Advertisement

Aralık ayında sanayi üretimi bir yıkım yaşadı. TÜİK verilerine göre Türkiye'nin Aralık-2018 sanayi üretimi yıllık bazda %9.8 düştü.  Peki, sanayi üretimi niçin düşüyor? Daha net soralım: Nerde yanlış yapıyoruz?

Ya da çuvaldızı kendimize batırdıktan sonra başkalarına dönük olarak şu soruyu soralım: Global konjonktürün dayattığı küçülmeye rağmen, örneğin Almanya'nın, Hollanda'nın, Çin'in, Güney Kore'nin veya Singapur'un sanayi üretimi nasıl direniyor, direnmekle kalmıyor yukarı çıkıyor, artıyor?

Her iki sorunun da yanıtı çok basit: Türkiye, yüksek teknolojiye dayalı sanayi üretimi konusunda "verimli" bir ülke değil; ötekiler hem verimli hem de yüksek teknoloji üretimi konusunda birbirleriyle yarışıyorlar.

Aralık-2018 sanayi üretimini TÜİK'in sayfasında ziyaret ederseniz, şöyle bir manzara göreceksiniz:

Sanayi üretiminin 12 alt kırılımı var. Bunları -yıllık bazda- altalta yazıyoruz:

Madencilik ve Taşocakçılığı                          :% -2.1

İmalat Sanayi                                            :% -10.8

Elektrik, gaz, buhar                                    :% -1.2

Ara malı                                                    :% -14.9

Dayanıklı Tüketim Malı                                :% -8.9

Dayanıksız Tüketim Malı                              :% -6.4

Enerji                                                        :% -0.3

Sermaye Malı                                             :% -8.6

Düşük Teknoloji                                         :% -9.8

Orta Düşük Teknoloji                                  :% -19.2

Orta Yüksek Teknoloji                                 :% -9.6

Yüksek Teknoloji                                      :% (+)15.3

 

Lütfen, koyu karakterlerle dizilmiş son satıra dikkatle bakın. Sanki başka bir ülkenin üretimi gibi. Değil elbet, Türkiye sanayi üretiminin bileşenlerinden biri. Hepsi gerilerken, yüksek teknoloji üretimi ayakta kalmakla yetinmeyip, ortalamanın daha da aşağı inmemesi için özel bir "direnç" noktası yaratmış gibi.

Tablodaki 12 alt kırılımın tümü "eksi" değerlerde, tek bir "artı" değer var, o da Yüksek Teknoloji ürünlerinde. Çok çarpıcı değil mi? Aralık ayında sanayi üretiminiz çökmüş, tüm kalemlerde "eksi" değerlerdesiniz, fakat Yüksek Teknoloji Üretiminde "artı" değerlere sahipsiniz.

Bu tabloda bir tuhaflık yok mu? Bence yok.

Tek tek, basitten zora doğru giderek anlatalım:

Yüksek teknoloji sanayi üretimi nedir?

1)Temel Eczacılık Ürünleri(ilaçlar, tıbbi solusyonlar, gen teknolojisi ile üretilen müstahzarlar)

2)Bilgisayar üretimi, Elektronik ve optik ürünler(cep telefonları, masaüstü bilgisayarlar, objektifler, elektronik parçalar, motorlar)

3)Hava ve uzay araçları(savunma ve gökbilim sanayinin ihtiyacı olan tüm ürünler )

Aralık-2018 verisinde "artı" olarak gördüğünüz sütunu bu ürünler dolduruyor.

Yüksek teknoloji ürünlerinin müşterisi her zaman hazır; kriz, darboğaz, resesyon ortamlarında bile bu ürünlerin müşterisi parayı ödeyip bu ürünleri sizden almaya can atıyor. Nitekim, Aralık-2018 sanayi üretimi verileri bunu açık açık söylüyor size.

Üstelik, birim/kg fiyatları ile de ayrı bir avantaj sunuyor.

Bir daha yazalım: Yüksek teknoloji ürününüz varsa, her koşulda müşterisi var, hazır; üstelik çok yüksek meblağları ödeyerek bunları almaya can atıyor.

Düşük teknoloji sanayi üretimi ile yüksek teknoloji ürünleri arasındaki farkı ortaya koymak için birkaç rakam verelim:

Türkiye'nin düşük teknoloji ürünleri ihraç birim/kg fiyatı 2003 yılında 2.4 dolar iken, 2018'de(15 yıl içinde) birim/kg fiyatı 2.06 dolara gerilemiş(TÜİK)

Yani, daha çok üretip, daha az kazanır olmuşuz. Neden? Çünkü, aynı üretimi bizimle eşdeğerde ve rekabet edecek tarzda üreten ülke sayısı artmış. O alanda daha fazla üretici olunca da bizim fiyatlarımız gerilemiş.

Peki, yüksek teknoloji ürünlerinde durum aynı mı? Elbette değil.

2003 yılında Türkiye yüksek teknoloji ürünlerini birim/kg cinsinden 19.9 dolara ihraç ederken,(15 yıl sonra) 2018'de aynı ürünü birim/kg cinsinden 29.6 dolara ihraç etmeyi başarmış(TÜİK)

Tablo iyiye gidiyor, diye düşünürken, TÜİK'in bir başka verisi bizi uykudan uyandırıyor:

2009 yılında toplam ihracatımız içindeki payı %3.4 olan yüksek teknoloji ürünü sanayi mallarının oranı 2017'de %1.9'a düşmüş(TÜİK)

Sorun burada. Yukardaki Aralık-2018 sanayi üretiminin son sütunu bize diyor ki, "sen yeter ki üret, satılır"

Ama Türkiye zoru görünce bildiği "patika"ya sapıyor ve toplam ihracat içindeki "en değerli ve müşterisi hazır" ürünlerden çıkıp, herkesin her ülkenin ürettiği "harcıalem ürünler" üretim bataklığına saplanıyor.

Bir umut vesilesi olsun diye yazdık bu yazıyı. Eğer, yüksek teknoloji potasından çıkmaz isek "önümüz açık", değilse başa döneriz.

Spielberg'ün "Jurassic Park" filminde bir sahne şöyleydi: Dinozorlar bir aracın içindeki kişileri takip ediyor. Bu arada sürücünün gözü dikiz aynasından arkayı gözlüyor. Dikiz aynasının altında bir yazı: Dikkat! Cisimler aynada göründüklerinden daha yakındır!

Aralık-2018'deki dikiz aynamızda tüm kalemler düşerken bize doğru gelen ve %15.3 artan yüksek teknoloji ürünlerimiz bence göründüklerinden daha fazla. Eğer; ASELSAN, ROKETSAN, HAVELSAN, TAİ, TEİ gibi kuruluşların üretimleri biraz daha özendirilebilse ve kamu kuruluşu niteliğindeki bu kuruluşların yüksek teknoloji üretimlerine özel sektör "teşvik"le dahil edilebilse, teknoloji çağına doğru daha hızlı koşabiliriz.