Advertisement

Libananco davasının sonuçlandığını ve Uzanlar’ın davayı kaybettiklerini hafta içinde medyadan takip ettik. Böylece devletimiz 15 milyar dolara varabilecek bir tazminat ödemekten kurtulmuş oldu. Davanın sonuçlanmasının bir başka açıdan da önemli sonucu bulunuyor.

Çeaş ve Kepez şirketlerinin sahip oldukları imtiyaz hakları iptal edilerek, şirketlerin tüm mal varlığına el konulması sonucunda, herhangi bir kusuru olmayan binlerce küçük yatırımcının mağdur olmasına yol açılmıştı. Şirketlerin mal varlıklarına el konulurken, bundan Uzanlar da yararlanır endişesiyle, devlet küçük yatırımcı haklarını görmezden gelmişti.

Küçük yatırımcıların Danıştay’da açmış oldukları davalar, bu bir Borsa riskidir temel gerekçesiyle reddedilince, yatırımcılar davaları kaybetmişler, başvurdukları Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde de davalar kaybedilmişti. El koyma kararının verildiği 2003 yılından bu yana 8 yıldan fazla zaman geçti. Bu süreç içinde gerek hükümet temsilcilerinden, gerekse sermaye piyasası yetkili otoritelerinden bu mağduriyetlerin giderilmesi gerektiğine yönelik zaman zaman açıklamalar geldi. Davalar bitsin, değerlendirme yapalım denildi. Hatta son olarak Enerji Bakanımız Sn. Yıldız da benzer ifadeler kullandı. Şimdi hem Libananco hem de AİHM’deki davalar bittiğine göre durumun ele alınmasında fayda var görünüyor. 2001 yılında yaşadığımız krizde bankaların yarattığı zararlar nedeniyle Türkiye 50 milyar dolarlara ulaşan maliyetlere katlandı.

Uzanların bankalarında mevduatı bulunanlar, reposu bulunanlar, devlet tahvili ve hazine bonosu bulunanlar tüm alacaklarını faizleriyle birlikte aldılar. Hatta koruma kapsamında olmamasına rağmen off-shore hesapların karşılığı dahi ödendi. Ama ne yazık ki, hiçbir kabahati, kusuru olmayan hisse sahiplerine tek kuruş bile ödenmedi. Çeaş ve Kepez’in halka açıklık oranları sırasıyla % 16 ve % 12; bu hisselerin tamamının küçük yatırımcıya ait olduğu varsayımıyla o günkü değerleri 63 ve 18 milyon dolardı. Yani bankaların milyar dolarlarına karşılık sadece 80 milyon dolardan söz ediyoruz.

Bugünlerde sermaye piyasasının sorumlu kurumları yoğun bir yatırımcı seferberliği içinde ve hummalı bir çalışma yürütüyorlar. Yatırımcı seferberliği için çok yönlü faaliyet içindeler. Tüm bunların amacı, yok olmuş olan yatırımcı güveninin tekrar sağlanarak, sermaye piyasasından kaçmış yatırımcıları geri kazanmak ve korkudan piyasaya hiç girememiş yatırımcıları içeriye çekebilmek. Yapılan her bir faaliyetin katkısının olduğu tartışmasız. Ancak 2000 – 2001 yıllarındaki krizleri izleyen dönemlerde haksız yere mağdur olan yatırımcıların zararlarının tazmin edilmesi, yapılan tüm seferberlik çalışmasından daha etkili sonuç verecektir. Yatırımcı seferberliği için bundan daha uygun bir zamanlama olamazdı.

Tüm ilgili kurumlarımızın ana gündemlerini bu konuya ayırmaları gerekir. Çeaş’ta 10.792, Kepez’de 4.017 yatırımcının mağdur olduğu düşünüldüğünde, sadece bu iki hisseden bile ciddi bir yatırımcı kazancımız olacaktır. Ancak yatırımcı mağduriyetleri sadece Çeaş ve Kepez’le sınırlı değil. El konulan bankaların küçük hissedarları ile el konulan bankaların iştiraklerinin küçük yatırımcılarının da mağduriyetleri söz konusu.

Bu hisseleri bir sonraki yazıda irdeleyeceğiz. Gerek bu hisselerde gerekse Çeaş ve Kepez’de yaşanan yatırımcı mağduriyetleri giderilmeden piyasaların eksik olan güven unsurunu sağlamanın imkânı bulunmuyor. Ortada bir cenaze var ve bu cenaze kaldırılarak geçmişi temizlemek gerekiyor.