Bloomberght
Bloomberg HT Görüş İrfan Donat İthalat, kur ve mutfaktaki yangın…

İthalat, kur ve mutfaktaki yangın…

Giriş: 03 Eylül 2018, Pazartesi 15:12
Güncelleme: 04 Eylül 2018, Salı 11:42

TÜİK, Ağustos ayı enflasyon verilerini açıkladı.

Tüketici fiyatları Ağustos’ta aylık yüzde 2,3 artarken, yıllık bazda yüzde 17,9 olarak gerçekleşti.

Enflasyonda gözler gıda ve alkolsüz içecekler grubundaydı.

Aylık bazda yüzde 0,06 artan gıda enflasyonu, yıllık bazda yüzde 19,75 seviyesine çıktı.

Ağustos ayında çeşitli mal ve hizmetler, ev eşyası ve ulaştırma gibi gruplardaki yükseliş gıda ve alkolsüz içecekler grubundaki seyri gölgede bıraktı.

Ama bu ayki verinin ötesinde genel trende baktığımızda gıda fiyatları, enflasyon üzerinde ciddi baskı yaratmaya devam edecek.

TÜFE’nin yüzde 18’e yaklaştığı bir ortamda, ÜFE yüzde 32’yi aşmış durumda.

Hem TÜFE hem de ÜFE, 2003 yılından bu yana en yüksek seviyesini gördü.

Ve bu arada TÜFE ve ÜFE makası da açılıyor.

Peki tüm bu veriler ne anlama geliyor?

Mevcut tarımsal üretim şartları altında maliyet baskısı maalesef artarak sürecek.

Çiftçi, girdi maliyetlerindeki artışları, sattığı ürünlerin birçoğuna yansıtamıyor.

Ama buna karşın kur baskısı altındaki girdilerde fiyat artışları aralıksız sürüyor.

Sanayici ve perakendeci tarafında ise fiyatlar artmaya devam ediyor.

Bu bozuk döngüde sürdürülebilir bir tarımsal üretimden söz etmek pek mümkün değil.

İthalata dayalı bir tarım politikasında kurun etkisi sadece arz tarafında sıkıntı yaratmayacak aynı zamanda verim ve kaliteye de olumsuz şekilde yansıyacaktır.

MARKETTE GIDA FİYATLARI ARTIŞTA

Etten süte yumurtadan ekmeğe kadar pek çok üründe fiyat artışları devam ediyor.

Birkaç örnek vermek gerekirse son 1 yılda pirinç fiyatı yüzde 19 artarken, ekmek yüzde 13 zamlandı.

Süt ve peynir başta olmak üzere süt ürünlerindeki perakende fiyatları son 1 yılda yüzde 20 ila 30 arasında artarken, yumurta fiyatındaki artış yüzde 55 seviyesinde.

Ağustos ayının zam şampiyonu olan salçanın fiyatı aylık bazda yüzde 26 artarken, yıllık bazdaki artışı yüzde 30’u aştı.

Şeker fiyatındaki artış yüzde 11-12 seviyelerinde.

Su fiyatı son 1 yılda yüzde 17 artmış durumda.

Aslında birçok meyve ve sebzedeki fiyat artışları bu rakamların çok daha üzerinde ancak biz daha çok temel gıda maddelerindeki bu keskin fiyat artışlarına dikkat çekmek istedik.

SÜT VE SÜT ÜRÜNLERİNDEKİ FİYAT ARTIŞI SÜREBİLİR

Bitkisel üretim tarafında gübre ve ilaç fiyatları da son 1 yılda yüzde 100’ü aşan fiyat artışları ile tarımsal üretimi sekteye uğratacak bir duruma geldi.

Yine hayvancılık tarafında ardı ardına zamlanmaya devam eden yem fiyatları çiğ süt maliyetlerini ciddi şekilde zorluyor.

Ulusal Süt Konseyi’nin 6 aylık süreci beklemeden yeniden toplanması zorunlu hale geldi.

Çiftçinin beklentisi, ya çiğ süt fiyatlarının artan maliyetlere göre yeniden revize edilmesi ya da devletin bu alanda çiftçiye ek bir destekleme paketi açıklanması yönünde.

Yem, gübre, tohum ve zirai ilaç fiyatlarının son 1 yılda yaklaşık yüzde 100 arttığı bir ortamda çiftçi ürününü geçen yıldan çok da farklı bir seviyede satamıyorsa bu işi sürdürebilmesi mümkün değil.

Yine kredi faizlerindeki yüzde 40’ı aşan oranlar da tarımsal üretimde ilave bir yük getiriyor.

Bu şartlarda maalesef üretimden kaçışlar artarak devam edecektir.

Bu da önümüzdeki dönem arz tarafında daha fazla sıkıntı ve aksama anlamına geliyor.

KRONİK SORUNLAR YERLİ YERİNDE DURUYOR

Mevcut üretim şartları altında gıda enflasyonu daha başımızı çok ağrıtacak.

Çünkü plansız üretimden pazarlamaya kadar zincirin tüm halkalarındaki sorunlar yerli yerinde duruyor. Hatta kartopu etkisiyle yarattığı hasar gün geçtikçe artıyor.

Buna bir de sıklık derecesi ve etkisi her geçen gün artan iklim değişikliğinin yarattığı afetleri ekleyin.

Tüketici fiyatlarındaki yukarı yönlü hareket önümüzdeki aylarda süt ve süt ürünlerinde devam edecek gibi gözüküyor.

Sebze ve meyvedeki fiyat hareketleri de farklı olmayacak.

Sonbahara girdiğimiz bu dönemde seracılık maliyetlerindeki artış ve kur baskısı altındaki ithal girdiler yaş meyve ve sebzede de kendini gösterecek.

Kısacası mutfaktaki yangın büyüyerek devam ediyor.

MERDİVEN ALTI ÜRETİM ARTAR

Gıda enflasyonundaki yukarı yönlü hareket, işlenmiş gıda tarafında gıda sahtekârlığı ve hilekârlığı yapanlar için de şartları uygun hale getiriyor.

Vatandaşın alım gücünün azalması ile merdiven altı üretim artışındaki korelasyon herkesin malumu.

Hele bir de denetimlerin yetersiz, yaptırım ve cezaların caydırıcılıktan uzak olduğu bir ortamda birçok gıda kaleminde şeytanın aklına gelmeyen taklit ve tağşişlerle tüketicinin sağlığı yine hiçe sayılacak.

Artık top çevirme dönemi sona erdi.

Bir tarafta yüksek girdi maliyeti ve üreticiden düşük fiyata çıkan tarımsal ürünler, öte tarafta gıda fiyatlarındaki yüksek seyir ve oynaklık.

Anlayacağınız denklem baştan sona yanlış kurulmuş durumda.

Bu denklemden her defasında doğru sonucun çıkmasını beklemek ne kadar mantıklı?

Sistemin kurgusu düzeltilmediği sürece gıda enflasyonu gündemimizden düşmez.

Önümüzdeki aylarda yeni enflasyon verileri açıklandığında ne demek istediğimiz daha net anlaşılacaktır.

İrfan Donat

Bloomberg HT Tarım Editörü