Advertisement

Sermaye Piyasası Kanunu Tasarısı Meclis’e gönderildi. 139 maddeden oluşan oldukça kapsamlı bir kanun. Bu kadar kapsamlı olmasına rağmen, yine de çerçeve kanun sayılır. Çünkü hemen hemen her konuda SPK tarafından ikincil düzenlemeler yapılması gerekiyor. Kanun komisyonlarda görüşülmeye başlanacağı için yasalaşması en erken ekim ayında olacak gibi görünüyor. Zaman içinde diğer bölümleri üzerinde de duracağız fakat tasarıdan en çok yararlanan kesimlerle başlayalım. Yeni kanundan en çok yararlanacak kurumlar olarak portföy yönetim şirketleri ile aracı kurumlar görülüyor. Portföy yönetim şirketleri yeni kanunla birlikte yatırım fonu kurma ve yönetme yetkisi bakımından münhasır yetki alıyorlar. Yani yatırım fonunu portföy yönetim şirketleri dışında hiçbir kişi ve kurum kuramayacağı gibi yönetemeyecek de. Kurumsal portföy yönetimi yetkisi verildiğine göre, bireysel portföy yönetimi yetkisi de SPK’nın yapacağı ikincil düzenlemelerle sadece portföy yönetim şirketlerine verilecek gibi.

Aracılık fonksiyonu ile portföy yönetimi fonksiyonu böylece tamamen birbirinden ayrılmış olacak. Kendi içinde son derece doğru görünse de, Avrupa’da kuralların bu derece sert olmadığını söylemek gerekiyor. Portföy yönetim şirketlerine bunun dışında, tasarının 38’inci maddesiyle danışmanlık, kredi, döviz ve ödünç işlemleri, aracılık yükleniminin yürütülmesi işleri, finansman sağlanmasına aracılık, servet yönetimi ve finansal planlama yapılması gibi tamamen aracılık hizmetleri sayılan yetkiler de veriliyor. Hem de bu faaliyetleri yapabilmek için SPK’dan herhangi bir yetki belgesi ve izin almasına da gerek olmadan. Geleceğin işi portföy yönetimi ve geleceğin kurumu da portföy yönetim şirketleri olacak.

Tasarının diğer avantajlı kurumu olarak aracı kurumlar görünüyor. Aslında mesleki örgütlerini kaybetmeleri, bazı faaliyetlerine portföy şirketlerinin ortak olması, bazı aracılık faaliyetleri için yeni kurumların yaratılması tehlikesi olması, bazı aracı kurumların saklama yetkilerinin kaldırılacak olması gibi olumsuz hükümlerin yanında aracılık hizmetlerinin sunulmasında tek kalacak olmaları onları avantajlı kılıyor. Çünkü bankaların aracılık hizmetinde bulunmaları tamamen kaldırılıyor. Tasarının tanımlar maddesinde bankalar aracı kurumlarla beraber yatırım kuruluşu olarak sayılıyor. Tasarının 37. maddesinde de yatırım faaliyetleri sayılmış. Yatırım faaliyetlerinin yatırım kuruluşlarınca yapılması öngörülmüşken, yine tanımlar maddesinde, 37. maddedeki yatırım faaliyetlerinden sermaye piyasası araçlarının aracılık amacıyla alım satımında ve halka arza aracılıkta aracı kurumlar münhasıran yetkili kılınmışlar. Demek ki aracı kurumlar dışında hiçbir kurumun aracılık hizmetinde bulunması mümkün değil. Bankalar da aracılık yapamayacaklar. Bankaların yapabileceği yatırım faaliyetleri portföy yöneticiliği (ki bu hizmeti de portföy yönetim şirketleri verebilecek), yatırım danışmanlığı, çok taraflı alım sistemleri ve Borsa dışı piyasaların işletilmesi ve sermaye piyasası araçlarının saklanması.

Sonuçta bankalar aracılık hizmetinden uzaklaştırılmış olacak. Hatta 37. maddenin c bendine bakılırsa, sermaye piyasası araçlarını kendi nam ve hesabına bile alamayacaklar. Yine kanunun hükmüne göre müşterilerine yatırım fonu katılma belgesi, hazine bonosu, devlet tahvili, özel sektör tahvili ve türev kontratları satamayacaklar, bunların aracılığını yapamayacaklar. ABD’nin 1930 yılında sermaye piyasasından uzaklaştırdığı bankalar 1990’larda tekrar sermaye piyasalarına dönmüştü. Dönüşlerine izin verilmesine rağmen sonradan pişman olunmuştu. Şimdi benzer süreci biz yaşayacağız belki de. Sermaye piyasasının bir kurumu olmaması sebebiyle bankaların uzaklaştırılması bu haliyle son derece isabetli olmuş.