Bankalar Birliği Başkanı Sayın Hüseyin Aydın, yönetim kurullarında bağımsız üye bulunması kuralına oldukça ciddi eleştiriler getirmiş. Örneğin, bankaların yönetim kurulu üyelerinin niteliklerinin BDDK tarafından belirlendiği bir ortamda bağımsız üyeliğe ilişkin BDDK ile SPK’nın ortak çalışma yapması gerektiğini ve bağımsız üyelikle ilgili kuralın bankaların halka açılmasında ciddi bir engel teşkil edebileceğini söylemiş. Ancak “Bağımsız üyeler için belirlenen kriterler kolay bulunabilir, bankaların performansına halel getirmeyen bir yapıda olabilir mi” diye de düzenlemeyi ciddi şekilde sorguladıklarını belirtmiş.
Öncelikle şunu sormak gerekir: Kurumsal yönetim ilkelerine halka açık şirketlerin uyumu konusunda bankalara daha uzun bir geçiş süreci verilmişti. Neden bu farklılık yaratıldı? Neden Borsa şirketleri arasında eşitsiz bir uygulama tercih edildi? Borsanın en büyük, en halka açık, en çok işlem gören şirketleri bankalar olduğu ve bu özellikleriyle önce bankalara kurumsal yönetim ilkeleri zorunlu kılınmalıyken acaba neden bu yola başvurulmadı da zorunluluk bir yıl geciktirildi? SPK’nın bu sorulara bir yanıtı olup olmadığını bilmiyoruz.

İKİ KURUM UZLAŞACAK
Öte yandan, Sayın Hüseyin Aydın’ın çok önemli bir tespiti var. BDDK, bankaların her adımını izleyen, neredeyse her işlemine onay veren bir kurum. Bankaların yönetim kurulu üyelikleri için asgari standartları belirlediği gibi, seçilen her bir yönetim kurulunu kabul etmeme, veto etme gibi yetkileri var.
BDDK’nın onay verdiği bağımsız üyenin SPK tarafından kabul edilmemesi halinde iki kurum nasıl uzlaşacak? Muhtemelen SPK bu konuda taviz verecek ve BDDK’nın onayladığı bağımsız üyelerin kendi mevzuatına uygun olduğunu kabul edecek. Sonuçta iki kurum anlaşsa da anlaşamasa da kurumsal yönetim ilkelerinin bankalara yönelik uygulamasında bankalar ciddi istisnalar kazanacaklar.
Hatta Birlik Başkanı Sayın Aydın, “Bağımsız üye uygulaması olan AB’ye baktığımızda ‘Bağımsız üye uygula, uygulamıyorsanız bunu açıklayın’ şeklinde düzenlemeler var. Türkiye’deki otorite böyle bir düzenleme yapabilir” diye SPK’dan olan taleplerini bile dile getirmiş. Belki böyle bir tavizi bile kurtarabilirler.
Kurumsal yönetim ilkelerinin en temel ilkesi şeffaflıktır. 2001 krizi öncesi bankalar devletin isteği ve onayıyla ne yazık ki bu ilkelere hiç uymadılar. 10 yıldır sermaye piyasalarının büyümemesinin, gelişmemesinin, yeni yatırımcı çekememesinin nedeni batan banka ve iştiraklerinin yarattığı mağduriyetten kaynaklanan bu güvensizliktir. Kimse başka neden aramasın. Ülkeye 50 milyar dolardan fazla bir yük bırakan banka batıklarının acısını ve etkisini halen çekiyoruz.
Eğer o zamanlar kurumsal yönetim ilkeleri uygulansa, şeffaflık yerine getirilmiş olsa bu sorunlar yaşanmayacaktı. Şimdi de bankaların aynı olmasa da bazı ayrıcalıklar istemesi, diğer halka açık şirketlerin uygulamak zorunda kaldıkları kurumsal yönetim ilkelerinden farklı uygulama talep etmeleri kabul edilebilir değil.
BDDK Başkanı’nın bırakın yönetim kurulu üyelerini, genel müdür yardımcılarının atanması için bile “Önce gelip benimle çay içmeleri gerekir” ifadesini tüm bankalar ve banka yöneticileri alkışlamıştı. Şimdi bağımsız üye atanmadan önce SPK “Listeyi ben onaylayacağım” deyince karşı çıkıyorlar. Kurumsal yönetim ilkelerinin eleştirilecek yönleri şüphesiz var. Ama bunların sadece bankalar açısından değiştirilmesini istemek eski alışkanlıkların devam ettiğini, eskiden olduğu gibi binlerce yatırımcıyı yok sayan anlayışın sürdüğünü gösteriyor. Açıklamalardan anlaşılacağı üzere, SPK Başkanı da bankaların bu taleplerini doğru bulmuş ve bankalar bakımından bunların düzeltileceğini söylemiş. Umarız ki böyle değildir.


Advertisement