Hafta boyu izlediğimiz bir çok verinin ayrı ayrı hikayeler anlatmasını bir tarafa bırakalım ve büyük resme bakalım. Son dönemde merkez bankalarının aksiyonlarına, sözle müdahele yöntemlerine ve piyasa tepkilerine bakmayı bırakırsak, bunlardan arındırılmış resimde ne görüyorsunuz?  Ben “simya” görüyorum...

Simya ekolünde, değişim esastır. Popüler kültürde madenlerin altına dönüştürülmesi olarakta bilinen simya da aslolan değişimin kendisidir. Bu değişim olurken, sizin doğru noktaya odaklanmanız gerekirki büyük resmi kaçırmayın.  

Fed’in 22 Mayıs’ta bize “Buraya bakın” dediği noktaya hepimiz odaklanmışken, 4 ay sonra (18 Eylül’de) tahvil alım programında kesintiye (tapering) gitmeyerek, “Aslında bir diğer tarafa bakmanız gerekirdi” dedi.  Parasal genişleme kuşağı bütün hızıyla devam ederken, piyasaların odak noktası tahvil alım programının miktarında ve zamanlamasında kaldı. İster sözle müdahale deyin, ister başka birşey, odak noktası bu iki noktadayken makroekonomik resmin kendisini kaçırmak çok mümkün.  

2008 yılında “subprime mortgage krizi” (konut kredisi krizi) ile başederken, ABD’de TARP yasası i imzalanıp yürürlüğe girmişti. Bu yasayı hatırlayın. TARP yasası yoluyla ABD’de bankalara ve sorunlu mortgage tutan kurumlara, Amerikan Hazinesi’nin ilk 350 milyar doları vermesinin izni 3 Ekim 2008 yılında çıktı. İkinci 350 milyar dolar 3 ay sonra 15 Ocak 2009’da onaylandı. Bu para ile Fannie Mae ve Freddie Mac’in elinde tuttukları batık mortgage kredileri fonlandı.  Bu yasaya karşı çıkan çok olmustu. Çünkü, TARP direkt bir yolla, Amerikan Hazinesi’nin ortadaki borcu fonlamasını sağlıyordu. Ancak TARP’tan sonraki programlar da, ki buna FED’in parasal genişlemesi de dahil, öyle ya da böyle bir şekilde ABD’deki yabancı bankaları fonlamaya devam eder oldu.  

Bunun örneğini FED’in aylık H8 raporunda görebiliriz. ABD’deki yabancı bankaların ellerinde tuttukları nakit varlıklar, Nisan sonunda 1 trilyon doları geçmişti. Son veri 20 Kasim itibarıyla 1.267 trilyon dolara işaret ediyor. Bu veriye, FED’in bilançosu ile birlikte baktığımızda arada 100%’e yakın bir korelasyon görüyoruz. FED’in bilançosu genişlerken, Amerika’daki “yabancı” bankaların ellerinde tuttukları nakit varlıklarda aynı oranda genişliyor. (Grafikte sarı ve beyaz)

Peki bu ne demek?

Parasal genişleme, Amerikan bankacılık sisteminde en çok “yabancı” bankaların bilançolarına yarıyor. ABD’deki yurtiçi küçük banka bilançolarındaki nakit varlıklara ise, parasal genişlemenin neredeyse hiçbir artırıcı etkisi olmamış. (Grafikte kırmızı) ABD’deki yurtiçi büyük bankalarda ise genel bir artış trendi izleniyor, ama FED bilançosuyla paralellik daha önceki QE’lerde kesinlikle gözükmüyor. Sadece 2013 yılında biraz daha baskın bir artış görebiliyoruz.    

FED’e ve Başkan Bernanke’ye yapılan eleştirilerin çoğunun özünde de aslında bu durum var. Neden Amerikan ekonomisinin toparlanması için yürürlüğe giren parasal genişleme programı, yerel bankalara değil de yabancı bankalara yarıyor? Daha önce TARP gibi yasalarla, şimdi parasal genişleme ile, ileride başka bir enstrüman sayesinde, batık krediler veya sorunlu varlıkların üzeri kapatılabiliyor.

Şimdi bu simya değil de ne?

 

Not:Fed’in H8 raporlarından alınan nakit varlıklar kalemi ne içeriyor? 1-Kasada bulunan nakit, 2-toplanacak nakit varlıklar, ve 3-Federal Reserve Bankalarından ve diğer bankalardan alacaklar.

Kaynaklar: Bloomberg, ABD Merkez Bankası (FED) H8 raporu: http://www.federalreserve.gov/releases/h8/current/   
     

Advertisement