Advertisement

Yediğimiz, içtiğimiz her şeyi sorgular hale geldik. Çünkü güvenilir gıdaya ulaşım her geçen gün zorlaşıyor. Tüketicinin kafasında binbir çeşit soru işaretleri beliriyor.


Özellikle yaş meyve, sebze tarafında ilaç kalıntısı olup olmadığı, hayvansal üretimde antibiyotik kullanımı, ambalajlı gıdalarda katkı maddelerinin içeriği ve miktarı bunlardan bazıları..


Haliyle sağlıklı ve kaliteli ürünlere ulaşmakta zorlanan insanlar gıdanın güvenilirliliğini haklı olarak sorgulamaya başlıyor.


Güvenli/güvenilir gıda
konusu oldukça geniş kapsamlı...


Bloomberg HT
'de yayınlanan Tarım-Analiz programına konuk olan gıda analiz, denetim ve danışmanlık şirketi İnvenura CEO'su Burak Karapınar, tarladan sofraya kadar uzanan zincirin tüm halkalarında güvenli gıdaya ulaşım yolunda olası risklere dikkat çekiyor.


Şu tespit önemli: “Türkiye, bilinçli ve kontrollü zirai ilaç kullanımında gelişmiş ülkelerin oldukça gerisinden geliyor.”


Ama bizce daha da önemlisi doğal zirai mücadelenin terkedilerek yerini daha kolaycı gibi gözükmesine karşın daha pahalı ve riskli olan kimyasal mücadeleye bırakması.


Zirai zararlılarla mücadelenin çok daha planlı, programlı ve kapsamlı şekilde yapılması gerektiğini belirten Karapınar, doğal zirai mücadelenin olmadığı yerde zirai ilaçların devreye girdiğini ve bunun da doğru şekilde yapılmadığı uyarısında bulunuyor.


Avrupa
ve ABD'nin insan sağlığını tehdit eden düzeylerde kalıntı limitlerinin geçip geçmediği ile alakalı çalışmaları olduğuna dikkat çeken Karapınar, “Gelişmiş ülkelerde hangi zirai ilaçtaki hangi etken maddenin ne seviyelerde olduğu ciddi şekilde kontrol ediliyor. İnsana zarar vermeyecek seviyelerin altında kalıntı oluşması noktasında denetimler oldukça sıkı” derken bu konuda Türkiye'nin karnesinin zayıf olduğunu öğreniyoruz.


AVRUPA HER YIL 250-300 GIDA ÜRÜNÜNÜ GERİ GÖNDERİYOR”

Her ne kadar birçok tarım ürününün üretimi noktasında dünya lideri olsak da bunu, benzer oranlarda ihracata yansıtamıyoruz. Bu sorunun tek bir nedeni yok ancak nedenlerden bir tanesi de ürettiğimiz ürünlerde ortaya çıkan kalıntı problemi.

“Yılda yaklaşık 250-300 arasında ürünümüz Avrupa Birliği'nden geri gönderiliyor ve bunun yüzde 60'a yakınının gerekçesi tarım ürünlerimizdeki kalıntı problemleri” diyen Burak Karapınar, ortaya çıkan ekonomik kaybın, oluşan kötü algı ve itibar hasarı ile katlandığını ifade ediyor.

İsterseniz bunu güncel verilerle somutlaştıralım.

AB'nin resmi verilerine göre 2016 başından bu yana Türkiye'den gönderilen 115 ürün farklı seviyelerde riskli durum tespit edildiği gerekçesiyle Avrupa'dan geri çevrildi. Bunlar arasında kuru incir, şam fıstığı, kuru kayısı, toz biber, fındık, çay, salatalık gibi farklı ürünler var. Tespit edilen riskler arasında ise aflatoksin, salmonella, yüksek oranda sülfit, okratoksin, pirimiphos-methyl, formetanat gibi insan sağlığı açısından tehlike oluşturan bulgulara rastlandı.

ZİRAİ İLAÇ KALINTISI PAZAR KAYBETTİRİYOR

Bu tür gelişmelerin uluslararası piyasalarda Türk ürünlerine yönelik kötü bir algı oluşturduğuna dikkat çeken Karapınar, ithalatçı konumdaki ülkelerin Türkiye'den ürün almak yerine alternatif ülkelere yöneldiğini belirtiyor. Bu da ihracatçı bir ülke olarak Türkiye'nin pazardaki hakimiyeti, gücü ve olumlu imajını kaybetmesi ya da zarar görmesi anlamına geliyor.

Artık bilinen bir gerçek var. Zirai ilaç kalıntısı konusunda özellikle gelişmiş ülkeler çok daha hassas bir noktaya geldi. Kalıntılara yönelik limitler hızla düşürülürken, yasaklanan kimyasal ilaç ve madde sayısı artıyor.

Bu noktada hem üretici hem de tüketici tarafına önemli görevler düştüğünün altını çizen Burak Karapınar, “Artık doğal yöntemlerle mücadele yapmayı öğrenmemiz lazım. Zirai ilaç ya da kimyasal gübre kullanılıyorsa da bunu yönetmek adına kalıntı çıkmaması için doğru uygulamayı doğru zamanda, doğru şekilde ve miktarda yapıyor olmak gerekiyor. Tüketicilerin bilinçli olarak daha sağlıklı, güvenilir gıdaya erişimi talep etmesi ve sorgulaması lazım” diyor.

4 BOYUTLU SORUN

O yüzden konunun 4 boyutu var.

Birinci ve en önemli boyutu tabiki sağlıkla ilgili. Bilinçsiz ve kontrolsüz şekilde kullanılan zirai ilaçlar ve kimyasal gübreler insan sağlığını ciddi anlamda tehdit ediyor.

İkinci boyut ihracat tarafında yaşanan ekonomik kayıp. İhracata giden ürünlerimiz kalıntı yüzünden sınırdan geri gönderiliyor. Ülkenin ekonomik kaybına ek olarak oluşan olumsuz algıyı da unutmamak lazım.

Üçüncü boyut maliyetler tarafında. Yüksek girdi maliyetlerinden şikayet ettiğimiz bir ortamda söz konusu bilinçsiz ve aşırı dozda kullanımlar ek maliyet doğururken ürün verimi ve kalitesinde de düşüşe neden oluyor.

Dördüncü önemli boyut ise çevre faktörü. Bilinçsiz zirai ilaç ve kimyasal gübrenin toprak ve su başta olmak üzere yarattığı ekolojik tahribat sürdürülebilir tarım açısından ciddi bir tehdit yaratıyor.

Tüm bunları alt alta topladığınızda aslında önümüze çok boyutlu ciddi bir problem çıkıyor.

Belki de 54 milyar dolarlık tarımsal hasıla ile 17 milyar dolar seviyesine sıkışıp kalmış tarımsal ihracatımızı sorgularken bu konuyu da gözden geçirmekte fayda var.

YASAKLI ZİRAİ İLAÇLAR PİYASADA KULLANILIYOR”

Karapınar, Türkiye'nin tarımsal ürün ihracatında ciddi bir potansiyeli olduğuna vurgu yaparken, kalıntı probleminin haricindeki sorunlara da dikkat çekerek, “Kaliteli ürün üretemediğimiz için ve üretim-işleme-nakliye-saklama koşullarında yaptığımız hataların da etkisiyle 75-80 milyar dolarları bulabilecek potansiyel ihracat oranını gerçekleştiremiyoruz. Tedarik sürecinin bütün noktalarının çok detaylı bir şekilde izleniyor ve kontrol ediliyor olması lazım” diyor.

Gıdada risklerin çok fazla olmasına karşın bunların kontrol edilebilir ve yönetilebilir riskler olduğunu hatırlatan Karapınar, Türkiye'deki asıl sıkıntıyı ise şöyle özetliyor: “Bugün ABD'nin ve Avrupa'nın konuşmadığı kalıntıları Türkiye için konuşuyoruz. 3-4 yıl önce yasaklanmış zirai ilaçların piyasada kullanıldığını görüyoruz. 3-4 defa uygulanacak ilaçların bilinçsiz şekilde 30-40 defa kullanıldığını biliyoruz. Bu yüzden de kalıntı limitleri olması gerekenin çok çok üzerinde çıkıyor.”

Konu oldukça geniş... Devamı bir sonraki yazıya...

İrfan Donat

Bloomberg HT Tarım Editörü

idonat@bloomberght.com