Advertisement

Medyadan takip edildiği kadarıyla sermaye piyasası kanunu kapsamlı bir şekilde değişiyor. Eğer Meclis trafiğinde kendine yer bulabilirse en kısa sürede de çıkarılmak isteniyor. Kamuoyuna sadece cezaların ağırlaştırıldığına ilişkin açıklamalar yapılmış durumda.

Kapsamlı değişikliğin her alanda yapıldığı varsayımından hareket ederek geçen Pazar yazımızda küçük yatırımcının korunmasına ilişkin çok önemli bir önerimiz olmuştu. Bu yazıda da, önümüzdeki günlerde piyasada yaşanacak kaosun önlenmesine yönelik bir önerimiz olacak. 12 Nisan 2011 tarihinde yürürlüğe giren Torba Kanunla, Türk Ticaret Kanunu’nun 401. maddesi değiştirilmişti.

Değiştirilen 401. maddeye göre, eğer bir anonim şirkette kamu kurumları, sendika, dernek, vakıf gibi kurumların ortaklığı bulunuyorsa bu şirketteki tüm imtiyazlar ortadan kalkıyor. 12 Ekim tarihinde yürürlüğe girecek bu hükme göre, anonim şirketler ana sözleşmelerini değiştirmek zorundalar. Hatta ana sözleşmesini değiştirmeseler dahi imtiyazlı paylara ilişkin ana sözleşme hükümleri bu tarihten itibaren geçerli olmayacak.

İşin ilginç yanı Temmuz 2012’de devreye girecek olan Yeni Ticaret Kanunu’nda böyle bir hüküm bulunmuyor. Yani eğer Yeni Ticaret Kanunu’na hüküm eklenmezse eski Ticaret Kanunu’nun bu hükmü 8-9 ay sonra yürürlükten kalkacak. Bu nedenle, anonim şirketler bu kadar süre idare edebilirler, genel kurullarını toplamazlarsa bu sıkıntıdan kurtulabilirler. Halka kapalı şirketler için geçerli olabilecek bu ihtimal, halka açık anonim şirketlerde pek geçerli olmayacak ve muhtemelen çok ciddi sıkıntılar doğuracak gibi. Şu anda, İMKB-100 endeksine dahil şirketlerin içinde, 47 şirkette yönetim kuruluna üye seçme imtiyazı ve 43 şirkette temettü imtiyazı bulunuyor. İMKB 100 dışındaki şirketlerde bu oranın çok daha fazla olması da muhtemel. Bu yüzden, bu mesele Hükümetin veya Ticaret Bakanlığı’nın meselesi olmaktan ziyade SPK ve İMKB’nin meselesi haline gelmiş durumda.

İşte bu noktada ciddi bir müdahaleye, karara ihtiyaç var. Şu an itibarıyla halka açık şirketler ne yapacaklarını bilemiyorlar. 12 Ekim’den sonra tam bir kaos yaşanabilir. Halka açık şirketlerin büyük çoğunluğunda 1 lot dahi olsa vakıf, dernek, sendika gibi kurumların hisseleri olduğu için bunların hepsinin imtiyazlara yönelik ana sözleşme değişikliği yapmaları gerekiyor. Fakat kazanılmış hak prensibine ve sözleşme serbestisi ilkesine aykırı olan bu hükme, halka açık şirketlerin uyum göstermeleri de mümkün görünmüyor. Şirket yönetimleri kurala uymak istemezken, diğer hissedarlar ve küçük yatırımcılar kanun hükmünün uygulanmasını isteyeceklerdir. Her türlü spekülasyona ve beklentiye açık kaotik bir ortam meydana gelecektir. Üstelik halka açık şirketlerin ortaklık yapıları her gün değiştiği için hangi yapının esas alınacağı da tartışma konusu olacaktır. Hele yapılacak genel kurulları, genel kurula katılacak hükümet komiserlerinin halini düşününce karmaşa anlaşılabilir. Madem bu konu sermaye piyasasında gündemin bir numaralı sorunu haline gelecek, sorunu Sermaye Piyasası Kanunu içinde halka açık şirketler bakımından kökünden çözmek gerekir.

Sermaye Piyasası Kanunu’nun çıkması çok gecikecek ise mutlaka şirketlerin önünü açacak bir karara ihtiyaç bulunuyor. Şirketler ana sözleşmelerini değiştirecekler mi? Değiştirmeyenlerin durumu ne olacak? SPK bu durumda ne yapacak? Sorun yargıya giderse imtiyazlı payların durumu ne olacak? Genel kurullardaki kaos nasıl çözülecek? gibi soruların yanıtları verilmelidir. Piyasalarda belirsizlik hiç istenmeyen bir durumdur. Halka açık şirketler için sorun mutlaka eninde sonunda Kanunla çözülmelidir. İmtiyazların kaldırılması ilk bakışta sermaye piyasası bakımından istenen bir sonuç gibi görünse de, yaratacağı kaos ve halka açılmalara engel olma ihtimali de gözden kaçırılmamalıdır.