Advertisement

 

Tarımda kur etkisi’ son dönemde gündemin kemikleşen maddelerinden birisi haline geldi.

Yemden zirai ilaçlara, enerji maliyetlerinden gübreye kadar neredeyse her kalemde ciddi fiyat artışları söz konusu.

Bu da ithalata bağımlı bir tarımsal üretimde hem üretici hem de tüketici açısından büyük bir baskı yaratıyor.

Son dönemde gübre fiyatlarına ardı ardına gelen zamlar da çiftçinin ana gündem maddelerinden bir tanesi. 

DAP, üre, amonyum sülfat, 20.20.0, potasyum ve nitratlı gübrelerin fiyatı son 1 yılda yüzde 100’ün üzerinde arttı.

Bu fiyat artışları önümüzdeki dönemde çiftçilerin gübre kullanımını ister istemez etkileyecektir.

Biz de sektörün önemli oyuncularından biri olan İstanbul Gübre Sanayii A.Ş. (İGSAŞ) Genel Müdürü Turan Tok ile gübre sektöründeki son gelişmeleri konuştuk.

Türk Lirası’nın yabancı para birimleri karşısında değer kaybına uğraması tarımda kullanılan gübre tüketimini azaltır mı?

Turan Tok: Kesinlikle azaltacaktır. Gübre sektörümüz tamamen dışa bağımlıdır. Taban ve nitratlı gübrelerde katkı maddesi olarak kullanılan kireç taşı, kil ve dolamit haricinde gübre üretiminde kullanılan girdiler tamamen ithal. Azotlu gübrelerin hammaddesi doğalgaz. Ülkemizde çıkarılan doğalgaz miktarı ülke tüketiminin sadece yüzde 1’i seviyesinde. Taban gübrelerinin hammaddesi fosfat. Fosfat kayası Kuzey Afrika ülkelerinden ithal edilmektedir. Her ne kadar Mardin Mazıdağ’da fosfat yatakları bulunsa da rezervi yeterli değil.

Gübre ithalatında kullanılan para birimi dolar. 2018 yılı ilk 8 ayında Türk Lirası dolar karşısında yaklaşık yüzde 70 değer kaybetti. Sadece Ağustos ayında Türk Lirası dolar karşısında yüzde 35 değer kaybına uğradı.

Kurdaki bu baskının önüne nasıl geçilir?

Turan Tok: Biz, İGSAŞ olarak dolar karşısında TL’nin uğradığı değer kaybının satış fiyatlarımıza olumsuz etkisini en aza nasıl indirebiliriz, elimizdeki stokların miktarını dikkate alıp, çiftçimize, sanayicimize en uygun fiyatla nasıl verebiliriz, vadeli satışlarda bayilerimizin finansman yükünü nasıl azaltabiliriz noktasında çaba ve gayret içerisindeyiz. Tabi ki çiftçilerimizin ihtiyacını karşılamak için üretim yapmak, üretim için de ithalat yapmak zorundayız. Yapılacak ithalat da güncel dolar fiyatlarıyla yapılacağından dolayı fiyat artışlarından belli bir süre sonra kaçınılması mümkün değildir.

Türkiye’nin yıllık gübre kullanımı ne kadar?

Turan Tok: Son 30 yılda tarımda kullanılan gübre tüketim miktarlarına baktığımızda en çok gübre kullanılan yılın 6.7 milyon ton ile (tarımda kullanılan gübrenin KDV’sinin sıfırlanması nedeniyle) 2016 yılında gerçekleştiğini görüyoruz. 2017 yılında 6.3 milyon ton, 2018 yılı ilk 7 ayında ise 4.1 milyon ton gübre tüketildiğini görüyoruz. Yılın son 5 ayında kullanılacak olan gübre miktarı ile birlikte 2018 yılı gübre tüketim miktarının 6 milyon tonun altında gerçekleşeceğini tahmin ediyoruz.

Gübre kullanımındaki düşüşün tarımsal üretime nasıl yansıyacağını düşünüyorsunuz?

Turan Tok: Kullanılan gübre miktarının düşmesi birim alandan alınan verimin de düşmesine neden olacaktır. Ülkemizde toprak ve bitki için gerekli olan azot, fosfor ve potasyum miktarlarının sadece yarısını kullanıyoruz.

Çok kaliteli bitkisel üretim için toprak analiz sonuçlarına göre NPK dışında, leonardit, organik gübre, hümik asit, toz kükürt, çinko, bor, gibi toprak düzenleyiciler uygun miktar ve zamanda kullanılmalıdır.

Bugün Hollanda’da 1 hektar tarım alanında 554 kg, Almanya’da 238 kg, Yunanistan’da 190 kg saf NPK kullanılırken, ülkemizde sadece 96 kg saf NPK kullanılmaktadır. Tarımda kullanılan gübre miktarını arttırmalıyız. Arttırmanın da alınacak tedbirlerle mümkün olacağı düşüncesindeyiz.

Gübre Takip Sistemi hakkındaki süreci hatırlamak adına son geldiğimiz nokta nedir?

Turan Tok: İstanbul’da Vezneciler semtinde 6 Haziran 2016 tarihinde vuku bulan bir terör olayında yüzde 33 AN kullanıldığının tespit edilmesi üzerine, 8 Haziran 2016 tarihinde nitratlı gübrelerin satış ve sevkiyatı durduruldu. Nitratlı gübreler yeddi emine alındı.

Ocak 2017 tarihinde yüzde 33 Azot ihtiva eden Nitratlı gübrelerin satış ve sevkiyatı durdurularak (% 26 can, Potasyum Nitrat, Sodyum Nitrat) gübre takip sistemi ile sevk edilmesine başlandı.

Gübrelerin paketleme aşamasından son kullanıcıya kadar takibinin sağlanmasına ilişkin usul ve esasları belirleyen piyasaya arz edilen gübrelerin izlenmesine dair yönetmelik 06 Nisan 2017 tarih ve 30030 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girdi.

Bu tebliğe göre, 1 Ocak 2018 tarihi itibariyle GTS kapsamında yukarıdaki ürünler olan yüzde 26 CAN, potasyum nitrat ve sodyum nitrat için DNA Barkod ve karekod uygulamasına yukarıdaki ürünlerin dışındaki gübrelere 1 Temmuz 2018 tarihinden itibaren DNA barkot ve karekod uygulamasına geçileceği Resmi Gazetede yayımlandı.

Ancak 29 Haziran 2018 tarihinde Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı aldığı bir karar ile nitratlı gübreler ile azotlu tekli gübrelere (Üre ve AS) ambalaj içine DNA barkod ve ambalaj dışına karekod uygulanacağını, bunun dışında kalan kompoze gübrelere DAP’a sadece ambalaj dışına karekod uygulanacağı konusunda talimat verildi.

Alınan bu karar ve uygulamanın bir bedeli var tabii… Nedir o?

Turan Tok: DNA barkot ve karekod uygulamasının bedeli ton başına 50 TL, sadece karekod uygulanması halinde ton başına 13 TL, yani azotlu gübrelerin maliyeti fosfatlı gübrelere göre ton başına 37 TL arttırılmış oldu.

Peki bu düzenleme sektörde nasıl değerlendiriliyor?

Turan Tok: Üre ve AS’a DNA barkot ve karekod uygulanarak piyasaya sürülmesi, fosfatlı gübrelere ise sadece barkot uygulanarak piyasaya sürülmesi doğru ve mantıklı bir karar değildir. Taban gübreleri gibi patlayıcı hiçbir özelliği olmayan Üre ve  AS’ın patlayıcı grubunda değerlendirilmesi haksızlıktır. Alınan karar tamamen ticari kaygılar neticesi alınmıştır.

Karşımız ne kadarlık bir ek maliyet çıkıyor?

Turan Tok: 2017 yılı verilerine göre tarımda kullanılan 6.3 milyon ton kimyasal gübrenin, 1.9 milyon tonu Üre, 700 bin tonu ise AS’tır. Yani toplam gübre tüketiminin yüzde 42’si Üre ve AS.

Netice olarak DNA barkot ve karekod uygulamasının çiftçilere olan maliyeti 215 milyon TL’dir. Ülkemizde 12 bin civarında gübre dağıtıcısı bulunuyor. Gübre dağıtıcıları kamera sistemi kurmak, barkod okuyucu almak zorunda. Bu işin de bedeli takriben 150 milyon TL.

Burada tartışma yaratan ve sektörün düzeltilmesini istediği nokta nedir?

Turan Tok: Terörle mücadelede güvenlik endişesi duyulan nitratlı gübrelere DNA barkod ve karekod uygulaması doğru bir karar. Ancak patlayıcı hiçbir özelliği olmayan diğer gübrelere DNA Barkot ve karekod uygulaması doğru bir karar değil. Ayrıca kompoze gübreler ile DAP’a sadece karekod, Üre ve AS’ın patlayıcı müteala edilerek DNA barkod ve karekod uygulanarak piyasaya sürülmesi kararı bir kez daha ifade etmek isterim ki haksızlıktır.

Sonuç olarak Gübre Takip Sisteminin (GTS) bu şekilde uygulanması halinde maliyeti 350- 400 milyon liradır. Bu miktar büyük bir sıkıntı içerisinde olan çiftçilerimizin ilave olarak ödeyeceği bir bedel.

Bu noktada çiftçilere yapılan tarımsal destekler sizce yeterli mi?

Turan Tok: 2018 yılında tarım havzalarında üretim yapan ve çiftçi kayıt sistemine dahil olan çiftçilere ödenecek tarımsal destekler bedel yaklaşık 14.5 milyar TL yani bugünkü kur ile 2 milyar dolar seviyelerinde. Bu miktar yeterli değildir.

Peki ne yapmak lazım?

Turan Tok: En azından bugünkü dolar kuru dikkate alınarak desteklemelerin revize edilmesi gerekir. İnancım o ki çiftçiye verilecek olan her destek, yurtdışından ithal edilecek tarım ürün miktarını azaltacak, yurtdışına transfer edilecek döviz miktarı o oranda azalacaktır. Bugün her ülke çiftçisini desteklemektedir. Hindistan’da bir çiftçi, ülkeye maliyeti ne olursa olsun gübreyi 100 $/Ton fiyat ile almakta, farkı Hint hükümeti ödemektedir.

Sizin gözünüzden Türkiye tarımının kalkınması için öncelikli hususlar neler diye sorsam hangilerini sıralarsınız?

Turan Tok:

1- Tarım arazilerimizin toplulaştırılmasına hız verilmeli ve tüm ülke genelinde arazi toplulaştırma işleri bir an evvel bitirilmelidir. Ülkemizde çiftçi ailesi başına toplam arazi alanı 55 dekar olup arazileri ortalama 4.5 ayrı yerdedir. Miras yoluyla araziler bölünmektedir. Halbuki batı ülkelerinde miras yoluyla bölünme olmaz.

2- Bakanlık taşra teşkilatındaki ziraat mühendisleri ve veteriner hekimlerin büro/ÇKS belgeleri/ kırtasiye işleri yerine arazi ve ahırlara gitmeleri sağlanmalıdır.

3- Su kıtlığı çeken havzalara diğer su fazlası olan havzalardan su getirilmelidir. Örneğin Doğu Anadolu Bölgemizdeki Karasu Nehri’nden İç Anadolu Bölgesi’ne, ülkemizin en az suyu ama en fazla arazisi olan Konya Kapalı Havzası’na cazibe ile sulama suyu aktarılabilir.

4- Konya Kapalı Havzası gibi suyu kıt havzalarda arpa ve buğdaya yüksek fiyat desteği verilerek fazla su tüketen yonca, şeker pancarı, mısır gibi tarla bitkilerinin ekiliş deseni değiştirilmelidir.

5- Yurtiçi tüketim ve yurtdışı ihracat kapasitelerimize göre tüm ülke genelinde ekim planlaması yapılmalıdır.

6- Toprak analiz laboratuvarlarında tam toprak analizleri ve gelişmiş laboratuvarlardaki çalışma ve raporlama standartları şart koşulmalıdır. Laboratuvar personeli sınavlı kurslara tabi tutularak o konulardaki tecrübeleri, doğru gübreleme önerileri artırılmalıdır.

7- Çiftçilerimize tonda 20-60 TL ek ücret ve gübre bayilerimize ise ek GTS barkot sistemi masrafı ile yoğun prosedür geldiğinden yüzde 26 CAN, potasyum nitrat, sodyum nitrat  dışındaki patlama özelliği göstermeyen diğer kimyasal gübrelerin satışındaki barkot sistemi zorunluluğu bir an evvel kaldırılmalıdır.

8- Tarımsal üretimde çok önemli yere sahip tohum, gübre, toprak ıslah maddeleri, bitki gelişim düzenleyicileri, ilaç (pestisitler), sulama sistemleri, alet-ekipmanların merdiven altı üretimleri bitirilmelidir.

9- Tarım, orman, mera, hazine ve diğer arazilerinin kesin ve son sınırları belirlenerek tarım arazilerinin amaç dışı kullanımı sıfırlanmalıdır. Son 20 yılda ülkemizin ekilebilir tarım arazileri 28 milyon hektardan 24 milyon hektara düştü. Yabancılara arazi satışı yasaklanmalıdır.

10- Miras yoluyla hala üzerine tapu alamamış çiftçilerimize ya tapu alma kolaylığı sağlanmalı veya tapusuz üreticilere de teşvikler/destekler verilmelidir. Teşvikler kesinlikle üretimde bulunan çiftçilere verilmeli, tarla sahiplerine değil.

11- Ürün taban fiyatları hasatlardan uygun süre önce açıklanarak çiftçilerimiz tüccara ezdirilmemelidir. Ayrıca yeni yıllar için taban fiyatları enflasyon ölçüsünde bir önceki yıldan açıklanarak çiftçilere ekim planlaması yapmaları konusunda yardımcı olunmalıdır.

12- Gözü açık zengin tüccarların ürünlerin çoğunu satın alıp stoklayarak gıda fiyatlarının yükseltmeleri engellenmelidir.

İrfan Donat

Bloomberg HT Tarım Editörü

idonat@bloomberght.com