Tarım arazilerini kim koruyacak?
Geçtiğimiz hafta tarım sektörünü çok yakından ilgilendiren önemli bir gelişme yaşandı.
Resmi Gazete’nin 24 Ocak’taki sayısında yer alan Tarım Arazilerinin Korunması, Kullanılması ve Planlanmasına Dair Yönetmelik’te değişikliğe gidildi.
Yönetmeliğin 6’ncı maddesinin birinci fıkrasının (c) bendi şu şekilde değiştirildi: “Kurulun üye tam sayısı ile toplanması esastır, ancak zorunluluk halinde en az altı üye ile toplanabilir. Kurul, kararları en az beşte üç çoğunlukla ve en az altı üyenin aynı yönde oy kullanması şartı ile alır. Ancak kamuya ait enerji ve ulaşım yatırım projelerinde Kurul, kararları toplantıya katılan üyelerin çoğunluğu ile de alabilir.”
Karar alma yeterlilik sayısının değiştirildiği yönetmelikte “Ancak” ile başlayan cümleler, tarım arazilerinin geleceği açısından çok riskli bir tablo ortaya çıkarıyor.
Neden mi?
Bildiğiniz üzere Toprak Koruma Kurulu, tarım arazilerinin korunması, geliştirilmesi ve verimli şekilde kullanılmasının planlamasını sağlamak amacıyla kuruldu.
5 kamu, 3 sivil toplum kuruluşu ve 1 üniversite temsilcisi olmak üzere toplam 9 üyeden oluşan Kurul, mevcut düzenlemede esas olarak 9 üye ile toplanıp en az 6 üyenin aynı yönde oy kullanmasıyla karar alabiliyordu.
Ancak yeni yönetmelikle bu denge alt üst oldu.
Yapılan değişiklik sonucu, artık tarım arazilerinin kamuya ait enerji ve ulaştırma yatırımlarına açılıp açılmayacağının oylanacağı toplantılarda 6 üye şartı aranmayacak.
Peki ne aranacak?
Yeni yönetmeliğe göre Kurul, bu konudaki kararları toplantıya katılan üyelerin çoğunluğu ile alabilecek.
Yani bu durum, şu anlama geliyor: Kurul isterse 3 üyeyle toplanıp sadece 2 üyenin oyuyla verimli tarım arazilerini tarım dışı yatırıma açabilecek. Hatta sadece 2 üyeyle bile bunu yapması mümkün.
Yönetmelikteki ‘ancak’lar gölgesinde Toprak Koruma Kurulu’nun bu saatten sonra objektif, demokratik bir karar alması mümkün mü?
Bir taraftan tarım arazilerini koruma altına almak adına ovalar SİT alanı ilan edilirken, öte yanda bu tür yönetmeliklerle mevcut tarım arazilerini korumak nasıl mümkün olacak?
Bugün Türkiye’de topraklarımızın en önemli sorunlarının başında tarım alanlarının amaç dışı kullanımı, erozyon, toprağın kirlenmesi, çoraklaşması ve organik madde yapısındaki fakirlik öne çıkıyor.
Ama maalesef bu durumdaki tarım arazileri iyileştirmek şöyle dursun, korumakta bile zorluk çekiyoruz.
Görüldüğü üzere 2005'te yürürlüğe giren Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu artık pek de temel amacına hizmet etme noktasında değil.
Özerk üyelerin ağırlıkta olmadığı bir kuruldan bağımsız kararlar çıkmasını beklemek ne kadar gerçekçi?
KAMU SPOTU İLE TARIM ARAZİLERİNİ KORUMAK NE KADAR MÜMKÜN?
Televizyon ekranlarında sık sık güzel bir kamu spotu yayınlanıyor.
Mutlaka denk gelmişsinizdir…
Tatlı bir kız çocuğunun “Çünkü ben güvenilir gıda ile büyüyeceğim” repliğinin yer aldığı “Tarım arazilerini koruyalım” mesajı içeren kamu spotundan bahsediyoruz.
Hatta hatırlayamayanlar için Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı tarafından hazırlanan kamu spotundaki ifadeleri aynen aktarıyoruz: “78 milyon hektarlık Türkiye’nin yüz ölçümünün yalnızca yüzde 11’i sulanabilir mutlak tarım arazisidir. Toprak kaybı gıda güvenliği tehlikesinin habercisidir. Üretilemeyen kaynak, bir avuç topraktır. Çocuklarımıza yaşanılabilir bir dünya bırakmak için, haydi Türkiye tarım arazilerini birlikte koruyalım. Verimli tarım arazilerine yapılacak tarım dışı faaliyetlere izin verilmeyeceğini kamuoyunun bilgisine saygılarımızla sunarız”
Harika bir kamu spotu değil mi?
Hazırlayan ve yayınlatanları tebrik ediyoruz ama sadece kamu spotu yayınlayarak tarım arazileri maalesef korunmuyor.
Tarım arazilerini ancak sözde değil özde politikalarla koruyabiliriz.
Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı Ahmet Eşref Fakıbaba, her fırsatta çok önemli bir noktanın altını çiziyor.
Fakıbaba diyor ki, “Bir ülke kendi gıdasını üretemiyor ve başka ülkelerden gıda alıyorsa tam bağımsızlığını sağlayamamıştır… 20-25 yıl sonra silah mı gıda mı diye sorulsa gıda denecek. İstediğiniz kadar silahınız olsa da gıdayı üretmek zorunda kalacağız."
Çok doğru tespitler… Hepsine katılıyoruz.
Ama şunu da unutmamak gerekir ki gıdayı üretmek için tarım arazilerini ve diğer doğal varlıkları önce korumak sonra da iyileştirmek gerekiyor.
‘Ancak’, ‘ama’, ‘fakat’ gibi ifadelerle tarım arazilerimizi korumak, gıda güvenliği ve bağımsızlığından bahsetmek mümkün değil.
İrfan Donat
Bloomberg HT Tarım Editörü