Advertisement

Türkiye'de kur ve faizin geldiği seviye alarm veriyor.

FAİZDE YOKUŞ AŞAĞI

Türkiye enflasyonunu 1995'ten başlayarak düşürmeyi başardı. 2001'de tüketici enflasyonu %30'lara inmiş ardından kurdaki devalüasyonla birlikte yeniden %70'lere çıkmıştı. Ardından 2002-2004 düşüşü geldi ve TÜFE tek haneye indi.

Enflasyonda bu düşüş yaşanırken değerli kur politikasını terk etme imkanı doğdu ve küresel likidite koşullarının da etkisi ile tahvil faizlerimiz 2013'teki %4,5'e bizi taşıyan uzun yolculuğa çıktı. Bu meyanda hem küresel faizler hem de TL faizler çakıldı. Kredi faizler konutta, ticarette ve birçok alanda tek haneye indi. Borçlanmak ucuzladı, sermaye piyasaları ve özellikle portföy yönetimi canlandı.

Bu süreçte 2 yıllık TL cinsi kağıdın faizi sadece 1 yıl gibi bir sürede 3'te 1'ine indi ve %24'ten %8'e yapıştı. Son 9 yıldır ise her iki yönde birkaç küçük sapma dışında genellikle %7 ve %12 arasında bu faiz gitti geldi.

Ta ki bugüne kadar...

FAİZDE YOKUŞ YUKARI

Mayıs 2013'te Bernanke'nin 'Fed'in varlık alımlarını azaltacağı' açıklaması ile dünya başka bir yer oldu. Ülkemize gelen fonların hem miktarında hem de fiyatında bir değişiklik oldu. Daha az fon daha pahalıya gelmeye başladı.

Elbette sadece küresel şartlar değişmedi. Türkiye'de bu dönemden önce alışılmamış sıklıkta seçim olması, Gezi olayları, 17-25 Aralık, darbe teşebbüsü derken işler değişmeye başladı.

Yakın zamana geldiğimizde ise genele yayılan enflasyonist davranış kalıpları, bütçe konusunda bozuk rehberlik ve yüksek harcamalar bizim ekonomimizin günahları. Dış alemle olan sorunlarımız ve bunların neden olabileceği doğru & spekülatif haber akışı ile birlikte biriken algı da yaralarımızı kaşıyan bir hal almış durumda. Hepsi birlikte faizleri yukarı çekerken döviz kurlarında da rekor düşükleri test ettik, ediyoruz.

36 ticari partnerimiz ile enflasyonlarımızı arındırarak oluşturduğumuz Reel Efektif Döviz Kuru Endeksi 2002'ye döndü. Milli para değer kaybediyor.

2008'İN HAYALETİ DOLANIYOR

Son 10 yılda yaşanan dalgalanmalar ile bu dalgalanma çok farklı. Farklı çünkü başka bir evrende geçiyor. 90'larda dünyada büyüme 5'leri aşıp küresel uzun vadeli faizler %5-7 arasında gezerken belki 20 tahvil faizi ile kafa tutabildik ancak bugün bu imkansız. Çünkü küresel büyüme 3'lerde ve 10 yıllıklar en fazla %2-3 civarında. Aynı faizle artık rekabetçi olamayız.

Bu rakamlar, bu hesaplar ile anlatmaya çalıştığım şey aslında gayet basit. Bu kez, geçtiğimiz stres periyotları gibi olmayacak. Faizi 7'den 10'a çekmekle, 12'den 15'e çekmek aynı şeyler değil. Neden değil? Dünyada daha düşük bir büyüme patikasına geçildiği için ve yüksek faizle bu dünyada rekabet etmek mümkün olmadığı için.

Bu dolanan 2008'in hayaletidir. Bir kez karanlık tarafa geçersek uzunca bir süre bunu telafi etmekle uğraşırız. Belki 1 yıl, belki 2 yıl. Bunca yıl içinde elde edilen birçok kazanımsa boşa gider.

Çözüm merkez bankası mıdır? Sanmıyorum. Faizi artırıp işi temize çekemeyeceğinden değil ama işi bittiğinde sonucu tam olarak beğeneceğimizden emin değilim. Siyasetin, ekonomi yönetiminin bu kritik zamanları doğru tahlil etmesi her şeyden öncelikli. Esaslı ve kalıcı çözüm orada.