Advertisement

Türkiye sermaye piyasasının temel sorunlardan birisi kurumsal yatırımcı yetersizliğidir. 30 yıllık sermaye piyasası tarihinde kurumsal yatırımcı olarak ne yatırım fonları ne de yatırım ortaklıkları kendilerinden beklenen performansı gösteremediler. Yakın zamanlarda sermaye piyasasının kurtarıcısı olarak büyük beklenti yaratılan özel emeklilik fonları da ne yazık ki bu anlamda başarılı olamadı. Türkiye'de geçmişten gelen altına ve gayrimenkule yatırım kültürü olduğu için tasarruf sahiplerini sermaye piyasasına çekmek oldukça zor bir işti. Nitekim yatırımcılar hisse senedine yatırım yapmayı bile denemediler. Kurumsal yatırımcılara giden tasarruflar ise ne yazık ki yeterli kazanç sağlanamadığı için kalıcı olamadı. Şu anda yatırım fonlarında park eden ciddi meblağdaki tutar da, yatırımdan ziyade faizli enstrümanda kısa süreli beklemekten kaynaklanıyor.
Yatırım ortaklıkları kendilerine yatırım yapanlara para kazandıramadılar, temettü dağıtamadılar. İnsanlar temettü alamayıp, şirketin portföyü de iyi yönetilemeyince yatırım ortaklığı hisselerinden kaçtılar. İmtiyazlı hisselerle şirket yönetimini ellerinde tutanların komisyon yaratmak dışında bir kaygıları olmadığı ve şirket yönetimini kaybetmek gibi endişeleri olmadığı için portföy yönetiminde de başarılı olacak bir çaba göstermediler. Böyle olduğu için sermaye bakımından da güdük kaldılar. Tüm bunlar doğal olarak yatırım ortaklıklarının başarısızlığı ve dolayısıyla sermaye piyasasının kaybı oldu. Yatırım ortaklıkları bu haliyle yolun sonuna gelmişlerdi ve ciddi bir yeniden yapılanmaya ihtiyaçları vardı. Geçen hafta yayınlanan yeni tebliğin bu ihtiyacı ne derece karşıladığını zaman içinde göreceğiz.
10'a yakın yatırım ortaklığı bu statüden çıktılar ki bu sayı neredeyse toplam sayının üçte birini oluşturuyor. Yatırım ortaklığı sonuç itibarıyla devlet tarafından verilen bir imtiyaz, bir lisans olduğu için bu imkândan neden vazgeçildiğinin araştırılması gerekirdi. Yeni tebliğin, bu araştırma yapıldıktan sonra mı yayınlandığını bilmiyoruz ama yeni tebliğin sermaye şartı yüzünden daha fazla yatırım ortaklığının bu statüden çıkacağı anlaşılıyor. Bu da en önemli kurumsal yatırımcının sermaye piyasasından tasfiye edilmesi anlamına geliyor. Acaba bu sonuç isteniyor muydu?
Yeni tebliğin en önemli maddesi yatırım ortaklıkları için istenen asgari sermaye şartının 4.3 milyondan 20 milyona çıkarılması oldu. Bir başka önemli husus da, bundan sonra kurulacak yatırım ortaklıklarında imtiyazlı payların yer almayacak olması. Bu iki önemli değişiklik dışında yatırım ortaklığı mevzuatında radikal anlamda başkaca bir değişiklik görülmüyor. Tebliğde yatırım yapılacak enstrümanlar genişletilmiş, hatta yatırım fonu katılma belgelerine yatırım yapma imkânı getirilmiş, karşılaştırma ölçütüne göre bilgilerin kamuya açıklanması zorunlu hale getirilmiş, iç kontrol sistemi ve risk yönetim sistemi zorunlu kılınmış, yatırım ortaklıklarının kendi hisselerini geri alabilmeleri düzenlemesi tebliğe alınmış, açığa satış ve kredili işlem yasağı sürdürülmüş ve bir yenilik olarak lider sermayedar tanımı getirilmiş. Bu kurallar yatırım ortaklıklarının yeniden yapılandırılması bakımından ne gibi katkılar sağlayacak bilemiyoruz ama sonuçta en önemli kurumsal yatırımcı olan yatırım ortaklıkları sayı olarak azalacak ve sadece bankaların kurduğu yatırım ortaklığı sektörüne sahip olacağız gibi görünüyor.