Advertisement

Türkiye İş Bankası'nın ev sahipliğinde, Bloomberg HT'nin medya sponsorluğunda organize edilen 'Tarım Sohbetleri' dizisine Mersin'in Tarsus İlçesi'nden başladık.

 

Amacımız, Anadolu'nun farklı bölgelerinde çiftçilerle biraraya gelerek tarımın nabzını tutmak.

 

Tarsus'taki ilk buluşma bizim açımızdan ufuk açıcı oldu.

 

Öncelikle şunu belirtelim ki tarımı İstanbul ya da Ankara'dan oturarak doğru şekilde analiz edebilmek gerçekten zor ve çok da sağlıklı değil.

 

Sahaya inip, çiftçi ile buluşunca tarımdaki farklı dinamikleri daha somut gözlemleme şansımız oluyor.

 

Lafı fazla uzatmadan Çukurova Bölgesi'ne dair aldığımız notları sizlerle de paylaşmak istiyoruz.

 

Tarsus'un tarımsal üretimi, Çukurova'daki potansiyeli anlamak açısından röntgen niteliğinde.

 

Tarsus, 1 milyon dekarı aşan tarım arazisine sahip. Tarsus Ziraat Odası Başkanı Ali Ergezer, Tarsus'un 1 milyon 350 bin dekar arazisinin tarıma müsait olduğunun altını çiziyor.

 

Tarsus ve çevre bölgeler yılda 3 ürün alınabilen bereketli topraklara sahip. Ticari olarak 68 çeşit tarım ürününün yetiştiği bölgede nüfusun yaklaşık yüzde 90'ının geçim kaynağı tarım ve gıda üzerine.

 

Rakamlar bununla sınırlı değil...

 

Detayları paylaşacağız ama son söyleyeceğimizi şimdiden dile getirelim.

 

Çukurova'da deyim yerindeyse un var, yağ var, şeker var. Tek eksik, bunları biraraya getirerek helva yapıp, satabilmek.

 

Zaten Türkiye İş Bankası da bu noktada 'Tarım Sohbetleri'nin ilk ayağı olan Tarsus buluşmasının temasını 'Tarımda Markalaşma' olarak belirledi.

 

Hedef, tarımsal ürünlerin gıda sanayi ile buluşarak katma değer yaratılması ve marka olarak dünya pazarına açılması.

 

Çukurova'nın sahip olduğu toprak, su ve iklim yapısı ile işgücü, tarımda lokomotif bölgeler arasında yer almasında temel etken. Toplantıda bu potansiyeli farklı açılardan değerlendirme imkanı bulduk.

 

Tarım sohbetinde çiftçilerin yanısıra, ihracatçıların, bankacıların, akademisyenlerin, sanayicilerin ve STK temsilcilerinin de olması konuya bütüncül olarak bakabilmemizi sağladı.

 

ÇUKUROVA'DA AĞALIK DÖNEMİ BİTTİ”

 

Tarsus Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Ruhi Koçak, Mersin'de bundan 30 yıl önce 55 tane çırçır fabrikası varken, bugün bunların hiçbirinin kalmamasının sorgulanması gerektiğine vurgu yaptı.

 

Gıda sanayiini bölgeye yeniden getirmek gerektiğinin altını çizen Koçak, tarım ve gıda üretiminde yeniden atılım yapmanın yolunun Gıda İhtisas Organize Sanayi Bölgesi'den (OSB) geçtiğini söyledi.

 

Koçak, "Tarsus Gıda İhtisas OSB sayesinde planlı üretim sonrası tarımsal ürünler işlenerek katma değer sağlanacak ve sanayiyle buluşturularak ekonomik değer kazanacak” dedi.

 

Ancak bu şekilde sağlıklı bir üretim yapısına kavuşabileceklerini belirten Koçak, Çukurova Uluslararası Havalimanı projesinin en kısa sürede hayata geçirilmesi ile ihracatın ivme kazanacağı ve bölgenin tarım ve gıda konusunda merkez haline geleceği görüşünde.

 

Tarımda yaşanan değişime de değinen Koçak, “Çukurova'da bir dönemler herkes ağa idi ama artık bu dönem bitti. Artık bilim ve Ar-Ge ile yol almalıyız. Uluslararası Rekabeti Geliştirme (Ur-Ge) yönünde çalışıyoruz. Bu işte başarının yolu işbirliğinden, kooperatifleşmeden geçiyor. Ortak üretim, ortak pazarlama noktasında birlikte hareket etmek zorundayız” diye konuştu.

 

Çukurova'da rahatlıkla yetiştirilebilecek süs bitkilerinin İtalya, Fransa gibi ülkelerden ithal edilmesinden yakınan Koçak, Çukurova'nın sadece bir kaç ürün ile anılmasından rahatsız.

 

Bölgenin süs bitkisi üretimi açısından merkez olabileceğine inanan Koçak, “Katma değeri yüksek ürün yetiştirmek varken niye bunlara yönelmiyoruz? Girişimci ve yatırımcı eksiğimiz var. Yetişmiş işgücü büyükşehirlere göç ediyor. Vasıfsız işgücü göçü alıyoruz. Çiftçilik artık alt sınıf bir meslek olarak görülmemeli. Tarım artık daha ciddi bir sektör olarak algılanıyor. Gençlerin bu işe girmesi teşvik edilmeli” dedi.

 

Ruhi Koçak, bankalara da çiftçi adına çağrıda bulunuyor: “Çiftçinin hesap yapma eğitimi yok. O yüzden finansmanı verecek taraf, çiftçiyi doğru şekilde borçlandırmalı ve yönlendirmeli.”

 

PAMUĞU SATARSAK 3 TL, MARKALI GÖMLEK SATARSAK 300 TL”

 

Panelde konuşan Adana Çiftçiler Birliği Başkanı Mutlu Doğru ise katma değerli üretim konusunda bölgenin beyaz altını olarak nitelenen pamuk örneğini verdi.

 

Doğru, “Bir gömlekte yaklaşık 400 gr pamuk kullanıldığını farzedersek, bunun ham fiyatı 3 lira civarında. Ama bu pamuğu dokuyup, iplik haline getirip gömlek yaparsak fiyatı 60-70 liraya çıkıyor. Hele bir de bu gömleği marka haline getirip, etiket koyduğunuzda fiyatı 200-300 liraya kadar çıkıyor” dedi.

 

Alın size katma değerli üretim!

 

Tarımsal üretimde kriterlerin de değiştiğine dikkat çeken Doğru, “Eskiden tarımda tek kriter verimli üretimdi. Şimdi kaliteli, verimli üretim trendi ağırlıkta. Bir sonraki aşama ise çevre bilinci yüksek, kaliteli, verimli üretim. Dünya buraya doğru gidiyor” diye konuştu.

 

Çiftçinin yeni trendlere ve tüketici odaklı ihtiyaçlara ayak uydurmak zorunda olduğunu kaydeden Doğru, tarımda kazanç sağlandığı takdirde gençlerin de tarıma ilgi duyağı görüşünde.

 

Doğru, “Maliyetler düşer ve üretilen ürünler kolay ve değerinde pazarlanırsa gençler neden tarıma ilgi duymasın? Ancak bu şekilde kırsaldan kente göçün önüne geçilebilir. Tarımın nüfusu yüzde 18'lerde iken çiftçinin toplam gelirden aldığı pay yüzde 7-8'lerde. Fakirlik problemi çeken çiftçi sorunumuz var” tespitinde bulundu.

 

Çukurova'da başarılı bir modelin işlemesi için reçetenin rekabet kadar işbirliğinde yattığını söyleyen Doğru, “Üretimden çok satışta problemimiz var. Birbiriyle rekabet ederken, aynı zamanda işbirliği yapan kentler haline gelmeliyiz” dedi.

 

Doğru, çiftçinin finansmana erişim noktasında ise bankaları, bölünmüş tarlaların da ipotek altına alınabilmesi konusunda çalışma yapmaya çağırdı.

 

KİRAZ ÜRETİMİNDE TÜRKİYE, İHRACATINDA ŞİLİ ÖNDE”

 

Ege Yaş Meyve Sebze İhracatçıları Birliği Başkanı Rıza Seyyar ise Türkiye'nin tarımsal üretim açısından potansiyeline değinirken ihracat tarafındaki tablonun da fotoğrafını çekti.

 

Türkiye'nin tarımsal üretimde birçok ülkeden daha kalite ürün yetiştirdiğini ifade eden Seyyar'ın şu tespiti üzerinde de düşünmek lazım: “Şili, kirazda bizim üçte birimiz kadar üretim yaparken, bizim 3 katımız ihracat geliri elde ediyor. Ürünlerinin tamamını hava kargo ile ihraç eden Şili, kirazı 18-20 $'dan satarken biz 2,5 $'dan ihraç ediyoruz. Türkiye üzümü 0,60 dolardan (60 sent) satarken, Şili 4 Dolar'dan ihraç ediyor. Benzer şey şeftalide de geçerli. Üretimde biz öndeyiz ama ihracatta Şili bizden daha önde. Tüketiciye ürün ne kadar hızlı ulaşırsa, kalite ve fiyat o kadar yüksek, fire kaybı da düşük oluyor” dedi.

 

Tarımsal hasılanın yüzde 30'unun ihracatta değerlendirildiğini kaydeden Seyyar, katma değeri yüksek ihracatı artırmak için katma değeri yüksek üretime odaklanılması gerektiğini dile getirdi.

 

Anadolu'dan tarım notları bunlarla sınırlı değil...

 

Bir sonraki yazıda Tarsus'ta konuşulan diğer konuları da aktarmaya devam edeceğiz.

 

İrfan Donat

 

Bloomberg HT Tarım Editörü

 

idonat@bloomberght.com