Yerel seçimlerden çıkan sonuçlar, AK Parti’nin belediye başkan adayları üzerinden Türkiye geneline vurulan yüzde hesaplamasıyla %45’lik bir oy karnesine işaret ediyor. Bu rakam, devamlılığına işaret ettiğinden, çoğu yabancı yatırımcı raporunda da, kısa vadede “güven yenileme” ve belirlilik olarak yorumlanıyor. Geçtiğimiz haftadan itibaren Borsada bu fiyatlama dinamiği hakimdi, ancak ilk işlem günü itibariyle borsanın önce 70,464 seviyesinden %1,95 primli açıldığına, daha sonra ilk seansı %0,55 primli bitirdiğini, ikinci seansta ise negatife döndüğüne şahit olduk. Bu psikoloji bize önümüzdeki dönemle ilgili oldukça önemli bir ipucu veriyor.

Politik risk kaynaklı volatilitenin, daha doğrusu seçimlerin risk priminin, AKP’nin %45’lik zaferini gördükten sonra bile, bir yere gittiği yok. Neden mi?

Çünkü önümüzde cevaplanması gereken sorular, bu sonucu görünce bile cevap bulmadı.

 1. İktidarın tavrı:  Ekonomik modellemelere konulur, ancak önem seviyesi olarak birinci sırayı alması çok görülür bir dinamik değildir. Burada soru şu, iktidarın, daha çok Başbakan Erdoğan’ın tavrı, AKP’ye oy vermemiş olan %55’i endişelendirmeye devam edecek mi? Başbakan’ın 30 Mart 2014 akşamı yaptığı balkon konuşmasında aslında bunun ipuçları biraz verildi. Bu konu çok derinlere gider, ama söylemek istediğim temel kavram şu: iktidarın tavrı, toplumu kutuplaştırıcı bir noktaya sürükleyebilme riskini içinde barındırdığından, Türkiye’nin ekonomik istikrarını analiz etmeye çalışanlar için önemli bir ayrıştırıcı olmaya devam edecektir.

 2. Ekonominin 2014 büyüme hızı normalden daha fazla bir anlam taşıyor:  Büyümenin özellikle 1. çeyrekte göstereceği performans, Türkiye’nin 2015 Haziran ayında yapılması beklenen genel seçimleri için “erken seçim senaryolarına” başvurulup başvurulmayacağını belirleyebilecek bir unsur. Beklentilerin altında bir ekonomik büyüme, ya da düşük büyüme beklentisi bile, mevcut siyasi ortamı ve kararlarını etkileyebilir. Nedeni çok basit. Ekonomik büyüme, siyasi istikrarın yegane destekçisidir. Yani şu an içinde bulunduğumuz konjonktürde, büyüme siyasi iktidar için vazgeçilemeyecek kadar önemlidir.  Bu nedenle, ekonomik büyümeyi tehdit edici unsurlar bile, AKP’yi erken seçim değerlendirmelerine sürükleyebilir. Bu kararın, genel seçim tarihinden 1 yıl öncesine kadar açıklanması gerektiğinden, bu da AKP’ye erken seçimi açıklamak için 30 Haziran 2014'e kadar zaman tanır. Açıklandıktan sonra 90 gün içerisinde de erken seçim gerçekleşebilir.
TUİK 1. çeyrek büyüme verisini 10 Haziran’da açıklayacak. O zamana kadar açıklanmamış ise, 10 Haziran ile 30 Haziran arasında, piyasaların da bu ihtimalle ilgili fikirlerini belirlemelerini bekleyebiliriz.

 3. Haziran ayı Cumhurbaşkanlığı seçimleri açısından da politik risk unsuru barındırıyor:  Haziran’ın bir diğer gündem maddesi de Cumhurbaşkanlığı seçimleri olarak öne çıkıyor. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün görev süresi 28 Ağustos 2014 tarihinde sona eriyor. Kanunlar, görev süresi dolmadan önceki 60 gün içinde Cumhurbaşkanlığı seçiminin tamamlanmış olması gerektiğine işaret ediyor. Yani, 28 Haziran 2014’e kadar seçimler tamamlanmış olacak.

Bu maddeler, politik risk kaynaklı volatilitenin, daha doğrusu seçimlerin risk priminin hala gündemimizden ve fiyatlamalardan aslında çıkmamış olduğunu gösteriyor.

2014 Yerel Seçim Sonuçları: Erken Seçim ve İktidarın Tavrı

Advertisement