Advertisement

ABD tarihinde uzun yıllardır değişen yönetimlere rağmen, ülkenin borcu yıllar içinde istikrarlı bir şekilde artmaya devam ederken sayısız borç limiti tartışması yaşandı. ABD yine benzer bir dönüm noktasında. Hafta başında ABD Hazine Bakanı Janet Yellen borç limiti krizinin çözülmesi gerektiğine, anayasal kriz riski uyarısında bulunarak dikkat çekti.

Piyasalar şu an daha çok enflasyon, istihdam piyasası, büyüme ve tabi ki de Fed'in para politikasına odaklanmışken, borç limiti sorunu fiyatlamalara çok yansımış durumda değil. Ancak buradaki riskler de göz ardı edilmemeli.

2011 borç limiti ABD’nin kredi notunu kaybetmesine neden oldu

ABD tarihine baktığımızda son 30 yıl içinde birkaç önemli borç limiti krizi yaşandı. Bunlardan en önemlisi 2011 yılında yaşanan borç limiti krizi.

2011 yılında hükümetin borçlanma limiti 14,294 trilyon olarak belirlenmişti. Hükümetin borçlanma ihtiyacıyla birlikte bu oranın aşılması sonrası borç limitinın yükseltilmesi konusunda Cumhuriyetçiler ile Demokratlar arasında yaşanan çekişme gitgide derinleşti. Cumhuriyetçiler, borç limitinin yükseltilmesine karşı çıkarak, harcamaların kısıtlanmasını ve mali reformların yapılmasını talep ederkeni demokratlar tavanın yükseltilmesini destekleyerek, hükümetin mali taahhütlerini yerine getirmesini ve ekonomik istikrarı koruması gerektiğini savundu. Cumhuriyetçiler ve Demokratlar arasında gerilim artıp anlaşma sağlanamayınca, geçici önlemlerle borç limiti aşma süresi uzatıldı. Kriz, 22 Temmuz 2011 tarihinde başladı ve 2 Ağustos 2011 tarihinde bir anlaşma ile sonuçlandı. "Bütçe Kontrol Yasası" olarak da bilinen anlaşma, borç limitinin yükseltilmesini ve harcamalarda kesintilere gitmeyi içeriyordu. Ancak bu durum, krizi çözmeye yetmedi ve finansal piyasalarda belirsizlik yarattı. 2011 yılında, uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Standard & Poor's (S&P), ABD'nin AAA kredi notunu AA+ olarak düşürdü.

2013 yılında ise yeniden 16,394 trilyon dolar olarak belirlenen borçlanma limitinin aşılmasıyla yeni bir kriz yaşandı. 2011 yılındakine benzer anlaşmazlıklar yeniden ortaya çıktı ve hükümet yeniden borç limiti aşma süresini uzattı. 2013 krizi 2011’den farklı olarak hükümetin kapanması ile ilişkilendirildi. Çünkü borç limitinin aşılması ve krizin çözülememesiyle birlikte, hükümetin finansmanı kesildi ve kapanma gerçekleşti. Bu durum, federal hükümetin bazı fonksiyonlarını durdurmasına ve federal kurumların kısmen veya tamamen kapanmasına neden oldu. Federal çalışanların bir kısmı da geçici olarak işten çıkarılırken, vergi iadeleri gecikti, federal konut kredileri askıya alındı ve birçok federal program ve ajans faaliyetlerini sınırladı. Kriz 16 gün sürdü ve 16 Ekim 2013 tarihinde anlaşma sağlandı. Bu yaşananlar ülkede bütçe politikalarının sürdürülebilirliği konusunda endişelere neden oldu.

2021'de alınan geçici önlemler ABD’nin borç limiti krizi yaşamasını önledi

2019 yılında borç limiti askıya alınarak geçici çözüm sağlandıktan sonra 2021 yılında borç limiti konusu yeniden gündeme geldi. Hükümet yeniden geçici önlem alarak hükümetin finansmanını sürdürdü ve borç limitini geçici olarak yükseltti. Bu önlem, borç limiti krizi yaşanmasının önüne geçti.

Yıllar içinde değişen hükümetlere rağmen ABD’denin borcu ve borç limiti artmaya devam ediyor. Kongre en son 16 Aralık 2021'de borç limitinı 31,38 trilyon dolara çıkarmıştı. Hazine Bakanlığı'nın verilerine göre ABD ulusal borcu ilk kez Ekim 2022'de 31 trilyon doları aştı ve krizin Haziran ayının ilk yarısına kadar çözülmesi gerekiyor. Şu an piyasalar krizin çözülememe ya da ülkenin temerrüde düşme riskini fiyatlamıyor. Ancak hatırlarsak; borç limiti tartışmalarının yaşandığı 26 Temmuz 2011 ve 19 Ağustos 2011 arasında S&P 500 yüzde 16 değer kaybederken ABD Hazine tahvil faizi 89 baz puan düşüş yaşadı. Yani 2011 yılında borç limiti tartışmalarının derinleşmesi endeksleri, emtiaları ve gelişen ülke para birimlerini olumsuz etkilerken Dolar/TL bu süre zarfında yüzde 5’ten fazla yükseliş yaşadı.

Artan borçlanma maliyetleri ve resesyon endişelerinin yanı sıra bankacılık krizi endişelerinin gündemde olduğu bir ortamda, ABD’nin borç limiti sorunsalı piyasalar üzerinde şu an kendini hissettirmese de, çözülmediği sürece gelecek haftalarda önemini artıracak bir konu olarak önümüzde duruyor.