Advertisement

Sabah gözlerimizi açtığımız andan tekrar yatağa girdiğimiz ana kadar bir gün içerisinde yaklaşık 35 bin karar veriyoruz.


Sabah evden çıkarken hangi kıyafetleri giyeceğimize, işe hangi ulaşım yoluyla gideceğimize, sabah kahvaltı için neyi, saat kaçta yiyeceğimize, işe hangi görevle başlayacağımıza, kısacası birçok farklı konuya gün içerisinde karar veriyoruz ve verdiğimiz her bir karar, ondan bir sonraki vereceğimiz kararın kalitesini düşürüyor.


Biz her ne kadar farkında olmasak da karar verebilme yeteneğimiz günün farklı saatlerinde, yediğimiz ve içtiğimize de bağlı olarak önemli farklılıklar gösteriyor.


Roy Baumeister ve John Tierney tarafından kaleme alınan İrade Gücü (Willpower) isimli kitap karar verme mekanizmamızı çeşitli medikal araştırmalar üzerinden irdeliyor ve kanımızdaki şeker miktarından saatin kaç olduğuna kadar birçok etmenin kararlarımızda, finansal tercihlerimizde, dolayısıyla da hayatımız üzerinde etkisi olduğunu ortaya koyuyor.


İkilinin araştırmalarına göre bütün gücünü şu veya bu konuda karar vermekle geçiren insanların karar verme mekanizması en çok akşam saatlerinde zayıflıyor. O yüzden restauranta veya alışverişe akşam vakitlerinde gittiğimizde karar vermemiz normalden daha uzun sürebiliyor.


Ben ise bunu geçtiğimiz hafta Twitter üzerinde bir anket ile denedim.


Davranışsal ekonomistlerin insanların karar verme mekanizmalarına dikkat çekmek için çoğunlukla kullandığı bir soruyu yönelttiğim tweet’e 2,672 kişi katılım sağladı. Soru ise şuydu: “5 makina 5 parçayı 5 dakikada üretiyorsa 100 makina 100 parçayı kaç dakikada üretir?”


James Montier tarafından kaleme alınan “Davranışsal Yatırım” (Behavioral Investing) kitabında birçok kişinin bu soruya verdiği yanlış cevabın 100 olduğu belirtiliyor. Bunun nedeni ise insanların soruya çok fazla efor gerektirmeyen, paralel işleme sistemi üzerinden fonksiyon gösteren, Daniel Kahneman’ın “Sistem 1” dediği beynin çoğunlukla kullandığımız sistemi üzerinden cevap vermeleri.


Kahneman’ın tanımıyla kısaca Sistem 1 etrafımızda olan biteni hızlıca algılamamızı sağlayan, farkında bile olmadığımız güdüleri dürten, beynimizin en yoğun ve sıklıkla kullandığımız reaksiyon sistemi. Sistem 1 üzerinde çok ama çok az kontrolümüz vardır der Kahneman.

Sistem 2 ise daha derin düşünerek daha sofistike kararlar vermemizi sağlayan, farklı faktörleri karar mekanizmasına dahil ettiğimiz, çevremizde olup biteni biraz daha detayıyla ele almamızı sağlayan sistemdir.


Örnek vermek gerekirse bir senfoni orkestrasına gittiğinizde orkestranın çıkardığı sesin bütününü algılamak için Sistem 1’i, orkestrada spesifik bir enstrümanın sesini o diğer seslerin içinden seçebilmek için ise Sistem 2’yi kullanırsınız.


Montier soruyu örneklediği ve detayladığı Davranışsal Yatırım kitabında 100 cevabını veren insanların farkında olmadan çoğu zaman Sistem 1’i kullandığını, oysa biraz daha dikkatli düşünülmesi ve Sistem 2’nin harekete geçirilmesi durumunda doğru cevabın 5 olduğunun görüleceğini söylüyor.


Öyle ki soruyu cevaplayan meslektaşlarımızdan Sadi Kaymaz (Twitter: @Dragonomi) cevabını verdikten sonra “İlk beş saniyede 1’i işaretledim, ikinci beş saniyede ‘5 dakika’ diye çıktı verdi zihin” yorumunu yaptı.


Fakat bunlar davranışsal ekonomi, davranışsal finans konularıyla az çok ilgilenen herkesin okuduğu veya tahmin ettiği şeyler. Benim ankette ölçmeye çalıştığım ise tamamen bundan bağımsız, kimsenin aklına gelmediğini düşündüğüm ince bir detaydı.


Kararlarınız = n + (Yediğiniz + İçtiğiniz)


Yaklaşık 3 bin kişinin katıldığı anketi akşam 21:00’da hazırlamış ve tweetini atmıştım. O saati seçmemin nedeni ise Willpower kitabında insanların çoğunun gün boyu karar vermekten mental olarak yoruldukları için akşam saatlerinde verdikleri kararlarda çok detaylı düşünmemeleri üzerine kitaplarında yaptıkları yorumlardı. Bunun anlamı şuydu: İnsanlar daha fazla efor gerektiren Sistem 2’yi akşam saatlerinde çok fazla kullanmıyor, kararların çoğunu Sistem 1’i kullanarak veriyorlardı.


Öyle ki 21:00 ve sabah 08:30 arası “100” yanlış cevabını verenlerin oranı yaklaşık %28, doğru cevap olan “5”i seçenlerin oranı ise yaklaşık %62 olmuştu. Bir diğer deyişle vücudun verdiği binlerce kararın ardından bu soruyu da cevaplamaya çalışanların yaklaşık %28’i Sistem 1’in tipik verdiği cevabı vermişti.


Bir sonraki gün anket devam ederken, saat 11:00 sularında Twitter’da hatırı sayılır takipçileri olan sevgili Açıl Sezen ve Ali Çağatay anketi retweet ettiler. Bu saat de yine stratejik olarak seçilmişti zira kitaptaki araştırmalara göre insanlar sabah kahvaltılarını yapıp, kanlarına bir miktar şeker girdikten sonra gündüz 10:00-14:00 arası daha sağlıklı, daha iyimser ve biraz daha detaylı düşünülmüş kararlar veriyorlar. Yani sabah kahvaltısının yapıldığı, öğle atıştırmasının gerçekleştiği bu dönemde (tabii ki öğle yemeğinde iskender yiyip “bir ağırlık çöktü” diye sızlanmıyorsanız) insanlar Sistem 2’yi daha sık kullanıyor. Zira bu saatler arasında “100” cevabını verenlerin oranı %23’e kadar gerilerken, “5” cevabını verenlerin oranı %64’e yükseldi. Akşam saat 21:00 civarında anket bittiğinde ise 2,672 katılımcının %62’si “5” ve %26’sı “100” cevabını verdi.


Bu yaptığım ufak anket sınırlamaları ve detay eksikliğinden dolayı elbette bir deney olarak adlandırılamaz. Fakat Baumeister ve Tierney’in Willpower kitabında bahsettiği, insanların karar verme yetilerinin gün içerisinde değiştiğine ve sağlıklı kararların hangi şartlar altında, günün çoğunlukla hangi zamanında verildiğine dair açıklamalarını bir nebze de olsa doğrulayan bir girişim oldu.


Dolayısıyla yatırım ve tüketim kararlarınız da dahil birçok kararı verirken vücudunuzun işleyişine, kararı vermenize yardımcı olan etmenlerin yerinde olup olmamasına dikkat etmeniz gerekiyor. Bunları öğrenebilmemiz için de bol bol okumamız ve danışmamız gerekiyor.