Advertisement

 

Avustralya’nın Victoria Eyaletine bağlı Melbourne şehrinde tarım ve gıda sektörüne yönelik temaslarımız devam ediyor.

Üçüncü günün sabahı erkenden Ellinbank Ulusal Süt Araştırma Merkezi’ne gidiyoruz.

1956 yılında kurulan bu merkezde ülke hayvancılığına dair daha detaylı bilgiler ediniyoruz.

Bin 600 dekar alan üzerinde hem mera ıslahı çalışmaları yapıyorlar hem de süt endüstrisine yönelik inovatif çalışmalar yürütüyorlar.

Avustralya’nın 24 milyon baş sığırı mevcut.

Sağılan yaklaşık 1,2 milyon sığırdan elde ettikleri yıllık çiğ süt üretimi 9 milyon ton seviyelerinde.

Laktasyon döneminde ortalama süt verimi hayvan başına 6,500 litre civarı.

Bizde ise sağılan sığır sayısı 6,3 milyon iken hayvan başına laktasyon veriminin 3,100 litre seviyelerinde olduğunu hatırlatalım.

Avustralya’da “ithalat kolaycılığı” yerine kendi coğrafyalarında değişen iklim koşullarına daha uyumlu hale gelecek hayvan ıslah çalışmalarına uzun yıllardır devam ediliyor ve bu çalışmaların da meyveleri hem verimlilik hem de kalite tarafında toplanmaya başlanmış.

Daha önce ABD’den ithal edilen hayvanların süt verimi yüksek olsa da içerik olarak yağ ve protein açısından oldukça fakir olduğunu fark ediyorlar. Kendi ıslah çalışmaları sonrası sütün niceliği kadar niteliğini de artırmayı başarıyorlar.

Konuştuğumuz uzmanların şu tespiti çok önemli: “Avustralya eskiden genetik tarafında ithalat yapıyordu. ABD genetiğini kullanma tuzağına düştük. Yüksek üretim miktarına karşın düşük protein ve yağ içeriği söz konusu idi. Yüksek üretim miktarı bir süre iyi işledi ama yağ ve proteine göre ödeme yapmaya başlayınca bu sistem işlemedi. Çünkü yoğun üretim sonucu lojistik maliyeti yüksek ama kalite yeterli değildi. ABD’nin sistemi yem üzerine kurulu. Özellikle son 15 yıldır kendi genetik çeşitliliğimiz üzerine yoğunlaştık. Kendi damızlık materyallerimiz üzerindeki ıslah çalışmalarımızı aralıksız sürdürüyoruz. Böylece hayvan sayısı düştü ama verimlilik ve kalite arttı. Yem tarafında da randımanı artırdık. Hayvanlarımız aynı miktarda yem yemesine karşın daha fazla süt veriyor. Böylece hayvancılık daha kârlı hale gelmeye başladı.”

Ülkedeki toplam mandıra sayısı 7 bin civarında.

Ülkedeki toplam süt üretiminin yaklaşık yüzde 80’i işlenerek ihraç ediliyor.

En büyük pazarlarının başında Hindistan, ABD, Japonya, Çin gibi ülkeler geliyor.

İhracat kalemleri arasında peynir, süt tozu, tereyağ gibi farklı ürünler var.  

Aslında 2000’den bu yana süt üretiminde önemli bir istikrar yakalamışlar ancak iklim değişikliği, yem maliyetleri ve ortalama süt fiyatlarındaki dalgalanmalar nedeniyle üretimde kısmi azalış yaşanmış.

Hayvancılıkta toplam yem ihtiyacının yüzde 60’ını meralardan karşılıyorlar. Hedefleri meralardan yararlanma oranını maksimum seviyeye çıkarmak.

Sektörde, orta-büyük ölçekli ve mera odaklı yapılan hayvancılığın gelecek dönemde ayakta kalabileceği görüşü hakim.

Küçük aile çiftliklerinin mevcut şartlarda ayakta kalabilmesinin yolunun teknoloji ve akıllı tekniklere adaptasyon ve inovasyon süreciyle büyümekten geçtiğine inanıyorlar.

Zira tıpkı dünyanın diğer ülkelerinde olduğu gibi üretim maliyetleri ve satış fiyatları çiftçinin ayakta kalabilmesinde kritik öneme haiz.

Avustralya’da en küçük aile işletmelerinde 200 baş hayvan varken, 3 bin-5 bin baş hayvanı olan şirket mantığıyla yönetilen çiftlikler de bulunuyor.

Ülkedeki ortalama çiftlik büyüklüğünün 350 baş olduğunu öğreniyoruz.

Hayvancılıkta en büyük maliyet olarak Avustralya’da da yem ve işçilik ilk iki sırada yer alıyor. Son yıllarda değişen trendlere göre süt etten, et de koyunculuktan daha kârlı bir hale gelmiş.

Türkiye’de olduğu gibi Avustralya’da da kırsal nüfus yaşlanıyor. Ortalama çiftçi yaşı 56. Kırsaldan kente göç konusu burada da var. Arazi fiyatlarındaki yükseliş de bir başka önemli mesele.

Bunun farkına varan Avustralya devleti, genç nesli yeniden tarıma kazandırmak adına farklı projeler yürütüyor. Daha önceki yazımızda bu konuya kısmen değinmiştik.

Ellinbank Ulusal Süt Araştırma Merkezi’nde de çiftlik işletmeciliği alanında gençlere eğitimler veriliyor. Onlara maddi yardım ya da hibelerden öte bu işi kârlı şekilde nasıl yapabileceklerinin yolları ve yöntemleri gösteriliyor.

Zaten Avustralya’da devlet çiftçiyi sübvanse etmiyor. Tahmin ettiğimizin aksine Avustralya’da kooperatifçilik de çok yaygın değil. Herkes kendi ayağının üzerinde durmaya çalışıyor.

Koyunculukta da bir değişim süreci yaşandığını öğreniyoruz.

30 yıl önce merinos koyunu, yünü için yetiştirilirken, yün fiyatları düşünce küçükbaşta et üretimine ağırlık vermişler.

Şimdilerde yün yeniden revaçta olmaya başlamış. O yüzden küçükbaş tarafında yün ve et verimi yüksek hayvanların ıslahı üzerinde çalışıyorlar.

İklim değişikliği başta olmak üzere tarımdaki koşulların zorlaşması ile birlikte daha efektif bir tarım planlaması ortaya koymuşlar. Mesela hayvancılık politikaları oluşturulurken konunun merkezine toprak ıslahını da kapsayacak şekilde bitkisel üretim stratejisini koymuşlar.

Dekar başına verim artışı sağlayarak yem maliyetlerini ne kadar düşürebileceklerini hesaplıyorlar.  

Yine hayvanların yemden faydalanma oranları üzerine araştırma yapıyorlar. Teknoloji sayesinde hayvanların beslenirken lokma sayısı, lokma büyüklüğü ve lokmaları çiğneme/geviş getirme süreleri inceleniyor.

Meralardaki ot yüksekliği ve yoğunluk oranları dronelar sayesinde ölçülüyor. Bu araştırmalar sonucunda hem meraların etkin kullanımını hem de hayvanların meralardan faydalanma oranını artırmayı hedefliyorlar.

Yapılan saha araştırmalarında çiftliklerde düşük teknoloji kullanıldığını tespit edip sensör teknolojisinden toprak nemini ölçen sistemlere, meteoroloji istasyonlarından hayvan takip cihazlarına kadar yeni teknikleri daha çok yaygınlaştırmaya başlamışlar. Amaç, çiftçiye bilgi ve veri sunarak daha sağlıklı kararlar almasını sağlamak.

Hayvan atıklarının çevreye olumsuz etkisini azaltarak ekonomiye kazandırılması konusunda da projeler yürütüyorlar.

Bizim yıllardır başaramadığımız havza bazlı üretim modelini hali hazırda uyguluyorlar. 

Ellinbank Ulusal Süt Araştırma Merkezinin ardından Victoria Eyaleti Tarım Bakanlığı’nı ziyaret ediyoruz.

Burada da bakanlığın politika uzmanı David McIver bize dijital tarım konusunda bilgiler veriyor.

Gıda inovasyonu ağı üzerine çalıştıklarını anlatan David, küçük ve orta ölçekli işletmelerle bağlantı kurduklarını ve çiftlikteki üretim sonrası sürece dair gıda inovasyonu girişimciliğini desteklediklerini söylüyor.

Buna, gıda atıklarını inovasyonla farklı ürünlere dönüştürmek de dahil.

Fikirler hayata geçirilirken işin içinde üniversite, kamu kurumları ve danışmanlık şirketleri de yer alıyor. Teşvik ve hibeler sağlanırken start-up’ların kendi ayakları üzerinde durması ya da melek yatırımcı bulması hedefleniyor.

Yeni Zelanda ve İngiltere’de de var olan gıda inovasyon ağı her geçen gün genişliyor.

Zaten dijital tarım stratejileri de farklı ayaklardan oluşuyor ve tüm bu süreçleri kapsıyor.

Stratejinin 5 önemli ayağı arasında Ar-Ge, Start-Up Desteği, Çiftlikte Adaptasyon, Beceri ve Eğitim ile e-devlet bulunuyor. 

David diyor ki, “Kırsaldaki üreticiler yeterli bilgi ve beceriye sahip olmayabiliyor. O yüzden çiftçilerin teknolojiye erişiminin önündeki engelleri tespit ediyor ve uygulamalı olarak teknolojinin avantajlarını üreticilerimize göstererek ikna ediyoruz.”

Kırsaldaki üreticilerin yeni teknolojilere adaptasyonu ve eğitimini de kapsayan programlara ağırlık veren bakanlık, daha doğru karar almaları ve işletmelerin kârlılığını artırması yönünde üreticilerle sürekli dirsek temasında.

Gördüğümüz kadarıyla eyaletler arasında tarım politikaları ve projeleri farklılık gösteriyor. Her eyalet kendi dinamikleri ve şartları doğrultusunda terzi usulü politika ve stratejiler geliştiriyor.

Avustralya’da da dijital teknolojiyi en az kullanan sektör tarım. Ama tarım sektörü aynı zamanda dijital teknolojiye en fazla ihtiyaç duyacak sektör olarak da nitelendiriliyor.

Yarınki yazımızda Melbourne’deki son durağımız olan La Trobe Üniversitesi’nden aktaracaklarımız var.

Sonrasında başkent Canberra’da Avustralya Tarım ve Su Kaynakları Bakanlığı’ndaki görüşmelerimizi ve Ulusal Çiftçi Federasyonu’nda aldığımız notları paylaşacağız.

İrfan Donat

Bloomberg HT Tarım Editörü

idonat@bloomberght.com