Dijital Hizmet Vergisi Kanunu Kasım 2019’da TBMM’den geçmişti.
Geçtiğimiz hafta Gelir İdaresi Başanlığı Dijital Hizmet Vergisi Uygulama Tebliği taslağını web sitesinde yayımladı.
Dijital Hizmet Vergisi’nden etkileneceğini düşünen şirketler, kanun metni TBMM komisyonuna geldiği andan itibaren çekincelerini iletmeye başladılar.
İdare düzenli olarak sektör sorularını cevaplamaya, geri bildirimleri almaya devam ediyor. Ancak, kanun metninde komisyon görüşmeleri sonrası önemli bir değişiklik yapılmamıştı. Uygulama tebliğinin de kanun da söyleneni yansıtması gerekiyor. Bu bakımdan şu aşamada büyük bir değişiklik öngörülmüyor..
Daha önce, yasanın ağırlıklı olarak, yurt dışında yerleşik olup ülkemiz insanından kazanç elde eden küresel şirketlerin vergilendirilmesini ana amaç olarak ortaya koyduğunu yazmıştım.
O zaman yerleşik ve tam vergi mükellefi olan şirketler neden ses çıkartıyor?
Öncelikle, yasa dijital ortamda sunulan her türlü reklam hizmetini, her türlü sesli görsel ve içerik satışını kapsıyor. Bu hizmetlere yönelik dijital ortamda dijital hizmet sağlayıcıları tarafından verilen aracılık hizmetlerinden elde edilen hasılatı dijital hizmet vergisine tabi tutuyor.
Söz konusu hizmetlerin Türkiye’de sunulması veya faydalanılması gerekiyor. Hizmet yurt dışında sunulsa da, eğer Türkiye’de bulunan kişilere yönelikse, vergi kapsamına giriyor.
Vergi mükellefin elde ettiği hasılat üzerinden %7.5 oranında alınacak.
İstisnalar düşünülmüş, muafiyet kuralları var. Ancak, bazı şirketler için iş tam da burada karışıyor.
Türkiye’den ele edilen hasılatının 20 milyon Türk Lirası’ndan az olması veya dünya genelinde elde edilen hasılatın 750 milyon Euro’dan az olması halinde, ilgili şirket Dijital Hizmet Vergi’sinden muaf kabul edilecek deniyor. Fakat, bir de mükellefin, finansal muhasebe açısından konsolide bir grubun üyesi olması halinde, limitlerin uygulanmasında, grubun, verginin konusuna giren hizmetlere ilişkin elde ettiği toplam hasılat dikkate alınacak...
Yani Dijital Hizmetler Vergisi kapsamında ilgili hizmetleri dünya genelinde sunan bir büyük ortağınız varsa ve onlar da Türkiye’de ortağı oldukları yerleşik şirketi finansal açıdan konsolide ediyorlarsa, yerleşik şirket olarak siz de bu verginin mükellefi oluyorsunuz.
Haliyle, büyük yabancı ortağı olan, aracılık hizmeti sağlayan platform şirketleri (ağırlıklı e-ticaret, ilan şirketleri vb.), biz tam mükellef olarak zaten kurumlar vergisi ödüyoruz, bu vergi oranı yüksek, bize ağır ilave bir yük getiriyor diyor.
Dünya da durum nasıl?
Belçika, Fransa, İtalya, İspanya ve Birleşik Krallık örneklerinde benzer hizmetler için düşünülen vergi oranlarının daha düşük, %2-3 arasında. Macaristan da bu oran bizde ki gibi 7,5 ancak orada da verginin kapsamı daha dar, sadece reklam gelirlerini dikkate alıyor. Böyle bakınca Türkiye’de uygulanacak vergi oranı yüksek kalıyor. Revizyona gidilecek mi, bu aşamada bilgimiz yok.
Sektörü endişelendiren başka bir madde şu; ‘’Mükellefin Türkiye içinde ikametgâhının, işyerinin, kanuni ve iş merkezlerinin bulunmaması halleri ve gerekli görülen diğer hallerde Hazine ve Maliye Bakanlığı, vergi alacağının emniyet altına alınması amacıyla vergiye tâbi işlemlere taraf olanlar ile işleme ve ödemeye aracılık edenleri verginin ödenmesinden sorumlu tutabilir’’ deniyor...
%15 stopaj vergisi yerli ve millinin üzerine kalmıştı.....
Öncelikle, ülkemizde yerleşik olmadan, Türkiye’den kazanç elde eden küresel şirketlerin yükümlülüklerini kanunda gösterildiği şekilde yerine getireceklerini umuyoruz.. Aksi durumda, bu verginin toplanması, yukarıdaki maddede kastedildiği gibi, hizmeti alan tarafa yükümlülük olarak gelirse, olay daha da karmaşık bir hal alacak..
Sektörün tedirgin olması, işte bu %15 stopaj uygulamasından kaynaklanıyor. Hatırlayalım... Aralık 2018’de, 476 sayılı Cumhurbaşkanı kararıyla, yurt dışında yerleşik, ülkemizde kazanç elde eden, Google, Facebook, gibi reklam devleri %15 stopaj uygulamasına tâbi olmuşlardı. Kararname, reklam hizmetini satın alanlara, reklamı satan şirketlere ödeme yaparken, %15 stopaj kesintisini yapmaları yükümlülüğü getirdi.. Reklam hizmetini satın alan yerleşik şirketler karara uygun stopaj kesintilerini yapıp devlete ödediler. Ancak, reklam satanların kestikleri fatura miktarı değişmedi. Yani pratikte, yurt dışında yerleşik ve kazançları üzerinden ülkemizde vergi ödemeyen şirketler yerine, %15 stopajın külfeti ‘’yerli ve milli’’nin üzerine kaldı.
Dijital Hizmet Vergisi reklam hizmetini de dahil eden geniş kapsamlı bir vergi. %15 stopaj sadece reklam hizmetini kapsıyor. Bu durumda, eğer bu hizmetleri sağlayarak Türkiye’den gelir elde eden küresel bir şirketseniz ve tam mükellef değilseniz, toplam 22,5 vergiye tabi olacaksınız.
Türkiye Dünya’da net çözümü ve uygulaması olmayan bir konuya liderlik ediyor. Cesur davranıyor. Değişen dijital çağ, yeni iş modelleri, devletlerin vergisi ödenmeyen gelirlerin peşinde olmasını gerektiriyor. Bu kapsamlı ve etkileri büyük alt yapıları kurmak kolay değil. Dijital vergi ve %15 stopaj’ın uygulamasında yerel ve milli şirketleri kollayacak ince ayarlar bir şekilde zaman içinde yapılacaktır diye düşünüyorum.
1 Mart dan itibaren kimler nasıl uyum gösterecek takip edeceğiz.