Advertisement

Bundan yaklaşık 2 sene önce Brezilya Maliye Bakanı Mantega'nın ortaya attığı bir kavram: Kur Savaşları...

Mantega, ABD’nin aşırı para basması sonucu doların değerini bilinçli bir şekilde değersizleştirdiği ve bu sürecinde özellikle Gelişen Ülke (EM) kurlarının aşrı değerlenmesine yol açtığını belirtmişti. Brezilya Maliye Bakanı bu durumun devamı halinde her ülke kendi kurunun aşırı değerlenmesini engellemek adına ‘operasyonlara’ başlayacağını bunun da ‘ Kur Savaşları’ ile sonuçlanacağını söylemişti.

-Şimdi yaşanan kur savaşı değil

Bundan 2 sene önce ortaya atılan kur savaşı kavramı daha sonraki dönemde de çok kullanıldı. Ne zaman bir ülke kendi parasının aşırı değerlendiği düşüncesi ile bazı faaliyetlere girişse, hep bu kavram hatırlandı. En son Japonya’da yeni Başbakan Şinzo Abe’nin başa gelmesi ile başlattığı Yen'i değersizleştirme çabaları da kur savaşlarının tekrar başladığı şeklinde yorumlandı. Hatta Rusya, Japonya’yı uyararak Yen’in değerine müdahale etmemesini istedi.

Japonya’dan sonra Yeni Zelanda da piyasalarda ‘Kiwi’ olarak adlandırılan parasının aşırı değerli olduğu savı ile müdahale edeceği söyledi.

Bir yandan bu gelişmeler yaşanırken Merkez Bankaları Moskova’da toplanıp durup değerlendirmesi yaptılar. Önce Draghi, arkasından da Bernanke kurlar üzerinde yaşananların organize bir hareket olamadığını müstakil olaylar olduğu, dolayısı ile kur savaşlarından bahsetmenin mümkün olmadığını söylediler.

-Gerçek korkulması gereken  Ticaret Savaşları

Bu noktada ben de merkez bankası başkanlarına katılıyorum. Global ölçüde bir kur savaşında bahsetmek mümkün değildir. Hatta bir adım öne giderek, ABD Doları’nın önümüzdeki dönemde daha fazla güçleneceği, bunun sonunca da özellikle bir çok gelişen ülke kurunun ciddi değer kayıplarına uğrayacağını düşünüyorum.

Ancak benin endişem farklı bir konuda...

Başkan Obama’nın 2. dönemde önceliğini Orta Doğu’dan Asya’ya çevireceği, özellikle ekonomik olarak Çin’in kendisi için daha büyük bir tehlike olmasına izin vermeyeceği yazılıyor, çiziliyor. Yani önümüzdeki 4 yıl boyunca Obama, 2008 krizinden sonra ABD ekonomisinin yaralarını sarma dönemini geride bıraktığını artık siyasi ve ekonomik olarak Çin tehdidi ile uğraşacak gibi gözüküyor.

Bu sebeple Obama’nın hem ABD hem de Batı ittifakındaki önemli oyuncuların ekonomilerinin güçlü olmasına ihtiyacı var. Başkan geçen hafta yaptığı Halka Sesleniş (State of Union) konuşmasında, Avrupalı liderlere iki bölge arasındaki ticarette yer alan tarif, kota, vs.. gibi engellerin kaldırılması çağrısında bulundu. Yani bir başka ifade ile yeni iki kıta arasında bir ‘Free Trade Area’ kurulmasını öneriyor. ABD’nin bu konudaki ısrarı sadece Avrupa Bölgesi ile sınırlı değil. 2012 yılında imzalanan Trans Pasific Partnership’nin yeni üyeleri arasında ABD, Kanada ve Japonya da var. Yani ABD doğusunda Avrupa Birliğin’den diğer uçta Pasifik’de Japonya’ya kadar uzanan bir bölgede yeni bir ticari birlik kurmanın hesaplarını yapıyor.

İşte bu da benim Ticaret Savaşları konusunda endişelenmeme yol açıyor.