Advertisement

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Odalar Birliği Yönetim Kurulu toplantısına katılmış ve ekonomik durum hakkında genel değerlendirmelerde bulunarak mevcut ekonomi politikalara yönelik bazı eleştirilerde bulunmuş. Reel ekonominin sorunları ve partisinin çözüm yollan üzerinde dururken, konuşma nasıl cereyan etti bilinmiyor ama birdenbire finans otoriteleri de konuşma kapsamına dahil olmuş ve Kılıçdaroğlu şöyle devam etmiş:
"BDDK ile SPK'yı birleştireceğiz. Hazine Müsteşarlığı büyük ölçüde işlevini kaybetti, SPK gitti, BDDK gitti, sadece borç yönetimi kaldı. Maliye Bakanlığı'nı daha güçlü, daha tutarlı bir hale getireceğiz. Yeni bir vergi politikası oluşturulacak, yeni bir teşvik politikası oluşturulacak."
Neden BDDK ile SPK birleşecek? Bu soruya doyurucu, tatmin edici bir cevap verilmesi gerekiyor. Partinin web sayfasında da bu konuda detaylı bir açıklama yer almıyor. Bu açıklamanın altı doldurulamazsa, benzer isteklerde bulunan IMF ile aynı saflara düşmek tehlikesi bulunuyor. Öncelikle bu iki kurumun ayrı çalışıyor olmalarının ne gibi sorun yarattığının açıklanması gerekiyor. Ekonomiye, piyasaya ne gibi olumsuzlukları oluyor da, bu iki kurum birleşince daha etkin, daha verimli çalışacak? Bu iki kurum birleşirse, ne gibi katkılar sağlanacak? Kısa zaman önce finans piyasalarını tek bir otoriteye bağlama yönünde bir düşünce ABD'de de ortaya çıkmış, ancak kriz döneminde bu kararın son derece yanlış olacağı anlaşılınca vazgeçilmişti.
Daha önce de bu konuda yazmıştık: SPK'yı BDDK'nın içine almak sermaye piyasasının sonu demektir. İki kurumun birleşmesini savunmak, sermaye piyasasından bir beklentiniz olmadığını, ekonominin bankalar dışında başkaca bir finansman kaynağına ihtiyacı olmadığını, şirketlerin menkul kıymet ihraçlarına, halka açılmalarına gerek olmadığını düşündüğünüzü ortaya koyar. Belki de sermaye piyasası deyince sadece Borsada fiyatların hızlı iniş çıkışı, medyaya yansıyan manipülasyonlar akla geliyor olabilir. Bunlar insanlarımıza zarar veriyor diye piyasayı tamamen yok ederek sorunu çözme anlayışı varsa söyleyecek bir lafımız olmaz.
İki kurumun birleşmesi halinde, sermaye piyasasının yoğun gündemi bankaların gündemi arasında kendisine yer bulamaz. Sermaye piyasası üvey evlat konumuna düşer ve kimsenin asli meselesi haline gelemez. Yeni ürünlerin yaratılması, piyasaların etkin düzenlenmesi, gözetimi ve denetimi artık mümkün olmaz. Ayrıca, tamamen finans sistemiyle ilgili sorumluluk alanı bulunan BDDK'nın halka açık şirketleri kapsamına alması kesinlikle söz konusu olamaz. Aksi takdirde kendi uzmanlık alanında zafiyetler ortaya çıkar. Bu durumda halka açık şirketler Ticaret Bakanlığı bünyesine alınır ki, sermaye piyasasının fon talep eden şirketleri ile fon arz eden yatırımcıları ve de bu iki kesim arasındaki aracılık sistemini koparıp ayrı otoritelere bağlamak piyasanın sonu anlamına gelir. Uzmanlaşmış ve ciddi bir bilgi birikimi ve tecrübeye sahip iki kurumu birleştirip birini yok ederken diğerini dejenere etmek ne piyasalara ne de ekonomiye yarar.
CHP, kurumları birleştirme çabası yerine, bu kurumların tam bağımsızlığını ve sermaye piyasasının en önemli ve halen çözülmemiş sorunu olan mağdur yatırımcıların sorunlarıyla ilgilense hem daha yararlı olur hem de bunun seçimde oya dönüşmesi mümkün olur.