Advertisement

Yazının sadece başlığını ya da birkaç paragrafını okuyup yorum yapacaklara mahal vermemek adına en başından belirtelim ki bu hedef Türkiye’ye ait değil.

Avustralya seyahatimizde tarım ve gıda sektörüne dair aldığımız notları ve gözlemlerimizi geçen haftadan bu yana 5 gün boyunca sizlerle paylaştık.

Bu altıncı ve son yazı ise genel bir toparlama niteliğinde…

Avustralya’da tarım sektörü paydaşları arasında bir “koordinasyon” olduğu aşikar.

Sektör içi sağlanan “senkronizasyon” sayesinde tarıma dair “tek ses, tek mesaj” havası hakim.

Avustralya’nın 1982’den bu yana ihracat yönetmeliklerinde yaptığı düzenleme ve sıkı duruş uluslararası alanda kredibilitelerini yükseltmiş.

Çiftliklerdeki üretimden ihracata kadar tüm zincir şeffaf, izlenebilir şekilde kontrol altında.

Üretim kriterleri ve denetimler oldukça üst seviyede. Dolayısıyla ihracat pazarında kalite ve güvene dair sorun yaşamıyorlar.

Ama belki daha da önemlisi ürünlerdeki ‘yüksek standart’ ve ‘güven algısı’nın sadece ihracat odaklı olmaması. İç pazardaki tüketiciler açısından da 'güven algısı' yüksek. Yani Avustralya’da yaşayanlarda, “En kaliteli ürünler ihracata gidiyor, kalanları da biz tüketiyoruz” diye bir düşünce yok. Avustralya vatandaşları ihracata giden ürünlerle aynı kalite ve güvende gıdaya erişebiliyor. Bu konuda tüketicilerin aklında bir soru işareti yok.

Avustralya içi seyahatlerimizde uçaklarda dağıtılan ikramlardan tutun da marketlerdeki ürünlere kadar kendi markalarının paketlerinin üzerinde “Gururla Avustralya’da Üretildi” yazıları dikkatimizi çekti.
 
Avustralya, kendi üreticisi ve ürününe sahip çıkıyor.
 
Avustralya için en büyük ve önemli pazar olan Asya ekonomilerindeki gelişim, tüketicinin değişen tercihleri ve yeni trendleri tarıma dair önümüzdeki dönemin fırsatları olarak görülüyor.

Ama öte yandan bu fırsatları tehdit edebilecek küresel iklim değişikliği, su başta olmak üzere doğal kaynaklar üzerinde artan baskı ve rekabetçilik yarışını da olası tehdit ve riskler arasında ilk sıralara koymuşlar.

1990’lı yıllardan bu yana uyguladıkları mikro ve makro ekonomik reformlar sektörün bugünkü konuma gelmesinde önemli bir etken olarak yorumlanıyor.

Daha da önemlisi tarım politikaları kısa vadeli ve günlük/palyatif yaklaşımlardan uzak. Plan ve stratejiler orta ve uzun vadeli şekilde oluşturuluyor.

Yani Türkiye’deki gibi hükümet ya da bakan değiştikçe 'sil baştan bir tarım politikası' anlayışından uzak durmuşlar.

Çünkü, günlük politikalara dayalı kısa vadeli çıkarların ülkenin uzun vadeli çıkarlarına zarar verdiğinin farkındalar.

Tarımı siyaset üstü bir konumda tutuyorlar.

2030 YOL HARİTASI

Gelelim başlıktaki detaylara…

Ulusal Çiftçiler Federasyonu (NFF) oldukça aktif. Bizdeki gibi sadece basın bülteni ile açıklama yapıp, geri planda kalmıyorlar.

NFF, bakanlıkla koordineli şekilde çalışarak 65 milyar dolar seviyesindeki tarımsal hasılayı 2030 yılına kadar 100 milyar dolarlık hacme ulaştıracak yeni bir yol haritası yayınladı.

Et, süt, kanatlı ve yem sektörü başta olmak üzere tüm sektör paydaşlarını da kapsayan (400 endüstri liderini kapsıyor) bu çalışmada tarımı teşvik etmeyi ve daha da güçlendirmeyi amaçlayan yeni bir politika ortaya konuyor.

Bizim henüz 1 ya da 5 yıllık bir planımız bile yokken Avustralya, tarımının gelecek 10 yıldaki stratejisini ortaya koymuş durumda.

Kitapçık haline getirilen çalışmanın ismi “2030 Yol Haritası – Avustralya Tarımının 100 Milyar Dolarlık Planı

Detaylara girmeyeceğiz ama özetlemek gerekirse raporu hazırlayanların şu vurgusu dikkat çekiyor: “Kısa vadeli politik döngülere tabi olmayan tüm hükümet kademelerinden koordineli şekilde bir bağlılığa ihtiyacımız var. Tüm paydaşlarla birlikte yakın istişare içinde geliştirilen ve onaylanan Ulusal Tarım Stratejisi, ülke tarımının geleceği açısından kritik bir adım.”

Yani anlıyoruz ki ülkenin gıda güvencesi ve güvenliğini yakından ilgilendiren bu yol haritasını uluslararası şirketler değil, Avustralya’nın kendi çiftçileri ve sektör temsilcileri hazırlamış. Yani siparişle hazırlanmış ve ülke gerçeklerinden kopuk bir plan değil, tam aksine kendi değer ve gerçeklerini yansıtan bir yol haritasına sahipler.

Dikkat çekmek istediğimiz bir başka nokta ise 10 yıllık yol haritasının performansını ölçmek için yıllık raporlama döngüsüne de başlanacak olması. Yani ortaya koydukları plan ve programın takibini de yapıyorlar.

Bu da projeye olan inanç ve güveni artırıyor.

Zaten bizden farklılaşan noktalardan bir tanesi de burası. Yoksa bizde de çok sayıda proje ve plan var ama uygulama ve takibi noktasında maalesef teoriden pratiğe geçiremiyoruz.

Mesela bizim de tarımda 2023 hedeflerimiz var. 

Şu an 42,5 milyar dolar olan tarımsal hasılamızı 4 yıl içinde 150 milyar dolara, şu anda 17,5 milyar dolar olan tarımsal ihracatımızı da 2023'e kadar 40 milyar dolara çıkarma hedefimiz var.  Mevcut şartlarda 4 yılda bu hedeflere ulaşabilmek ne kadar gerçekçi ve inandırıcı?

Geçen haftadan bu yana 6 farklı yazıda sizlere Avustralya’daki gözlemlerimizi aktarmaya çalıştık.

Aslına bakarsanız Avustralya tarım ve gıda sektörüne dair çok farklı bir şey yapmıyor, sadece yapması gerekenleri yapıyor.

Değişen şartlara adaptasyonu sağlamak adına dersine sıkı çalışıyor ve ödevlerini zamanında yapıyor. Haliyle de bu planlı ve programlı çalışmanın meyvelerini topluyor.

Sahi dünyadaki değişimle birlikte tüm gelişmiş ekonomiler tarımda yeni pozisyonlarını alırken biz neyi bekliyoruz?

AVUSTRALYA’DAN İLGİNÇ NOTLAR

*** Sohbetlerimiz sırasında öğrendiğimize göre Avustralya’daki çöllerde 1 milyondan fazla vahşi deve yaşıyor. 1800’lü yıllarda tren yolu inşaatında kullanılmak üzere Orta Doğu’dan getirilen develer, o yıllardan beri çöllerde... Tek hörgüçlü deve nüfusunun en fazla olduğu yer unvanını taşıyan Avustralya, Suudi Arabistan dahil Orta Doğu’ya dahi deve ihraç ediyor.

*** Kanguru ve koala, ülkenin en çok tanınan sembollerinden. 25 milyon nüfusa sahip ülkede 50 milyon kangurunun yaşadığı tahmin ediliyor. 60’tan fazla çeşidi olan kangurular geriye doğru yürüyemiyorlar, hep ileri gidiyorlar. Bu da ülkenin sembolü olmasında önemli bir etken olarak ifade ediliyor. Bu arada çok sık olmasa da bazı restoranların menüsünde kanguru etinin de yer aldığını gördük ama denemedik.

*** Avustralya, biyoçeşitlilik açısından zengin bir ülke. İlginç birkaç rakam paylaşmak gerekirse dünyadaki en zehirli hayvan kategorisine giren 15 yılan türünden 10’u Avustralya’da görülebiliyor. 6 bin sinek, 4 bin karınca, bin 500 örümcek ve 350 türde kanatlı karıncanın Avustralya’da mevcut olduğu kaydediliyor.

*** Yapılan araştırmalara göre yeryüzünün en eski kültürü olarak kabul edilen Aborjinler, bu kıtada 40 bin-60 bin yıldır yaşamlarını sürdürüyor.

*** Seyahat sırasında edindiğimiz bir diğer izlenim ise trafik kurallarına herkesin uyması ve saygılı davranması. Alkollü araç kullandığınız vakit ehliyetinize iki yıl el konuluyor. Araçta seyir halindeyken cep telefonuyla konuşmanın cezası 456 dolar. Eğitim seviyesinin yüksek olmasının yanında kural dışı hareketlere yaptırım ve cezaların da caydırıcı olması ülkede hayatı daha yaşanır hale getiriyor.

İrfan Donat

Bloomberg HT Tarım Editörü

idonat@bloomberght.com