Deneysel Politika
Deneysel Politika
Aslında başlık Japonya Merkez Bankası olmasına rağmen benim dikkat çekmek istediğim yer başka olduğundan girişi elden geldiğince kısa tutmaya çalışacağım. Yine de, hikayenin başını bilmeyenler için küçük bir ‘oryantasyon’ yapmanın tam zamanıdır.
Japonya, global ortamdan kopmamak adına hem ekonomisini rekabetçi hale getirmek hem de kolay para politikası uygulamak istiyordu. Daralan ekonomiye cevap vermek ve deflasyonu yenmek için seçimlerle göreve gelen Başbakan Abe’nin ilk işi kendi programına uygun bir Başbakan bulmak oldu. Rekabetçiliği kısa vadede kazanmak için kurunu zayıflatmayı programına dahil eden ve böylece 77’lerde olan Dolar/Yen kurunun 102.75’e çıkmasında önemli katkısı olan banka böylece ilk amacına ulaştı. Düşen Yen ile hem ülkede enflasyon yaratmayı deneyen hem de ihracatı artırmayı deneyen banka aynı zamanda bilanço da büyütüyor. 70 trilyon yene yakın olan merkez bankası bilançosunu iki yıl içinde 210 trilyon yenin üstüne çıkarmak isteyen banka böylece aylık 70 milyar dolarlık varlık alımının da altına imza atmış oluyor. Global merkez bankaları arasında milli hasılaya nazaran en büyük bilançoya da sahip olan bankanın attığı adımlardan bazıları piyasa oyuncularına yardımcı olurken bazlıarı da rahatsızlık veriyor.
Bono oynaklığı baş döndürüyor
Son yılların en yüksek seviyelerinde gerçekleşen oynaklığı ve bono faizlerini grafikte görmek mümkün. Genişlemenin başladığı Nisan ayındna bu yana ikisinde de artış görülüyor. Oysa bankanın yapacağı alımların bono faizlerini aşağı çekmesi bekleniyor. Zaten Nisan ayına kadar olan da bu. Ardında ise faizlerin yükseldiği görülüyor. Oysa ki, faizler yükselene kadar hem istenildiği gibi yen değer kaybediyor hem de faizler sertçe düşüyordu. %0.80 olan 10 yıllık bono getirileri 2 ayda neredeyse yarıya inmiş ve borsa da buna sertçe ralli yaparak destek veriyordu. Bir yandan da dünyanın en borçlu ülkesi (Borç/Milli Hasıla oranlarına göre en büyük yüzde olarak) olan Japonya’da artan faizler borç yükünü artıracak bir gelişme. Mali tarafta da herhangi bir kemer sıkma tedbiri uygulanmadığı düşünülürse, elinde bono olan emeklilik fonlarından bireylere kadar birçok tasarruf sahibinin seppuku* yaptığı söylenebilir.
Neden?
Bu kesimde işin olumsuz taraflarını saymak mümkün. Bunların başında, bankanın enflasyon yaratma isteğinin geldiği görülüyor. Daha yüksek enflasyon beklentisi reel getiri beklentisini de aynı şekilde yukarı ayarlayacağından piyasa faizlerinin yükselmesi gerekiyor. İşte şimdi olan bu. Diğer yandan, piyasa ayarlamalarından ziyade dünyanın her yerinde merak edilen başka bir hikaye var. Ya bu oynaklık ve satış banka politikalarına olan güvensizliği gösteriyorsa? Borsada devam eden ralliden anladığımıza göre ülkenin risk profiline ya da varlıklarına geniş çaplı bir güvensizlik şimdilik söz konusu değil. Eğer ki artan faizler devamında yükselen enflasyon beklentileri ile beraber doğal olarak algılanırsa MB Başkanı Kuroda’nın ilk raundu kazandığını söylemek mümkün oalcak. Bunu düşen yen ve yükselen hisse fiyatları da destekliyor. Ne var ki, boksörümüzün önünde uzun bir maç olacak.
*seppuku: Soylu Japonlar’ın uyguladığı intihar biçimi.