SPK 30. yaş gününü toplantılarla kutluyor. Ben de 1983 yılında SPK'da çalışmaya başladığıma göre demek ki 29 yıldır sermaye piyasasındayım. Gençlere göre muhtemelen dinozorlaştık. Mülkiye son sınıfta iken kulakları çınlasın hocamız ve de SPK'nın ilk başkanı İsmail Türk'ün yönlendirmesiyle kalabalık bir Mülkiyeli mezun grubu olarak SPK'ya girmiştik. Hatta ben ve birkaç arkadaşımız Hesap Uzmanlığı sınavını kazandığımız halde tercihimiz yeni kurulan SPK olmuştu. İyi ki böyle bir tercih yapmışız, şu anda dönüp baktığımızda pişmanlık duymadığımızı görüyorum.
SPK'nın kuruluş yılları gerçekten çok önemliydi. Türkiye'nin en büyük skandallarından biri olan bankerlik krizi yeni yaşanmıştı. Bankerlik krizi o derece yaygın ve tahrip edici olmuştu ki, insanlara sermaye piyasası, Borsa, menkul kıymet dediğiniz zaman bir tek dayak yemediğiniz kalıyordu. İsmail Hoca ve ilk kurul üyeleri yeni giren uzmanlarla birlikte SPK'yı Türkiye'ye kabul ettirdiler ve oldukça saygın bir kurum yarattılar. Ardından başkan olan Şükrü Tekbaş hoca zamanında ben kuruldan ayrıldım. Gelen başkanların her biri az veya çok katkı yaptılar. Ancak iz bırakan başkan olarak, Kurucu Başkan İsmail Türk ile Ali İhsan Karacan'ı özellikle ayırmak lazım. Sn. Karacan döneminde, SPK efsane bir kurum haline geldi. Keşfedilmemiş yetkilerin sonuna kadar kullanıldığı Ali İhsan Karacan döneminde yaratılan sermaye piyasası halen devam ediyor desek yeridir.
SPK; enflasyonun % 100'ü geçtiği, reel faizlerin % 30'ları aştığı, döviz kurunun sürekli olarak arttığı ortamda sermaye piyasasını oluşturmuş ve bugünlere kadar getirmiştir. Üstelik 2000'li yıllara kadar her gün kavga edilen koalisyonlar döneminde gerçekleştirildi bunlar. 30 yıllık geçmişimizde en büyük tecrübemizin sürekli krizlerle yaşamak olduğunu da düşününce azımsanacak bir başarı değil bugünkü tablo. 1994 krizinden sonra SPK gerekli tedbirleri aldığı için 2001 krizi sermaye piyasasını değil bankacılık sektörünü vurdu. Oradan alınan derslerle de dünyanın şu an yaşadığı büyük finansal krizden Türkiye sıyrık almadan kurtulmuş oldu.
SPK, halka açılma, menkul kıymetler, aracı kurumlar, fonlar gibi çok sayıda araç ve kurumu ekonomiye dahil etti. Borsayı kurdu ve 1985'te faaliyete geçirdi. İlk kuralları çok eleştirilen borsada 1987'den sonra Ürdün'den esinlenen bir sistem devreye sokuldu. (Aslında 1987 yılında geçilen sistemin işlem hacminin artmasına, komisyonların yükselmesine neden olması yanında yatırımcılar açısından kısa vadeli düşünmeyi, al-satçılığı teşvik etmesi yönleriyle "Acaba yararından çok zararı mı var?" diye de düşünmeden edemiyor insan). Müşteri ve isim bazında saklama, akabinde kaydileştirme, sürekli eleştirsek de devasa bir fon sektörü, vadeli işlem borsası, Takasbank gibi kazandırdıklarını da ihmal etmemek lazım.
Tüm bunlar şüphesiz çok önemli kadrolarla başarıldı. Üniversiteden yeni mezunların alındığı SPK'da, kesinlikle eminim ki, hiçbir kurumda ve okulda olmayan 3 yıllık bir eğitim, en ağır sınavdan daha ağır yeterlilik sınavı ve doktora tezlerinden daha başarılı tez yazımıyla eğitilen uzmanlar kadrosu kurulu bugüne taşıdı. Her ne kadar artık yeni mezunları kadrosuna dahil etmede cazibesini kaybetse de, mevcut kadrolarla bir süre daha etkin bir faaliyet sürdürecektir. Ancak her geçen gün gücünden kaybeden bir SPK ile karşılaştığımızı da unutmamak lazım. Şüphesiz SPK'nın tüm başarıları yanında eleştirilecek yönleri, kararları, uygulamaları da fazlasıyla var. Piyasa dinamikleriyle kamusal güdüler hiçbir zaman aynı doğrultuda olmadığı için bu tür eleştiriler her zaman olacaktır. Hatta bazı dönemlerde yapılanlar o derece insanı bezdiriyor ki, keşke SPK kapatılsa ya da BDDK ile birleştirilse dediğimiz bile oluyor. Ama şurası bir gerçek ki, hatalarıyla birlikte SPK, bu piyasalar için gerçekten lazım. Vedat Akgiray döneminde başlatılan yeni bakış açısı ve yeni yaklaşım (her ne kadar son dönemlerde zayıflasa ve eski dönemleri hatırlatsa da), devam eder ve bu anlayış tüm kadrolarla beraber sürdürülürse önümüzdeki dönemlerin daha da başarılı olacağına kuşkumuz yok. Ayrıca, şu anda SPK'nın belki de daha önce hiç olmayan bir avantajı var: siyasi irade sermaye piyasasında etkin olmak istiyor. Bu destekle çok daha ileri bir sermaye piyasası olabilir. Eski bir aracı kurumun reklam sözü idi: "Türkiye sermaye piyasasından yükselecek." Galiba zamanı geldi.

Advertisement