Advertisement

Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM), tarım ve gıda sektörünün fotoğrafını çeken kapsamlı bir rapor yayımladı.

Mevcut duruma yönelik tespitlerin yer aldığı raporda, küresel tablo ve geleceğe yönelik senaryolar da mercek altına alınmış.

Ülkelerin tarım ve gıda ürünlerinde her geçen gün birbirine daha bağımlı hale geldiği belirtilen raporda, küresel bazda yaşanan ekonomik, sosyal ve politik değişimlerin tarım ve gıda sektörüne etkisi analiz edilmeye çalışılmış.

Sanayi sektörlerinde karşılaşılan yüksek verim kaygısının, tarım ve gıda ürünlerinde de kendini gösterdiğine dikkat çekilen raporda, özellikle su kaynaklarında gerçekleşmesi tahmin edilen daralma ve gıda üretimini sınırlayabilecek olan iklim değişikliğinin tarım ve gıda sektörünü son derece kritik bir noktaya çekebileceği uyarısı var.

TİM'in raporunda dikkat çekilen bir başka nokta ise insanların tarım ürünlerine bakış açısındaki değişim.

Gıda ürünleri konusunda bilinçlenmenin artmasıyla güvenilir, yaşam kalitesini artırıcı ve besleyici özellikleri yüksek ürünlere yönelik talebin her geçen gün arttığı bir ortamda, 'yeşil tarım', 'organik tarım' gibi uygulamaların her geçen gün tüketicinin gündeminde daha yoğun bir biçimde yer aldığı belirtiliyor.

Dünya tarım-gıda sektöründe Türkiye’nin konumunu tartışmaya açmayı ana hedef olarak belirleyen TİM'in 160 sayfalık raporunda öne çıkan notları 3 ayrı yazıda değerlendireceğiz.

İlk bölümde, sizleri çok fazla detaya boğmadan raporda öne çıkan tespitleri başlıklar halinde paylaşmak istiyoruz:

*** Son 30 yılda dünya gıda sistemi büyük değişime uğradı. Tarım ve gıda, diğer sektörlere benzer şekilde, ulusal sınırları aşan kurumsal ağ desteği ile dünya piyasasına mal ve ürün arz eden, 'ticaretin uluslararasılaşmasının' hızla arttığı sektörler haline geldi. Bu değişim, çiftçi, imalatçı, pazarlamacı, perakendeci, tüketici, mal ve ürün akışına müdahale eden hükümetleri etkiliyor.

*** Çok sayıda ürün, çeşit, yöntem ve çevresel faktörler daha da karmaşık hale geliyor. Besin, yem ve giyecek hammaddesi üretmesi beklenen tarıma yeni görevler (biyoyakıt, ekosistemi koruma, sağlıklı yaşam) yükleniyor.

*** Zincirin son halkası olan gıda tüketicileri artık yalnızca tüketecekleri ürünün içerik ve güvenirliğini merak etmekle kalmıyor; aynı zamanda nasıl üretildiği, çevresel ve sosyal etkileri ile de ilgileniyor. Bu durum yeni standartlar, sertifikalar, çevresel ayak izi, organik yiyecekler, GDO gibi konuları gündeme getiriyor.

*** Dünyada tarım gündemindeki en önemli değişiklik, tarımın arz yönünü ön plana çıkaran üretici ağırlıklı yaklaşımdan, talep yönünü öne çıkaran tüketici odaklı bir yaklaşıma doğru kayması.

*** Türkiye, tarımda süregelen temel sorunlarını uzun döneme yayarak çözebilir. Amaç ve araç uyumu titizlikle tasarlanmış tarım politikaları sektörün temel sorunlarının çözümüne yardımcı olur. Aksi durumda, uygulanan politikalar sorun kaynağı haline dönüşebilir.

*** Son 30 yılda dünyada tarım ve gıda sistemi değişti ve değişmeye devam ediyor. Sektörün sertleşecek rekabet ortamına uyum göstermesi gerekiyor. Rekabetçi tarım için gerekenler: 1) Geniş verimli tarımsal arazi, 2) Elverişli hava şartları, 3) Becerikli üreticiler, 4) Ülke koşullarına uygun modern üretim tekniklerin geliştirilmesi ve yaygınlaştırılması; 5) Gelişmiş ve aksamadan işleyen girdi (kredi dahil) piyasaları; 6) Ulaştırma, işleme ve pazarlama altyapıları; 7) Fiyat oluşumu ve risk transferine olanak sağlayacak ürün piyasaları ve finansal kurumlar. Türkiye yukarıda sayılanların ilk üçünde avantajlı konumda ancak gayret gösterilmesine rağmen yeterli koşullar oluşturulamamış durumda.

*** Türkiye'de üreticiye bütçeden yapılan transferlerin büyüklüğü tarımın performans göstergesi olarak kullanılıyor. Tarım politikası, sadece hükümetlerin bütçeden yaptıkları transferler, iç piyasaya doğrudan veya dolaylı (alan ve üretim kısıtlamaları gibi) müdahalelerinden oluşmaz. İhracat ve ithalata ilişkin politikalar tarım politikasının ayrılmaz parçasıdır, hatta Türkiye’de olduğu gibi tarıma transferlerde en büyük destek kalemini oluşturabilir.

*** Ülkeler geliştikçe istatistiklerinin kapsama alanı ve kalitesi artar. Tarım ve kır istatistiklerinde de aynı eğilim gözlenir. Türkiye’de bırakın işletme düzeyinde istatistikleri, toplulaştırılmış istatistiklerde bile sorunlar derinleşiyor. Zaman serisi verilerde düzeltme imkanı veren son tarım sayımı 15 yıl önce yapılmış durumda. Bu nedenle alan, hayvan sayısı, üretim istatistikleri kaba değişim varsayımlarıyla üretilmektedir. İşgücü istatistiklerinde yöntem değişikliklerinin düzeltme yükünün tamamına yakını tarım ve kıra bindirilmektedir. Bu nedenle tarımda işgücü verilerinin sahadan mı geldiği, yoksa düzeltme nedeniyle mi oluştuğunu belirlemek imkansızdır.

*** Ülkelerarası karşılaştırmalar verimlilik konusunda Türkiye’nin alacak çok yolu olduğunu gösteriyor. Türkiye’nin özellikle temel gıda mallarında ürüne odaklı ulusal arz yönetimi tarım politikalarında ağırlığını korumaktadır. Tutarlılık sağlamak için genel koruma düzeyi yüksek tutulmaktadır. Böylelikle ithalat kontrol altında tutulurken, bu malların iç fiyatları dünya fiyatlarından ayrışmaktadır. Hayvancılık sektöründe gerektiğinde ithalata izin vermek iç piyasanın sığlığı nedeniyle fiyatları terbiye edememektedir. İç piyasadan gelen en küçük arz şoku sonucunda artan fiyat seviyesi bir sonraki şoka kadar korunmaktadır.

*** Ümit verici gelişme işlenmiş gıda ürünlerinde izlenmektedir. İşlenmiş gıdanın toplam içindeki payı yavaş da olsa artmaktadır. Gelecekte Türkiye’nin tarım-gıda sektörünün ihracat performansında işlenmiş gıda ürünlerindeki artış belirleyici rol oynayacaktır. Tarım mallarında günümüzde izlenen politikaların devamı durumunda sektörün ihracatında katma değer artışı sınırlı kalacaktır.

*** Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, bir yandan özellikle sulamaya açılan alanlarda arazi konsolidasyon çalışmalarına hız verirken, diğer yandan Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu’nda 2014 yılında yapılan köklü değişikliklerin getirdiği düzenlemeler yoluyla işletme arazi büyüklüklerini ve parça sayısını etkilemeye çalışmaktadır. Yenilenen kanunun tam olarak uygulamaya geçmesi durumunda bile işletmelerin arazi büyüklükleri ve parça sayılarında anlamlı değişiklerin oluşması en az bir nesil alır. Dolayısıyla Türkiye’nin işletme arazi büyüklüklerine uygun üretim teknikleri geliştirmesi ve teknolojik gelişmeleri uyarlaması kaçınılmazdır.

TİM'in raporunda öne çıkan diğer önemli notları da bir sonraki yazıda ele alacağız.

İrfan Donat

Bloomberg HT Tarım Editörü

idonat@bloomberght.com