Advertisement

Geçen hafta yazdığımız yazıda hazırlıkları süren Sermaye Piyasası Kanunu değişikliğinin bu yasama döneminde yasalaşmasını değerlendirmiş ve neden bu değişikliğe ihtiyaç duyulduğunun anlaşılamadığını belirtmiştik. Çünkü Sermaye Piyasası Kurulu (SPK) çok geniş yetkilerle donatılmış ve sermaye piyasası alanında her istediği konuda düzenlemeler yapabilecek güce sahip. Bu nedenle, yeni bir yasal düzenlemeye aslında ihtiyaç olmadığını yazmıştık.

SPK yetkilileri yeni bir kanuna ihtiyaç var diyerek 4 sayfalık gerekçe gönderdiler. Bu gerekçelerin kamuyla paylaşılması gerekir. Kamuoyu ve özellikle sermaye piyasası katılımcıları neden bir kanun değişikliği yapıldığını bilmek zorunda. Kanun değişikliği hakkında somut hususlar olmasa da, genel bir bakış açısıyla bu gerekçelerden küçük bir derleme sunmamız yararlı olacaktır.

SPK’ya göre, Türkiye’nin AB’ye tam üyelik için müzakerelere başlaması nedeniyle AB müktesebatının iktibas edilmesi gerektiği gibi, İstanbul’un uluslararası finans merkezi haline getirilmesi projesi kapsamında sermaye piyasasının uluslararası piyasalarla tam entegrasyonunu sağlayacak düzenlemelerin yapılması da gerekmektedir. Ayrıca dünyada yaşanan finansal kriz sonrası gelişmiş ülkelerin aldığı tedbirlerin ve regülasyon konusundaki yeni yaklaşımların da kanuna alınması gereğinin doğduğu ifade edilmektedir. Özellikle 2010 Temmuz’da ABD’de yürürlüğe giren Dodd-Frank yasasının yeni kanuna aktarılması önem taşımış gibi görünüyor.

Gönderilen yazıya göre, hassas bir dengenin olduğu sermaye piyasasının hangi bileşenine ilişkin düzenleme yapılırsa yapılsın her zaman, ihraççıyı, yatırımcıyı ve piyasa işlemi üçlüsünü bir arada ele almak ve göz önünde bulundurmak gerekmektedir. Bu üç bileşen topluca “Piyasa Bakış Açısı“ olarak adlandırılabilir. Bu anlayışın, sermaye piyasası bileşenlerine ilişkin temel düzenleme olacak Sermaye Piyasası Kanunu Taslağı’nın tamamına hâkim kılındığı da ifade ediliyor. Kanun Taslağı’nın, bir yönüyle halka açılmak isteyen şirketlerin piyasada güvenle işlem yapmalarını amaçlarken, bir yönüyle de yatırımcıların haklarının etkin olarak korunması bakımından ciddi düzenlemeler ihtiva ettiği ileri sürülüyor. Taslakta, giderek artan bir önem kazanan yatırımcının korunması konusunda daha kapsamlı hükümlere yer verilmiş. Denetim ve tedbirler, idari para cezaları, sermaye piyasası suçları ile kovuşturma ve soruşturma usulü taslak metnin yaklaşık 30 maddesiyle düzenlenmiş. Taslağın yasakçı ve kısıtlayıcı bir anlayışla hazırlandığı endişesinin doğru olmadığı, sadece gelişmiş sermaye piyasalarında uygulanan yöntem ve yaptırımların, Türk hukuk sistemine intibak ettirildiği iddia ediliyor.

SPK yetkililerine göre, finansal piyasaların gelişmesinin sonucu olarak sıklıkla gündeme gelen piyasa bozucu nitelikteki piyasa manipülasyonu, içeriden öğrenenlerin ticareti ve piramit finansal suçların önlenmesi ve sermaye piyasası aracılarının, fonların, danışmanların ve rating kuruluşlarının denetim ve gözetimi büyük önem kazanmış durumda. Bu nedenle, Türk sermaye piyasasının denetim ve gözetim sisteminin baştan sona yenilenmesi düşünülmüş ve Taslak’ta Sermaye Piyasası Kurulu’nun denetim ve gözetim kapasitesini artırıcı nitelikte hükümler öngörülmüş. İleride Taslak maddelerini detaylı görebilirsek, daha kapsamlı değerlendirme yapabileceğiz.