Advertisement

1998 yılında Avrupa Birliği'nin yeterlilik kriterlerini yerine getiren 11 üye ülkenin bir araya gelmesi ile parasal birlik sağlanması ve nihayetinde siyasi birliktelik oluşturabilmek için Eurozone denilen bölge oluştu. 1999 yılından 2002 yılına kadar her ülke kendi para birimi ile birlikte euroyu kullanıma soktu. 1 Ocak 2002 yılından itibaren ise bu 11 üye ülke için geçerli olan tek para birimi euro olmuştu. Bu 11 ülkeye 2000 yılında Yunanistan katıldı. 2002-2007 yıllarında ise 5 yeni ülkenin daha katılımı ile toplam 17 ülke "Euro Zone" denilen ve sadece euronun geçerli olduğu parasal birliğe dahil olmuş oldu.

Şimdilerde adı sürekli kriz ile anılan Eurozone denilen bölgeyi biraz daha yakından tanımak için aşağıdaki rakamlara bir kez daha bakmakta fayda var:

Toplam Nüfüs                : 330 Milyon

Toplam Nominal GSH   : 12 MİLYAR $

Enflasyon ort   (TÜFE)  : % 2,4

Ticaret Dengesi            : 7,5 milyar €

İşsizlik                          : %11

Referans Faiz                : %1

Büyüme Oranı              : % -0,1

1992 yılında yola çıkan ve sloganı Avrupa'da nihayi bir parasal, siyasi ve kültürel bir birlik sağlamak olan Avrupa Birliği projesinin en önemli ayağı olan Eurozone, yukarıdaki detaylarını vermiş olduğumuz büyüklüklere kavuşmuş olmasına rağmen şimdi dağılmanın eşiğine gelmiş durumda.

Eurozone'u yıkan üye ülkeler arasında ki dengesizlikler

Bugün Eurozone'un bundan böyle aynı yapı ile yoluna devam etmesinin mümkün olmadığını savunanların en büyük argümanı üye ülkeler arasındaki ekonomik ayrışmalar. Gerçekten de ilk kurulduğunda ortak para kullanıp işgücünün serbest dolaşımını sağlayarak rekabet ve fırsat eşitliği ile topyekûn Avrupa'nın refahını artırmak üzere yola çıkan Eurozone bir çok üye ülke için bir felakete dönüştü.

Aşağıda sunduğum, üye ülkelerin son 10 yıldaki belli başlı ekonomk konularda gelişimi aslında konuyu çok net açıklıyor

                                Büyüme  Yıllık                             Borç/GSH

Ülke                      2002           2012                2002           2012

Almanya            - % 0,4            % 1,2            %61               %81

 Fransa              + % 0,6           %0,3              %60               %85

İspanya             +%3,00          -%0,4             %55              %85**Yardım Sonrası

İtalya                %  0,0             -%1,4              %100           %120

 

Görüldüğü gibi Almanya son 10 yıl içinde borçluluk oranında bir parça artış yaşamasına rağmen krizin en akut olduğu şu dönemde dahi büyüme konusunda son derece başarılı bir performans göstermiş. Diğer yandan Fransa borçluluğunu artırmasına rağmen büyüme rakamlarına bunu yansıtamamış durumda. Güneye indikçe ise durum daha vahim oluyor. İtalya, Eurozone'a katılmadan önce de % 100 Borç/GSH oranı ile en borçlu ülkelerden biriyken, bu oran 10 senede % 100'den %120'ye çıkıyor. Buna karşılık % 0 büyüyen bir ekonomiden - % 1,4 daralan bir ekonomiye dönüşüyor. Yani İtalyanlar borçlanıyor ama bunun ekonomilerine bir faydası olmuyor.

İspanya'da da benzer bir resim görüyoruz. Özellikle düşük faiz ve sıcak iklimi sayesinde bir anda Avrupa'nın turizm merkezi olan binlerce yazlık konutun yapıldığı İspanya'da borçluluk oranları çok ciddi artmış değil. Ancak bunun sadece kamuyu kapsadığını unutmamak lazım. Diğer yandan İspanya'da bankacılık kanalları üzerinden özel sektörün çok ciddi  borçlandığını unutmamak gerekiyor. İspanya için işin en vahim tarafı 10 sene önce % 10 büyüyen İpanyol ekonomisinin, şimdi küçülüyor olması.

Görüldüğü gibi Eurozone kuruluş amaçlarının çok dışında kalmış, birbirinden çok faklı ekonomilerin yer aldığı ve verimliliğini tamamen kaybetmiş bir bölge oldu. Bu zoraki kurulan birliğe artık "ölü bir proje" olarak bakmak ve inat etmemek belki de en hayırlısı.