Advertisement

Hummer markasını duymayan kalmamıştır, sanırım. 1990'lı yılların ortasında zenginler "Hummer'ı olanlar ve olmayanlar" diye ikiye ayrılıyordu. Korona Virüs sebebiyle dünya yeni bir döneme girerken, Hummer'ın dünyada ve Türkiye'de temsil ettiği değerlerin "görgüsüz ekonomi" için ders niteliğinde olduğunu düşünüyorum.

Artık, şöyle bir dünyamız olmalı: Daha geleneksel kalıplar üzerinden tüketim, az israf, duygusal tatmin, başkalarını gözetme(digerkamlık, özgecilik), dayanışma içinde hareket etme, gelir uçurumlarının farkına varma, gerçek anlamda evreni koruma güdüsü...

Hummer, 17 Ocak 1991'de başlayan Irak Savaşı sırasında Amerikan ordusu için çöl şartlarında kullanılmak üzere üretilen bir askeri araçtı. 1000 beygir gücünde ve 15.574 tork üreten güçlü bir arazi motoru kapasitesi vardı. 0'dan 100 Km'ye 3 saniyeden biraz fazla zaman diliminde çıkabilen ivmelenme kapasitesi vardı. Herbiri 100 galon yakıt alan çift yakıt tankına sahipti. Lastikleri içerden şişirilip, indirilebiliyordu. (Çöl safarisi yapanlar bilir, safari başlarken araçların havası minimum seviyeye indirilerek, lastiklerin kumda tutunması sağlanır.) Dört lastiği patlak dahi olsa saatte 32 km. hız yapabiliyordu.

46 cm. engel aşabiliyor; 76 cm. sudan geçebiliyor; 40 derece eğimli yolda yanlayarak hareket edebiliyor; 60 derecelik eğimi tırmanabiliyordu.

100 km'de 111 litre yakıt tüketiyordu.

5.5 metre uzunluğunda, 2.5 metre genişliğinde olmasına rağmen, içine en fazla 4 kişi sığabiliyordu, çünkü; dev motoru, aracı dengede tutsun diye gövdenin tam ortasına yerleştirilmiş durumdaydı ve motor üst kabini aracın içinde küçük bir tepe oluşturuyordu.

Irak Savaşında, Amerikan güçlerinin Komutanı General Norman Schwarzkopf, bir Hummer'ın önünde poz verince, otomatik olarak "Çöl Ayısı" lakabını almıştı. Savaşı, aslında Hummer'ın kazandığı böylece zihinlere kazınmış oldu.

O güne değin askeri amaçla üretilen araca ilk olarak Arnold Schwarzenegger(Terminatör) talip oldu. Savaş geride kaldığı için ve Hummer'a artık yeterli talep olmadığı için General Motors, bu talebe hızlıca "evet" dedi. İlk sivil Hummer sahibiyle ve Hollywood ile buluştu.

Bu noktadan sonra, yeryüzünde kendini Çöl Ayısı ve Terminatör'le özdeşleştiren ne kadar zengin varsa, sipariş kuyruğuna girdi. Türkiye, BMW ve Mercedes'in ilk seri ürünlerinde olduğu gibi, Hummer'da da ilk siparişçi olarak yerini aldı. Mazhar Alanson, "Bonus Aga" reklamını bir Hummer'le çekti. Hülya Avşar, Sibel Can ve Seren Serengil kliplerinde Hummer kullandı. İlk Hummer alanlar arasında Mahsun Kırmızıgül, Tarık Tarcan ve Reha Muhtar vardı.

Hummer bir türetme sözcük, dilimize "Vınlayan Şey", "Uğuldayan Şey" olarak çevrilebilir ama gerçek isimlendirmesi, motorundan çıkan ve başka bir motorda olmayan "Humm" sesinden yola çıkılarak yapıldı.

Türkiye'ye ilk ithal edenler %4 vergi ile "ticari araç" olarak soktu. Fakat o kadar büyük bir rağbet ortaya çıktı ki, bir gece ansızın vergi 20 kat artırılarak ithalatın önü kesilmeye çalışıldı.

Tam da bu dönemde, yani satışların bıçakla kesilmeye başladığı evrede, Hummer'ı üreten General Motors(GM), Amerikan iflas masasına düşmüştü. Alttan yürüyen bir pazarlık da o günlerde kendini gösterdi. GM, Hummer'ı, Çin-Sichuan merkezli Tengzhong Heavy Industrial Machinery adlı şirkete satmak üzereyken, Çin düzenleyici otoritesi, satışı "iptal" etti.

Hummer, GM'nin elinde "ölü" bir varlık olarak kaldı. GM, iflasın eşiğinden Beyaz Saray(Pentagon da diyebilirsiniz) eliyle kurtarıldı.

Hummer, 1991'de bir savaş aracı olarak yaratılmıştı. 2010 yılına kadar görgüsüz Amerikan zenginlerine, Pakistan, Hindistan, Suudi Arabistan, tüm Körfez ve Kuzey Afrika ülkelerine "sivil" bir gösteriş aracı olarak peynir-ekmek gibi satıldı. Hummer çok satılınca, "Hummer Botları", kemerleri, tokaları vs. pazara çıktı.

Yazıda Hummer'dan sözederken "di"li geçmiş zaman kipi kullanıyoruz, çünkü artık Hummer üretilmiyor. Bu arada bir not: Elektrikli Hummer üretimi son aşamada ve sanırız bugünlerde piyasaya sürülüyor.

Yazıyı bağlıyorum: 1990-2020, tüketimin tüm dünyada çılgınlık seviyesinde arttığı yıllar olarak geride kalıyor. Ülkeler, daha mütevazi büyüme rakamlarına kendilerini uyarlamaya çalışıyorlar. Türedi Zenginler, "para harcama kültürü" ediniyorlar. Çevre, önemli bir hassasiyet haline geliyor. Yoksullarla dayanışma, günyüzüne çıkıyor.

Geçmiş 30 yıla egemen olan ancak şimdilerde Korona Virüs vesilesiyle değişim geçiren yeni değerlerle tanışıyoruz.

Sadece Çöl koşulları için üretilen, oluk gibi yakıt tüketen, büyük kentlerin dokusuna ve doğasına son derece aykırı, gürültülü, görgüsüz bir aracın kentlerde artık işi olmamalı. Buna aracılık eden insan tipi de elbet...

New York'un, Hong Kong'un, Moskova'nın, Paris, Londra ve Berlin'in ve elbet İstanbul'un lüks lokantalarının kapısına çekilen "Hummer Görgüsüzlüğü"nü dayatan ekonomiler, yerini insancıl olan modellere bırakmalı, bırakacak, diye düşünüyoruz.