Advertisement

Tarım ve gıda sektörü açısından 2020 oldukça zor ve öngörülemez bir yıldı.

Şimdi diyeceksiniz ki hangi sektör için kolay ve öngörülebilirdi?

Siz de haklısınız…

Tüm dünya için sıkıntılı ve sancılı bir yıl oldu.

O yüzden bu yıl yaşananları kısaca hatırlamak ve ders çıkarmak, önümüzdeki dönem için çok daha anlamlı ve önemli bir hâl alıyor.

Gelin isterseniz 2020 yılında tarım ve gıda sektörü açısından öne çıkan gelişmeleri hep birlikte hatırlayalım.

Ocak ayında daha Covid-19 salgını dünya gündemine tam manasıyla oturmamıştı ama Covid-19’un ortaya çıkmasında doğrudan ve dolaylı etkileri olan birçok başlık Davos Zirvesinin gündem maddeleri arasındaydı.

Davos öncesi hazırlanan 2020 raporlarında, “Dünyanın en büyük 10 riskinin” ilk beşinde çevre ve iklimsel tehditler yer aldı.

İşte sırasıyla 10 maddede sıralanan riskler: Olağanüstü hava olayları, İklim değişikliğinin iyileştirilmesi ve uyum çabaları konusunda başarısızlık, Biyoçeşitlilik kaybı, Doğal afetler, İnsan yapımı çevresel zararlar ve afetler, Siber saldırılar, Su krizi, Küresel yönetim zaafları, Bilgi altyapısının çökmesi, Devletlerarası çatışmalar.

İHRACATTA ÖN İZİN 'KISITLAMALARI'

İşte böyle bir yıla merhaba derken içeride de gıda fiyatlarına dair yukarı yönlü riskler ekonomi yönetimini tedirgin ediyordu.

Hatırlayacağınız üzere kuru soğan ve patates fiyatları 2018 yılı sonunda ve 2019’un ilk çeyreğinde gündemin ilk sıralarında yer almıştı. 2019’ın ilk aylarında kilogram fiyatı 8-10 lirayı bulan her iki ürün için hem ithalat kapıları açılmış hem de tanzim çadırlarında satış başlatılmıştı.

İşte önceki yıllardaki bu kötü tecrübeden yola çıkan ekonomi yönetimi, aynı senaryoyu yeniden yaşamamak adına “kestirme bir yol” izleyerek 2020 başında hem patates hem de kuru soğanın ihracatını ön izne bağladı. İçeride fiyatlar baskılansa da olan yine depoda ürünleri çürüme riskiyle karşı karşıya bırakılan üretici ve tüccar ile yoğun bir emekle yurtdışında pazar bulan ihracatçıya oldu.

Mart ayına girdiğimizde artık dünyanın ana gündemi koronavirüs salgınıydı... Sağlık Bakanlığı tarafından Türkiye'de ilk Covid-19 vakası 10 Mart 2020'de tespit edildi ve açıklandı.

Bu tarihten itibaren tıpkı hayatın her alanında olduğu gibi tarım ve gıda sektöründeki tüm gelişmeler deyim yerindeyse Covid-19’daki sürece endekslendi.

TÜKETİCİ PANİĞİ VE BOŞ RAFLAR

Ülkelerin ardı ardına aldığı tedbirler kapsamında özellikle sokağa çıkma yasakları toplumlarda gıdaya erişim konusunda paniğe neden oldu. Birçok ülkede vatandaşlar marketlere hücum ederek özellikle temel gıda ürünlerini evlerinde stoklama eğilimine yöneldi.

Bu da dünyanın dört bir tarafında boş market raflarının yer aldığı panik haberlerine yol açtı. Ancak Türkiye bu konuda pek çok ülkeye göre daha iyi bir sınav verdi diyebiliriz. Sektör bu sürece kendini hazırladığı ve gıda tedarik zincirinde kayda değer bir sorun yaşanmadığı için ertesi gün rafların yeniden doldurulması, tüketici paniğini ve stoklama refleksini azalttı. Kısa süre içerisinde normale dönüldü.

Ancak suni talep artışı gıda fiyatlarını da tetikledi. Gıda fiyatlarında Ramazan ayı etkisinden önce koronavirüs etkisi Mart ayında hissedildi.

Belirli ürünlerde panik yüzünden oluşan suni talep, fiyatlarda da spekülatif ve hatta manipülatif hareketlere sebep oldu. Ramazan ayında da sürpriz olmadığı üzere fiyatlar yüksek seyrini korudu.

TARIM SEKTÖRÜNE DESTEK PAKETİ YOK

Herkesin evine kapandığı bir dönemde belki de en büyük sorumluluğu başta sağlık çalışanlarımızla birlikte çiftçiler ve sektörün diğer paydaşları aldı.

Sokağa çıkma yasağı kararının alındığı en riskli dönemde pandemiye rağmen çiftçi kırsalda üretimine tam gaz devam etti. O ürünlerin son tüketiciye ulaşmasında tedarik zincirinin diğer halkalarındaki tüm kesimler de işini hakkıyla yerine getirdi.

Ancak pandemi sürecinde başta turizm, inşaat, otomotiv, havayolu ve hizmet sektörü için açıklanan destek paketlerine karşın tarım sektörü adeta unutuldu.

Halbuki tarım ve gıda sektörünün önemi hem gıda güvencesi hem de gıda güvenliği açısından pandemi sürecinde çok daha net anlaşıldı. “Tarımda kendi kendine yeterlilik” ile “yerli ve milli üretim” kavramları daha da anlam kazandı.

Sürdürülebilir şekilde gıda güvencesi ve güvenliğini sağlamak açısından, orta ve uzun vadeli tarım politikalarının gerekliliği daha net şekilde ortaya çıktı.

Palyatif çözüm ve yaklaşımlarla günü kurtarmanın, bugünden öteye bir anlam ifade etmediği kanıtlandı.

LİMON İHRACATI KISITLANDI

Nisan ayına geldiğimizde kuru soğan ve patatesten sonra benzer bir hamle de limon için geldi. Pandemi sürecinde C vitamini deposu olarak görülen limona talep artınca fiyatı İstanbul gibi şehirlerde 14-15 TL’yi gördü. Fiyatı yükselen limonun ihracatına 31 Ağustos 2020'ye kadar ön izin şartı getirildi. İhracat kısıtlaması, 7 Ağustos’ta sona erdirildi.

Covid-19 salgınına karşı alınan tedbirler ve hayata geçirilen uygulamalar en çok hizmet sektörünü vurdu. İşletmelerin kapanması sonucu yeme içme sektörü büyük yara aldı. Gıda sektörü açısından alt üst olan arz-talep dengesi fiyatlarda da oynaklık ve istikrarsızlık yarattı.

İTHALATTA GÜMRÜK VERGİLERİ DÜŞÜRÜLDÜ

Ayçiçeği üretiminde yıllardır kendi kendine yeterli olamayan Türkiye, Nisan ayı içerisinde ithalata yönelik 15 gün arayla iki kez gümrük vergilerinde indirime gitti.

Önce ham ayçiçeği yağında uygulanan gümrük vergisi ilk olarak 3 Nisan 2020 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanan Cumhurbaşkanlığı Kararı ile 1 Şubat-30 Haziran 2020 tarihlerinde geçerli olmak üzere yüzde 36’dan yüzde 30’a düşürüldü. 15 gün sonra da söz konusu oran yüzde 30’dan yüzde 18’e indirildi. Kosova’dan gerçekleştirilecek ham yağ ithalatı içinse gümrük vergisi sıfır (0) olarak belirlendi.

Ayçiçeği tohumunda yüzde 13 olan gümrük vergisi ise 31 Mayıs 2020’ye kadar yüzde 9’a indirildi.

Kasım ayına gelindiğinde ise önce ayçiçeği tohumunda vergiler sıfırlandı sonra da ayçiçek tohumu yağının gümrük vergisi yüzde 36'dan yüzde 3'e indirilerek ton başına alınan 100 Euro toplu konut fonu 1 Temmuz 2021 tarihine kadar sıfırlandı.

Özetle çiftçinin üretime başladığı bir dönemde ayçiçeği tohumu ve ham ayçiçeği yağı ithalatında vergi indirimi yapılması Türkiye’nin yağlı tohumlar tarafındaki politikasını yeniden sorgulattı.

Kasım ayında aynı zamanda mercimekte de gümrük vergisi yüzde 19,3’ten yüzde 9’a düşürüldü.

Buğday, arpa ve mısır ithalatında da benzer bir yol izlenerek gümrük vergileri sıfırlandı. Ardından kararın uygulanma süresi 30 Nisan 2021'e kadar uzatıldı.

İthal hammaddeye dayalı bir tarımsal üretim modelinin ne kadar kırılgan ve risklere açık olduğunu pandemi sürecinde yine defalarca yaşayarak acı şekilde test ettik.

ÇİFTÇİNİN MALİYETLERİ ARTTI, KAZANCI ERİDİ

Dolar ve Euro ile ithal edilen hammaddelerden elde ettiğimiz ürünleri Türk Lirası bazında satarak bu işin sürdürülemez olduğunu 2020 yılında da tekrar yaşayarak gördük. Başta yem, gübre, zirai ilaç ve enerji giderleri olmak üzere 2020’de de hızla artan girdi maliyetleri üreticilerin yine kazançlarının önemli bir kısmını eritti.

Zora giren çiftçilerin önemli kısmı borçlarını ödemekte zorlandı. Çiftçilerin, Mayıs ve Haziran aylarında vadesi gelen Ziraat Bankası ve Tarım Kredi Kooperatiflerine olan hazine destekli kredi geri ödemeleri faizsiz olarak 6 ay ertelendi.

Mart döneminde kurun da etkisiyle artan girdi maliyetlerinden yakınan çiftçiler Ağustos-Kasım arasında yaşanan kurdaki yukarı yönlü hareket ve test edilen yeni zirvelerle birlikte oldukça sıkıntılı bir süreç yaşadı. Çiftçilerin kredi ödemelerinde sıkıntılar arttı, haciz işlemleri ve haberleri çoğaldı.

DİTAP PROJESİ HAYATA GEÇİRİLDİ

Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından hayata geçirilen Dijital Tarım Pazarı'nın (DİTAP) tanıtımı yapıldı. Gıdada üretimden tüketime tüm zinciri dijital ortama taşıması hedeflenen DİTAP projesinin paydaşları arasında Hazine ve Maliye Bakanlığı, Ticaret Bakanlığı ile Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) de yer aldı.

Proje ile tohumdan çatala kadar sürecin tek elden yürütülmesi amaçlanırken, Türkiye’nin meyve sebze üretiminin yüzde 10’luk kısmının DİTAP üzerinden geçmesinin hedeflendiği açıklandı.

ÇİN’E SÜT VE SÜT ÜRÜNLERİ İHRACATI İÇİN VİZE ÇIKTI

Türkiye, yaklaşık 5 yıldan bu yana yapılan görüşmeler ve çalışmalar sonucunda Çin’e süt ve süt ürünleri ihracatı için vize aldı.

Ticaret Bakanı Ruhsar Pekcan, 21 Mayıs’ta Twitter hesabından yaptığı paylaşımda Türkiye'den Çin’e gerçekleştirilecek süt ve süt ürünleri ihracatının önündeki engellerin kalktığını açıkladı. Çin Halk Cumhuriyeti Gümrükler Genel İdaresi, Çin’e süt ve süt ürünleri ihraç edebilecek 54 Türk firmasının listesini yayınladı.

MAYIS AYINDA ÖNCE SICAK SONRA SOĞUK VURDU

Mayıs ayı içinde Türkiye’nin farklı bölgelerinde yaşanan ani hava değişimleri bazı tarım ürünlerine hasar verdi.

Özellikle 15-25 Mayıs tarihleri arasında önce aşırı sıcaklıklar görüldü sonrasında ise yağış, don, dolu, kırağı, aşırı soğuk, fırtına, hortum gibi doğal afetler yaşandı.

Mayıs ayı içinde 46 ilde etkili olan doğa afetleri, tarımsal üretime dair bazı tahminleri aşağı çekti.

“TARIMIN GELECEĞİ, GELECEĞİN TARIMI”

Tarım ve Orman Bakanı Dr. Bekir Pakdemirli, Türkiye’nin önde gelen iş insanları ile “Tarımın Geleceği, Geleceğin Tarımı Platformu” kapsamında bir araya geldi.

Bloomberg HT Tarım Editörü olarak moderatörlüğünü üstlendiğimiz programa, Anadolu Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Tuncay Özilhan, Çalık Holding Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Çalık, Doğuş Holding Yönetim Kurulu Başkanı Ferit Şahenk, Koç Holding Yönetim Kurulu Başkan Vekili Ali Koç, Limak Holding Yönetim Kurulu Başkanı Nihat Özdemir, FİBA Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Murat Özyeğin, Yıldız Holding Yönetim Kurulu Başkanı Ali Ülker, Tosyalı Holding Yönetim Kurulu Başkanı Fuat Tosyalı, Alarko Holding Yönetim Kurulu Üyesi Leyla Alaton ve Kale Grubu Yönetim Kurulu Başkanı ve CEO'su Zeynep Bodur Okyay gibi Türkiye’nin önde gelen sanayici ve iş insanlarının yer aldığı yaklaşık 50 isim katıldı.

BAKANLIK, SAYIŞTAY DENETİMİNDEN SINIFTA KALDI

Sayıştay Başkanlığı, "Tarım ve Orman Bakanlığı 2019 Yılı Sayıştay Denetim Raporu "nu yayınladı.

Tarım ve Orman Bakanlığı’nın 2019 yılı mali rapor ve tablolarının doğru ve güvenilir bilgi içermediğine vurgu yapılan ve eksik bilgi uyarısında bulunulan Sayıştay Raporunda, 45 başlık altında tespit ve değerlendirmelere yer verildi. Rapora göre, Tarım ve Orman Bakanlığı Sayıştay denetimden zayıf not aldı.

HAYVANCILIK TARAFINDA MALİYET VE SATIŞ FİYATI SORUNU

Bu yıl hayvancılık tarafında da yem kaynaklı olarak ciddi sorunlar baş gösterdi.

Son 1 yılı aşkın sürede kesif yem fiyatları yüzde 60 zamlanırken, çiftçinin sattığı çiğ sütün fiyatı 13 ay boyunca sabit kaldı.

Pek çok üretici zarar ettiği ve para kazanamadığı gerekçesiyle anaç hayvanlarını kesime gönderdi. 13 ay sonra 2,30 TL olan çiğ süt referans fiyatı Gıda Komitesi kararıyla 2,80 TL’ye çıkarılırken, destekleme primi 40 kuruştan 30 kuruşa düşürüldü. Böylece son 13 ayda üreticinin toplam maliyetleri yüzde 60’tan fazla artarken, çiğ süt fiyatındaki zam yüzde 21,7 ile sınırlı kalmış oldu.

Kırmızı et tarafında da benzer bir tablo yaşandı. Besicilerin maliyetleri artarken, karkas et fiyatları talepteki düşüş gerekçesiyle geriledi. Zarar eden üreticilerin bir kısmı besiciliği bıraktı.

ÇİFTÇİ ANKETİNDEN “KAYGI” ÇIKTI

Kredi Kayıt Bürosu (KKB), “2020 Türkiye Tarımsal Görünüm Saha Araştırması” sonuçlarını yayınladı. Çiftçi anketinden 'kaygı' ve 'memnuniyetsizlik' çıktı.

Çiftçilerin en çok bildirdiği sorunların başında, girdi pahalılığı (%93), ürünlerini umduğu fiyata satamama (%89), iklimdeki dengesizlikler (%50), hastalık ve zararlı ile mücadele (%45), yetersiz sulama suyu (%28) ve işçi bulamama (%28) yer aldı.

GIDA ENFLASYONU YÜKSELİŞ TRENDİNE GİRDİ

Kasım ayı ile birlikte gıda fiyatlarındaki yükseliş hız kazandı. TÜİK verilerine göre, gıda enflasyonu yıllık bazda yüzde 21’i aşarken, enflasyon Kasım’da yılın zirvesini gördü.

Genelde yaş meyve ve sebze tarafındaki fiyat artışlarının konuşulduğu gıda enflasyonunda hububat ve yağlı tohumlar tarafı da kendini iyiden iyiye hissettirdi.

Özellikle ithal ürünlerin hem dolar bazındaki artışı hem de kurdaki yükseliş etkisiyle raflarda unlu mamuller, bakliyat ve bitkisel yağlar tarafında çok sert fiyat artışları yaşandı.

Vatandaşın market, pazar ve mutfaktaki enflasyonu TÜİK'in verilerinin çok daha üzerinde oldu.

Gıda enflasyonu demişken hemen şu notu da düşmekte fayda var..

Haziran'dan bu yana hem mevsim normallerine göre hem de geçen yılın aynı dönemine göre oldukça kurak bir sezon geçiren Türkiye'de tarımsal kuraklık riski baş gösterdi.

Söz konusu süreç, 2020-2021 yılı tarımsal üretim sezonu ve dolayısıyla gıda fiyatları üzerinde de risk yaratıyor.

PİYASADA TÜRKŞEKER ETKİSİ

Bu yıl ilk kez Hazine ve Maliye Bakanlığı bünyesindeki Türkşeker de farklı tarım emtiasında piyasaya girdi.

Hazine ve Maliye Eski Bakanı Berat Albayrak döneminde Türkşeker’in sözleşmeli üretim modeli açıklandı.

Yeni modele göre, münavebe sistemi gereğince pancardan sonraki iki yıl aynı tarlada farklı ürün ekmek zorunda olan çiftçilere Türkşeker’in destek olacağı açıklandı.

Çiftçinin pancardan sonra ekeceği ürünün (buğday, mısır, arpa ve ayçiçeği) tohumunu, gübresini ve nakit avansını Türkşeker’in ödeyeceği bildirildi. Türkşeker’in, sözleşmeli üretim yapan çiftçilere piyasa fiyatının üzerinde alım garantisi de vereceği açıklandı.

Bunun da en somut örneğini buğday alımları sırasında yaşadık. Çiftçilere TMO’nun açıkladığının üzerinde bir fiyat veren Türkşeker, hacim olarak çok alım yapmasa da buğday fiyatlarındaki yükselişte hatırı sayılır bir etki yarattı. Kamu kurumlarının "görev tanımı" ve "regülatör" misyonunda kafalar karıştı ve su yüzüne çıkmasa da kendi içlerinde bir tartışma yarattı.

HOBİ BAHÇELERİNE YIKIM KARARI

Ekim ayı sonunda Gıda, Tarım ve Orman Alanında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, TBMM Genel Kurulunda kabul edilerek yasalaştı.

Yeni yasaya göre, tarım arazilerinin anonim şirket veya kooperatif gibi ortaklıklar kurarak, hobi bahçesi gibi yöntemlerle amacı dışında kullanılmasına aracılık edenlere 1 yıldan 3 yıla kadar hapis, 100 günden 1000 güne kadar adli para cezası verilecek.

Tarım alanlarındaki izinsiz bütün yapılar, masrafları Tarım ve Orman Bakanlığınca karşılanmak kaydıyla bir ay içinde belediyeler veya il özel idarelerince yıkılacak ve taşınmazlar tarımsal üretime uygun hale getirilecek. Verilen 2 aylık süre sonunda valiliğin yaptıracağı tespitlerle plan veya projelere uyulduğu ve arazi tahribatının durduğu, tarımsal üretime uygun hale getirildiği belirlenirse sınırlama ve hak mahrumiyetleri kalkacak.

TAKLİT VE TAĞŞİŞLE MÜCADELE

Torba yasada, uzun yıllardır yılan hikayesine dönen gıdada taklit ve tağşişle mücadele konusuna dair de önemli bir madde vardı.

Ürünlerde taklit ve tağşiş yapan ve piyasaya arz edenlere yönelik yaptırımların ağırlaştırılmasını da içeren kanun teklifi, TBMM Genel Kurulunda kabul edilerek yasalaştı.

Yeni yasaya göre, kişilerin hayatını ve sağlığını tehlikeye sokacak gıdalar üreten, ithal eden, kendi adı veya ticari unvanı altında piyasaya arz eden gıda işletmecilerine 1 yıldan 5 yıla kadar hapis ve 1000 günden 5000 güne kadar adli para cezası verilecek.

Fiilin 3 yıl içinde tekrarlanması durumunda ayrıca, gıdayı üreten, ithal eden, kendi adı veya ticari unvanı altında piyasaya arz eden gıda işletmecisi 5 yıldan 10 yıla kadar gıda sektörü faaliyetinden men edilecek.

Yine bu kapsamda, söz konusu kişilere, 50 bin Türk lirasından, izlenebilirliğini sağlamadan piyasaya arz eden perakende gıda veya yem işletmecisine 5 bin Türk lirasından aşağı olmamak ve 500 bin Türk Lirasını geçmemek kaydıyla, fiilden bir önceki mali yılsonunda oluşan veya bunun hesaplanması mümkün olmazsa fiil tarihine en yakın mali yıl sonunda oluşan yıllık gayri safi gelirlerinin yüzde 1'i oranında idari para cezası verilecek.

Ancak gıda enflasyonun bu kadar yüksek seyrettiği ve tüketicinin alım gücünün önemli ölçüde azaldığı bir ortamda bu yasaların ne kadar uygulanıp uygulanmayacağı, ne kadar başarı sağlanıp sağlanmayacağı yine merak konusu. İzleyip göreceğiz...

TARIM DESTEKLERİ YİNE ÇOK GEÇ AÇIKLANDI

Bu yıl da tarım destekleri yılın sonuna yaklaşırken, Kasım ayında açıklandı.

Çiftçinin tohumu toprakla buluşmadan önce açıklanması gereken ve ürün deseninin oluşmasında önemli bir enstrüman niteliği taşıyan desteklemeler maalesef ekim yapılıp, hasat sona erdikten ve çiftçi ürününü sattıktan sonra açıklandı.

Öte yandan destekleme miktarı yeterli bulunmazken, bazı desteklerin ödenme tarihi de gecikti. Sonuç itibariyle desteklemeler bu yıl da çiftçinin ekim ve üretim kararında etkisiz bir rol oynadı ve beklenen sonucu vermedi.

PİRİNÇTE SON DAKİKA GELİŞMESİ

Tam bu yazımızı tamamlarken Resmi Gazete'de sıcağı sıccağına yayınlanan bir kararı da paylaşmamız lazım.

Pirinç ithalatında gümrük vergileri Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın kararıyla indirildi.

Gümrük vergisi yüzde 7,5 ile yüzde 34 arasında olan bazı pirinç türlerinde bu oran 30 Nisan 2021 tarihine kadar yüzde 5'e düşürüldü. Yüzde 36 olan bazı pirinç türlerinde söz konusu yüzde 10'a çekildi. Yüzde 45 olan bazı pirinç türlerindeki gümrük vergisi oranı da yüzde 15'e indirildi.

Tarım ve gıda sektöründe son bir yılda yaşanan daha pek çok önemli gelişme vardı ancak biz özetle öne çıkanları hatırlatmak ve tarihe bir not düşmek istedik.

Bir sonraki yazıda da tarım ve gıda sektörü açısından 2021 yılına dair görünümü analiz etmeye çalışıp, öngörülerimizi paylaşacağız.

İrfan Donat

Bloomberg HT Tarım Editörü

idonat@blomberght.com