TCMB'ye göre fintechler finansal istikrarı nasıl etkileyecek?
Finansal teknolojiler alanında son yıllarda yaşanan değişim gelişimin hem şirketler hem de devletler için son derece önemli olduğunu ve geleceğin ticaret savaşlarının da finansal teknoloji (Fintech) şirketleriyle olacağını, ülkelerin de attıkları adımlarla fintech dünyasında merkez olma yarışında olduklarını bir önceki yazımızda belirtmiştik.
Finansal Teknoloji şirketlerinin önemi ve finans sektörü üzerinde yapacağı köklü değişime Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası'nın bugün yayınladığı 2019 yılı Finansal İstikrar Raporu'nun ilkinde de dikkat çekiliyor. Raporda, fintech ekosisteminin finans sektörüne ve finansal istikrara getireceği fırsatlar ve riskler 3 sayfada detaylı bir şekilde yorumlanıyor. Son yıllarda, yapay zekâ ve büyük veri setlerinin kullanımının, dağıtık veri tabanları ve kriptoloji alanındaki uygulamalar ile mobil ve internet teknolojilerindeki gelişmelerin finansal hizmetler sektöründe hızlı bir şekilde uygulama alanı bulduğuna, yeni ürün, hizmet ve iş modellerinin ortaya çıkmasına neden olduğuna dikkat çekiliyor.
'DÜZENLEMELERİN GÖZDEN GEÇİRİLMESİ BEKLENİYOR'
Öte yandan, finansal teknolojilerin yaygın kullanımının, ürün çeşitliliğini artırarak daha yüksek hızla ve düşük maliyetle finansal piyasalara ve hizmetlere erişimi mümkün kıldığı tespiti yapılırken, finansal hizmetlerde rekabet ve çeşitliliğin artmasının, daha etkin işleyen ve dayanıklı bir finansal sistemin oluşmasına katkı sunacağının altı çiziliyor. Raporda, finansal teknolojilerdeki yeniliklerin ise sistemik riske dönüşme potansiyeli olan operasyonel ve siber riskler gibi birtakım riskleri de beraberinde getirebileceğine dikkat çekiliyor.
Raporda dijital finansal hizmetlere olan talebin artmasının önümüzdeki dönemde bankacılık sektörü faaliyetlerine ve riskliliğine daha fazla etki edeceği öngörülmüş ve finansal düzenlemelerin de bu doğrultuda gözden geçirilmesi ve değiştirilmesinin beklendiğinin altı çiziliyor.
'AÇIK BANKACILIĞIN GELENEKSEL YAPIYI ETKİLEME POTANSİYELİ VAR'
Finansal İstikrar Raporu'nun ilgili bölümünde en dikkat çekici uyarı ise "açık bankacılık" konusunda yapılıyor. Geleneksel finansal kuruluşlar ile fintechler arasındaki ilişkinin, piyasa yapılarında değişikliklere yol açarak finansal istikrara etki edebileceği değerlendirilirken, özellikle de fintech firmalarınca gerçekleştirilen ve “açık bankacılık” olarak adlandırılan faaliyetlerin geleneksel yapıyı etkileme ve dönüştürme potansiyeli taşıdığına dikkat çekiliyor.
"Peki nedir bu etkiler" diye soracak olursanız, fintechlerin ödeme hizmetleri ve kredi aracılık faaliyeti alanlarında rekabeti artırarak bankaların kârlılığını azaltması ve risk iştahının artmasına yol açması olarak belirtiliyor. Bunun yanı sıra açık bankacılık faaliyetlerinin siber risklere karşı kırılgan olduğu belirtilip, finansal istikrara yönelik riskler arasında gösteriliyor. Ancak diğer taraftan, merkezileşmenin azalması ve ürün farklılaşması ile finansal hizmetlere erişimin kolaylaşmasının da finansal istikrara katkı sağladığı da vurgulanıyor.
Bu noktada hemen raporun dışına çıkıp, açık bankacılığın önemini anlatması açısından bir bilgi paylaşalım. Finans sektörünün dünyadaki kalbi olan İngiltere'de, 15 aydır düzenlemelerin dışında atılan adımlar şöyle: 118 kuruluş açık bankacılık ile ilgili lisans almış, 200 kurum açık bankacılık lisansı bekliyor. Ülkedeki 49 banka ise açık bankacılık ile ilgili veri vermek üzere altyapılarını hazır hale getirmiş. Bu rakamlar da önümüzdeki dönemde açık bankacılığı çok daha fazla konuşuyor olacağımızın bir göstergesi.
'TEKNOLOJİ ŞİRKETLERİNİN FİNANS FAALİYETLERİ ARTIYOR'
Tekrar Merkez Bankası'nın raporuna dönecek olursak, raporda büyük teknoloji şirketlerinin finans alanında faaliyetlerini artırmasına ve bu durumun getireceği risklere de dikkat çekiliyor.
Özetle büyük teknoloji şirketlerinin de doğrudan finansal hizmetler alanında faaliyet göstererek geleneksel finansal kuruluşlar ile rekabet ettiğine dikkat çekilerek, başta Çin olmak üzere gelişmekte olan ülkelerde ödeme, kredi temini ve portföy yönetim hizmetleri gibi alanlarda faaliyetlerini artırdığının altı çiziliyor. Raporda bu durumun, bankalara bağımlılığı azaltarak ödünç alınabilecek fonların çeşitlenmesini sağladığı, piyasada şeffaflığı artırarak finansal tabana yayılmaya katkı sunduğuna vurgu yapılırken, artan şeffaflık ile beraber özellikle tüketicilerin lehine fiyatlama davranışlarının yaygınlaşacağı öngörülüyor.
Ancak raporda buradaki risklere de dikkat çekilerek, teknoloji şirketlerinin, yüksek yoğunlukta tüketici verisine dayalı olarak geliştirilen iş modelleri ile rekabet üstünlüğü elde edebileceği ve diğer finansal kuruluşların ilgili finansal hizmet piyasalarından dışlanmasına yol açacağı uyarısında bulunuyor.
'SİSTEMİK RİSKLER ARTIYOR'
Merkez'e göre bu durum da, teknoloji şirketlerinin sistemik önemini artırıcı bir risk doğuruyor.
Bu şirketlerin izlediği rekabetçi fiyatlama davranışı ve belirli finansal ürünlerin sübvanse edilmesi; risklerin yanlış fiyatlanmasına ve tüketicilerin yüksek kaldıraç ile faaliyetlerde bulunmasına da yol açma riski taşıyor. Büyük teknoloji şirketlerinin finansal kuruluşlar ile birlikte çalıştığı durumlarda da finansal sistemin bağlantılılığı artıyor ve sistemik risk olasılığı yükseliyor. Raporda, finansal kuruluşların bulut bilişim ve veri yönetimi gibi üçüncü taraf hizmetlere artan bağımlılığının finansal istikrara yönelik bazı riskleri ortaya çıkardığına da dikkat çekiliyor. Raporda bu alandaki riskler ise finansal kuruluş ile üçüncü taraf hizmet sağlayıcıları arasında bilgi asimetrisi oluşması, veri mahremiyetine ilişkin hususlar, az sayıda hizmet sağlayıcısına bağımlı çalışılması ve kritik faaliyetlerin bulut bilişim kapsamında yürütülmesi olarak sıralanıyor. Ayrıca, operasyonel bağımlılıkların finansal piyasalarda risklerin aktarım mekanizması haline gelmesinin, siber dayanıklılık ve güvenlik konularını sistemik risk açısından da ön plana çıkardığına dikkat çekiliyor.
Merkez Bankası, teknolojik yeniliklerin, finansal hizmetler alanında artan bir yer edinmekle kalmayıp, finansal kuruluşlar ve düzenleyici otoriteler tarafından raporlama, düzenlemelere uyum ve denetim süreçlerinde de uygulama alanı bulduğuna da dikkat çekiyor. Buna örnek olarak da, yapay zekâ, makine öğrenmesi ve büyük veri gibi teknolojik yeniliklerin veri raporlama, tüketici risk profili ve kredi skorlama başta olmak üzere düzenlemelere uyum sürecinde finansal kuruluşlar tarafından kullanılması gösteriliyor. Raporda, düzenleyici otoritelerin ise gözetim, denetim faaliyetlerinin raporlanması ve analizlerin iyileştirilmesi gibi alanlarda bu teknolojilerden yararlandığı belirtiliyor. Raporda bu teknolojilerin kullanılmasıyla finansal kuruluşların daha düşük maliyetle düzenlemelere uyumluluğu sağlarken, düzenleyici otoritelerin de bu teknolojiler sayesinde daha fazla veri toplayarak bu verileri analiz etme imkânına kavuştuğuna vurgu yapılıyor.
Bütün bu gelişmeler ışığında Finansal İstikrar Raporu'nda yapılması gerekenler de özetlenmiş. Bu aşamada finansal teknolojiler alanındaki hızlı gelişimin finansal istikrara yönelik etkilerinin yakından takip edilmesi, olası risklerin belirlenmesi ve ihtiyaç halinde ilgili sektörlerde düzenlemelerin oluşturulmasının birer gereklilik olarak öne çıktığına vurgu yapan Merkez Bankası'na göre, ülkemizdeki düzenleyici ve denetleyici otoriteler de fintech alanında gerekli çalışmaları ve düzenlemeleri yapıyor.
BDDK Başkanı Mehmet Ali Akben'in geçtiğimiz günlerde, hazırlıklarına başlanan 11'inci Kalkınma Planı kapsamında bankacılık sektörünün dijitalleşmesi ve finansal tabana yayılma konularına odaklanacaklarını açıklamasının ardından, Merkez Bankası'nın yılın ilk Finansal İstikrar Raporu'nda finansal teknoloji alanındaki gelişmelere detaylı yer ayırması oldukça önemli. Gerek regülatörler olsun gerek de finans kurumları, Türk finans sektörünün tüm paydaşlarının finansal teknolojiler ekosistemini en sağlıklı şekilde büyütmeye ihtiyacı var.