Advertisement

Pazartesi günü kredi derecelendirme kuruluşu Moody's'in yetkilisi yaptığı açıklamalarla Borsayı yüzde 4.3 oranında düşürdü. Gerçi borsada yaşanan rallinin bir düzeltmeye ihtiyacı olduğu söyleniyordu. Moody's açıklamaları satışları hızlandırdı ve düzeltme biraz da fazla abartılı olarak gerçekleşti. Moody's açıklamalarından sonra ekonomistlerin büyük çoğunluğu söylenenlerin daha önce söylenenlerden farklı olmadığını, yapılan açıklamaların uyarıcı nitelikte olduğunu ve bir not artışı daha olacak beklentisinin devam ettiğini belirttiler. İkinci bir kredi derecelendirme kuruluşundan da not artışı alacağımız beklentisi sürüyor demek ki. Piyasalar bu beklentiyi dikkate alır mı? Alırsa da ne zaman alır? Bunların cevabını ilerleyen zamanlarda göreceğiz.
Kredi derecelendirme kuruluşunun bir telekonferansta ülke piyasalarını bu derece altüst edecek açıklamalar yapması ne kadar doğrudur? Bu ayrı bir tartışma konusu olsa da, Moody's şirketi her zaman olduğu gibi resmi açıklamayla görüşlerini duyurmalıydı. Uzunca bir süredir Moody's'in Türkiye'nin notunu artıracağı beklentisi piyasalara hâkimdi. Hatta bu beklenti nedeniyle yaşanan ralliyle borsanın 87 bin seviyelerine yükseldiğini söyleyebiliriz. Şüphesiz bu beklentiyi canlı tutanlar banka ve aracı kurumların uzmanları ile yazılı ve görsel medyada yorum yapanlardı. Sürekli olarak not artırılacağı beklentisi piyasalara pompalandığı için borsaların yukarı gidişi de desteklenmiş oldu.
Şimdi ne olacak? Gerek uzmanların gerek yorumcuların beklentileri boşa çıktı. Makul bir ekonomik ve finansal gerekçe olmadan Türkiye'nin notu artacak, artmalı diyenlerin durumu Sermaye Piyasası Kanunu çerçevesinde nedir? Eğer Sermaye Piyasası Kanunu'nda yer alan hükme dayanarak işlem yapılacaksa bu tür yorum yapanların hepsinin ağır para cezalarına çarptırılmaları gerekir. Çünkü yaptıkları yorumların makul bir ekonomik ve finansal gerekçesi olmadığı ortaya çıkmış oldu. Olayın boyutları buraya kadar taşınabilir. Tam tersi de yapılır ve Moody's hakkında dahi makul bir gerekçe olmadığı halde piyasaları etkiledi diye işlem yapılması gündeme gelebilir.
Bu tür yorumda bulunanların yanıltıcı bilgi ve haber vermek suretiyle yatırımcı kararlarını etkilediği dahi düşünülebilir. Bu durumda bilgi manipülasyonu kapsamında hapis cezası talep edilebilecek bir süreç dahi başlatılabilir. Ancak bu ihtimal oldukça zayıf. Çünkü bu davada yorum yapanların kasıtlı davrandıklarını ispatlamak gerekir ki böyle bir şey olması söz konusu olmadığı için bu ihtimal yok denecek kadar azdır. Ancak idari para cezası uygulamak için koşullar var sayılabilir.
İşte günler öncesinin tartışmalarının vardığı sonuç bu noktaya kadar gelebiliyor. Sermaye Piyasası Kanunu'nun ilgili maddesi oldukça anlamsız olduğu için halen bir risk olarak duruyor. Uygulamanın önemli olduğunu daha önceleri vurgulamıştık. Ancak "makul bir ekonomik veya finansal gerekçe" gibi bir ifadenin Kanun'da varlığını sürdürmesi yararından çok zarar verici hale gelecek. O madde orada olduğu müddetçe yatırımcıların ve kamuoyunun bilgilendirilmesi hep eksik kalacak. Çünkü uzmanlar ve yorumcular korkacak ve konuşmamaya başlayacaklar. Sorun nihayetinde uygulama biçiminde olsa da hükmün varlığı yeterince tedirgin edici.