işler hale gelmesi açısından yetersizliği bu sonucu destekliyor.

*** Mevcut durumda çeşitli teşvikler bulunmasına rağmen ankete katılan çiftçiler yüzde 15,1’lik oranla verilen teşvikleri yetersiz bulmuşlar. Lisanslı depo doluluk oranlarının istenilen düzeylerde olmaması bu durumla örtüşüyor. Dolayısıyla bu kadar çok teşvik olmasına rağmen sistemin gelişmemesi bu teşviklerin etkili teşvikler olmadığı sonucunu doğuruyor. Bu nedenle çiftçiyi lisanslı depoya çekecek daha farklı teşvik politikaları uygulanması ihtiyacı var.

*** Çiftçilerin lisanslı depoculuğu kullanmamalarına ilişkin diğer nedenler hasat dönemlerinde yaşadıkları finansman ihtiyacı ile ilişkili görülüyor. Ankette çiftçilerin yüzde 10,6’sı kredi faizlerinin yeterince düşük olmadığı, yüzde 8’i ürünün fiyatında yaşanabilecek düşme riski, yüzde 7,2’si ise ürün bedelini hemen alamamaları nedeniyle lisanslı depoculuğu kullanmadığını bildirmiş. Söz konusu bilgiler, çiftçilerin finansman sorunu ve ürün fiyatlarının düşme riskinden etkilendiklerini gösteriyor. Ayrıca uygulama sonuçları incelendiğinde, fındıkta lisanslı depoculuğun başarısız olma nedenleri arasında finansman imkânına erişim ve fiyat düşüşü riskinin etkili olduğu da anlaşılıyor. Çalışmada yapılan analiz sonuçları da üreticinin finansman ihtiyacı ve fiyat riskinden kaynaklı çekincelerini doğruluyor. Nitekim bazı dönemlerde hasat sonrası ürün fiyatlarında önemli düşüşler yaşandığı görülmüş. Lisanslı depoculuk sistemini kullanan üreticilerin finansman ihtiyacı nedeniyle borçlanması durumunda üretici açısından finansman maliyeti hariç kârlı olan bazı dönemlerin finansman maliyeti nedeniyle kayıpla sonuçlanabileceği tespit edilmiş.

*** Bununla birlikte Türkiye’de üretim ölçeğinin düşüklüğü, sistemin kullanılması durumunda finansman ihtiyacını ve üreticinin fiyat düzeyine karşı duyarlılığını daha belirgin hale getiriyor. Küçük ölçekte üretim yapan üreticilerin depoya koyacak miktarda mamulü olmadığından depo maliyetine katlanacak gücü bulunmamakta. Bu kapsamda, bu faktörlerin birlikte düşünülmesi ve bu doğrultuda politikalar belirlenmesi sistemin işler hale gelmesi açısından önem arz ediyor.

*** 18 Ocak 2017 tarihi itibarıyla 9 ticaret Borsası elektronik ürün senedi alım satımı yapmakla yetkilendirilmiş ancak henüz bölgesel, ulusal ve/veya uluslararası çapta ürün ihtisas borsası tesis edilememiş. Ürün senetlerinin bölgesel, ulusal ve/veya uluslararası ürün ihtisas borsalarında işlem görmesi ve vadeli işlemlere konu olabilmesi, sistemin işler hale gelmesi açısından önem arz ediyor.

*** Lisanslı depoculuk sisteminin gelişmesi için sistemin, ABD’de olduğu gibi tarım politikalarına entegre bir sistem olarak yapılandırılması ihtiyacı bulunuyor. Bunun için öncelikle TMO’nun yeniden yapılandırılarak müdahale alımlarından vazgeçilmesi ve üreticinin ürününü satabileceği minimum fiyatın lisanslı depoculuk sistemine göre uyarlanmış bütüncül bir politikayla belirlenmesi önem arz ediyor.

*** Bununla birlikte, serbest piyasa koşullarında işleyen bir lisanslı depoculuk sistemi için üreticinin hasat döneminde ihtiyaç duyduğu finansman ve fiyat riskinden kaynaklı tereddütlerin giderilmesi önem arz ediyor. Nitekim anket sonuçlarına göre çiftçinin ürününü depoya bırakmak için birinci tercih olarak seçtiği teşvikler arasında ilk sıradaki yüzde 69,5 oranıyla fiyat garantisinden sonra ikinci sırada yüzde 9,7’yle ucuz kredi imkânı, üçüncü sırada ise yüzde 7,2’yle avans ödemesi sıralanmış.

Sağlanan teşviklere rağmen lisanslı depoculuğun henüz gelişememesinin nedenleri özetle bu şekilde.

Peki çözüm ne?

Tarımda lisanslı depoculuk sistemi etkin şekilde nasıl işler?

Bu soruların yanıtını da yine Mustafa Kaya’nın hazırladığı çalışmadan yola çıkarak bir sonraki yazıda aktaracağız. (Yazının ikinci bölümünü bu linkten okuyabilirsiniz)

 

İrfan Donat

Bloomberg HT Tarım Editörü

idonat@bloomberght.com