Ne olacak bu hayvancılığın hali?
Hem süt hem de kırmızı et piyasasındaki kronik sorunlar artık tüm sektör temsilcilerini açıklama yapmaya zorluyor.
Bıçak kemiğe çoktan dayanmış...
Artan girdi maliyetlerine karşın sabit kalan ve hatta gerileyen üretici fiyatları sektörü çıkmaza sokmuş durumda.
"Enflasyonu artırır" gerekçesiyle baskılanan üretici fiyatları, çiftçileri üretimden kopma noktasına getirdi.
Kısa vadede 'gıda enflasyonunu baskılamak' adına üretici aleyhine alınan kararların, orta ve uzun vadede çok daha yüksek bir enflasyon ve cari açıkla karşımıza çıktığını daha önceki yıllardan hatırlıyoruz.
Sektör, adeta freni kopmuş şekilde yokuş aşağı ilerlerken sektör temsilcilerinden geç de olsa, yazılı da olsa açıklamalar gelmeye devam ediyor.
Ulusal Kırmızı Et Konseyi'nin (UKON) resmi internet sitesinde Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Hacıince imzasıyla "Sektörün Rotası" başlıklı bir yazı yayınlandı.
Süt sığırcılığı ve besiciliğin et ve tırnak gibi olduğuna vurgu yapılan yazıda, üretimden kopan çiftçilere, kesime giden anaç hayvanlara ve sektörün önümüzdeki dönemde alacağı yara ve ekonomide yaratacağı olası hasara da dikkat çekiliyor.
UKON Başkanı Ahmet Hacıince imzasıyla yayınlanan yazı şöyle:
"Bugün hayvancılık sektöründe çok dolaşan bir cümle kalıbı var. Ne olacakla başlayan soru kalıbı. Besicilerimiz, 'Ne olacak bu karkas et fiyatlarının hali?' derken süt üreticileri de 'Ne olacak bu çiğ süt fiyatlarının hali?' demekte. Yine her iki kesimin de ortak deyişi olan 'Ne olacak bu yem fiyatlarının hali?' cümlesi de en çok kullanılanlar arasında. Bunun yanında tüketen de soruyor 'Ne olacak hayvansal ürünlerin el yakan pahalılığı nedeniyle bizim halimiz?' Biz de başka türlü soralım 'Gerçekten ne olacak bu piyasanın hali?'. Üretici ahırında 'Ürünüm maliyetinin altında gidiyor, zarar ediyorum, bu gidişle batacağım' diye ağlıyorsa ve tüketici de market rafının önünde ürünlerin pahalılığı nedeniyle alamadığı için ağlıyor ise sektörde yanlış giden bir şeylerin varlığından söz etmek gerekir.
KIRMIZI ETİN İSTİKRARI SÜTÜN İSTİKRARINA BAĞLI
Konseyimizin sorumluluk alanı kırmızı et olsa da süt sektöründeki olumsuzların et sektörüne yansıma özelliğinin bulunması nedeniyle, et ile ilgili konular ele alınırken, süt sektöründeki gelişmelerle birlikte değerlendirilmelidir. İki sektör arasındaki bağlantı, sütün para etmediği dönemlerde kesime giden dişi hayvan sayısında artışın yaşanması, özelikle de et fiyatlarının yüksek olduğu dönemlerde dişi kesim oranının aşırı şekilde yükselmesi şeklindedir. Bu da beslenmiş erkek hayvanların değerinin düşmesine neden olmaktadır. Diğer bir bağlantı ise kesime giden dişilerin birer yavru fabrikası olması hasebiyle besi materyalinde yetersizlik olarak et sektörüne maliyet artırıcı faktör olarak yansımasıdır. Şunu açıkça söyleyebiliriz ki “SÜTÜ KALDIRMADAN ETİ AYAKTA TUTAMAYIZ”. Bizim bugün için endişe duyduğumuz hususlardan biri şu an için süt fiyatlarının üreticiler tarafından tatminkar olmamasına ve sürdürülebilirliğinin ortadan kalkmasına bağlı olarak dişi hayvanların normalin üzerinde bir oranla kesime sevk edilmesidir. Bu konuya özellikle ilgili ve yetkili makamların dikkatini çekmek istiyoruz.
NE OLACAK BU KARKAS ET FİYATLARININ HALİ?
Sığır besicilerimizin 'Ne olacak bu karkas et fiyatlarının hali?' sorusuna gelelim. Önce 'durum nedir' diye bakacak olursak, besicilerimiz, maliyetinin yüzde 5-10 altında fiyatla bile ürünlerini satmakta zorlanıyor. Besicilerimiz, emeklerine mi yansınlar, bir yılı aşkın süredir bağladıkları paralarına mı yansınlar, ellerindeki malı satsalar bile aynı sayıda malı yerine koyamayacaklarına mı yansınlar ya da omuzlarına binen ağır banka faizine mi yansınlar, bilinmez ama şu belirsizliğin sonunda onların el elde baş başta kalmaya bile razı olduklarını görüyoruz. Ha bugün ha yarın fiyatlar artar belki diye hayvanlarını 15 ay beside tutan besicilerimize rastlıyoruz. Sosyal medyada Et ve Süt Kurumu'nun (ESK) yüksek fiyat açıklayarak hızlı alım yapacağı yönündeki şehir efsanelerini ve bunu da inanarak paylaşımda bulunanları görünce, besicilerimizin nasıl bir açmaza girdiğini ve sadece duymak istediklerine odaklandığını görmekteyiz. Halen ülke olarak bir miktar ithalata gereksinim duyulurken bu cephedeki soruna duyarsız kalınması halinde bu ihmal, kısa bir süre sonra daha büyük bir ithalat faturasının masamıza konmasına sebep olacaktır. Bilmeyenlerin 'nasıl olacak bu?' sorusunu cevaplamak için uzun uzun anlatmayalım, anahtar kelimeleri verelim geçelim (Üretimden çekilme-arz yetersizliği- perakende fiyat artışları-enflasyon sepeti-tüketicinin korunması-müdahale ve kabarık et ithalatı). Durum bu...
Sorunu dile getirmek ve durumu tespit etmekle kalmak gibi bir düşüncemiz yok elbette. Konsey olarak bu güne kadar şu durumların yaşanmaması için alınması gerekli tedbirleri dile getirdik ve uygulamaya konması için de gerekli mevzuat değişikliği çalışmalarını da yaparak ilgili bakanlığımıza yazılı olarak sunduk. Bunların başında kesimlerde 'KESİM STANDARDI'nın ve 'KARKAS SINIFLANDIRMASI'nın bir an önce uygulamaya konulması gelmektedir. Bunun yanında konseyimizin sektöre katkısı yönünden etkinliğinin arttırılması için de mevzuat değişikliği tasarısı oluşturduk ve sunduk. Tabii bunun yanında sektörle ilgili konular hakkındaki şikâyetlerimizi, görüşlerimizi ve önerilerimizi ilgili makamlara sürekli olarak iletmekteyiz. Ümidimizi kaybetmedik sadece her şeyin zamanında ve kararınca yapılmasını arzu ediyoruz. Şu an yine aynı noktaya geldik, 'besicimizi batırmayalım' diyoruz. Önerimiz, kararınca bir müdahalenin yapılması. Bu çözüm mü? Hayır. Bu çözüm değil ancak bugün için idame bir tedbir olarak gerekli. Bu yıl gerçekleştirilen Tarım Şurasında belirtilen tüm öneriler hayvancılığımız için iyi bir yol haritası olabilecek niteliktedir. Şura raporunda yer alan tüm önerilerin bir an önce ulusal politikaya dönüştürülmesi en büyük temennimiz olmakla birlikte, özellikle kısa vadede, mutlak surette besi materyalinin yurt içinden temini için gerekli iyileştirici çalışmaların uygulamaya konulması ve ısrarla takip edilmesi, yukarıda bahsettiğimiz üzere kaliteli et üretimine yöneltici sistemlerin uygulamaya konulması, sektörel örgütlenmelerin sorumluluk alanlarının sınırları iyi çizilmiş bir şekilde üretim ve temsil yönünden etkin kılınması, yem fiyatlarındaki kontrolsüzlüğün kaldırılması gibi konularda adımlar atılmasını istiyoruz.
Sektördeki değerli üreticilerimizin emeklerinin karşılığını alması, tüketicilerimizin sağlıklı ve güvenilir ürünlere uygun fiyatla ulaşması, bu işlerin sorumluluğunu omuzlarında taşıyan kamu yetkililerinin artlarından dua ettirmeleri ve biz sivil toplum kuruluşlarının da görevimizi hakkıyla yerine getirebilmesi temennilerimizle, sağlıcakla kalın."
Açıklamalar bu şekilde...
Ahmet Hacıince, sorunları yinelemiş, bugün gelinen noktayı özetleyerek yazılı olarak yeniden gündeme getirmiş.
Ama daha önce de benzer şekilde gündeme taşınan bu uyarıların bugüne kadar çok da dikkate alınmadığına şahidiz.
Şahsi görüşümüz, tarım tarafında üreticileri temsil eden sektör liderlerinin 'çok fazla denge gözetme' anlayışıyla yaptıkları açıklamaların pek bir etkisi ve kıymeti olmuyor.
"Aman bunu kızdırmayalım", "aman şunu küstürmeyelim", "aman onu incitmeyelim" yaklaşımı ve politikasıyla bugün geldiğimiz nokta ortada.
Doğruları söylerken ve yapıcı eleştirilerde bulunurken ama, fakat ve lakin kelimelerini bir kenara bırakma vakti geldi de geçiyor.
Bakalım bundan sonra bir şey değişecek mi?
Hep birlikte göreceğiz.
İrfan Donat
Bloomberg HT Tarım Editörü