Advertisement

Merkez Bankası’nın 425 baz puan ile piyasada beklentilerin üzerinde bir faiz indirimine gitmesi sonrası gerek yurt içi gerek yurt dışı analistler bu kararın etkileri için “uzun vade” vurgusu yaptı.

Bank of Tokyo-Mitsubishi Kur Stratejisti Lee Hardman karardan önce “Eğer TCMB 400 baz puan faiz indirirse bu Dolar/TL ’yi yılsonu 5,90-6 seviyelerine çekebilir” derken, Rabobank EM Stratejisti Piotr Matys “Karara uzun vadede bakacak olursak endişeliyiz” açıklamasını yaptı. Karar sonrası konuştuğum ve piyasanın çok sert tepki vermediğini belirttiğim birkaç iç piyasa uzmanı da kararın etkilerinin şimdi değil ancak bir süre geçmesinin ardından görüleceğini söyledi.

Peki Merkez Bankası’nın böylesine agresif bir indirime gitmesinin ardında psikolojik olarak yatan neden ne olabilir?

TCMB karar açıklamasında “son dönemde iktisadi faaliyette ılımlı toparlanma”, “rekabet gücündeki artışın ihracatı da artırması”, “turizmdeki güçlü seyrin” iktisadi faaliyete sağladığı desteğin kararın arkasındaki nedenler olarak altını çiziyor.

Turizmde rekor kırılan yaz döneminin birkaç ay sonra biteceği, ihracattaki artışın küresel ticaret gerilimi nedeniyle her an tehdit altında olabileceği, enflasyonun da baz etkisiyle Eylül ayına kadar düşüşünün devam edip sonra yeniden yükselişe geçebileceği beklentilerini göz önüne alınca, TCMB’nin davranışsal finanstaki “şimdiki zaman yanılgısı”na kapılıp kapılmadığı sorgulanır hale geliyor.

Şimdiki zaman yanılgısı, içinde bulunulan şartların ve duyulan arzuların kuvvetine direnç gösteremeyerek gelecekte potansiyel olarak zararlı olmasına rağmen kısa vadede faydalı olabilecek kararların alınmasını işliyor. Yani yüksek kalorinin gelecekteki zararına rağmen pizzanın şimdiki hazzını istemek, yüksek şekerin gelecekteki tehlikesine rağmen dondurmalı baklavayı şimdi yemek gibi.

Merkez Bankası’nın bu yanılgıya düşüp düşmediğine tam olarak karar vermek ise bankanın geleceğe dair ne düşündüğünü, gelecekle ilgili nasıl öngörülerde bulunduğunu bilmeden biraz zor. Faiz kararı metnine bakıldığında banka “ekonomideki toparlanmanın devam edeceğini”, “cari işlemler dengesindeki iyileşme eğiliminin sürmesini” bekliyor.

Yani bir diğer deyişle Merkez Bankası faiz indirimi sonrası ekonomide her şeyin iyi gideceğine inanıyor, analistler ise “uzun vadede” işlerin karışabileceği uyarısını yapıyor. Merkez Bankası’nın bakış açısına göre ortada “şimdiki zaman yanılgısı”na söz konusu herhangi bir davranış yok fakat analistlerin “etkiler uzun vadede görülecek” vurgusuna bakılırsa karar, biraz daha kısa vadeli bakış açısıyla alınmış durumda.

Geleceği hafife alan “şimdiki zaman yanılgısı” insanların para biriktirmesi, diyete başlaması ve gelecekle ilgili birçok planlarını gerçekleştirmesinin önüne geçiyor. Bu yanılgı tabii ki her zaman insanların değil, insanlar tarafından yönetilen kurumların da kararlarını etkileyebiliyor.

Piyasada sürü psikolojisi ve “harekete geçme yanılgısı”

Kısa vadeli bakış açısı ve hemen harekete geçme eğilimi yalnızca merkez bankaları değil küresel piyasa aktörlerinin tamamını etkisi altına alan tehlikeli bir akımı temsil ediyor.

Türkiye Sermaye Piyasaları Birliği’nin (TSPB) son raporuna göre yerli yatırımcının bir BIST100 hissesini elinde tutma süresi ortalama 27 gün, yabancı yatırımcının ise 119 gün. Üstelik bu rakamlar algoritmik işlemlerin yayılmasıyla hızla düşmeye devam ediyor.

Deutsche Securities Genel Müdürü Albert Krespin de yerli yatırımcının bir hisseyi elinde tutma süresinin ortalama 3 hafta olduğunu belirterek bu bilgiyi doğruluyor.

TEB Yatırım/BNP Paribas Stratejisti Işık Ökte ise Türkiye’nin gelişen piyasalarda ağırlığının düşmesine ve insanların artık Rusya, Güney Afrika ve Polonya gibi yerleri tercih ettiklerine dikkat çekiyor.

Bu da bizim piyasada yerli portföy yöneticilerinin ve BES fonlarının önemini artırdı. Onlar da çok dönüyor… Oradan oraya, oradan oraya… Yatırım değil, tamamen trade olayı.

Ökte’nin son cümlesi özellikle can yakıcı. Piyasa aktörlerinin artık yatırımdan ziyade çoğunlukla trade odaklı işlem yapması, tehlikeli iki tuzağa da işaret ediyor: sürü psikolojisi ve harekete geçme yanılgısı.

Ticaret savaşları, jeopolitik gerginlikler, Borsalarda trend eksikliği derken küresel belirsizlikler artık yatırımcılar arasında da pozisyonların hızlı değişmesine yol açıyor. Bir düşünün, bu yılın başında Fed’in Temmuz ayında faiz indireceği aklınıza gelir miydi?

Dolayısıyla piyasa işlemcilerinin her yeni gelişmeye tepki vererek pozisyon değiştirmeleri, pozisyonunu değiştirmesi gerekmeyen bir işlemciyi de “sürü dışında” kaldığı ve sürüye karşı durarak kayıp yaşaması durumunda bunun acısının daha ağır olacağı korkusuna sürüklüyor.

Harekete geçme yanılgısı da uzun vadede pozisyonunda daha fazla para kazanabilecek bir işlemciyi, sırf piyasada yeni normal 27 günde bir pozisyon değiştirmek olduğu için harekete geçmeye yönlendiren bir psikolojik yanılgı olarak dikkat çekiyor.

Bu “harekete geçme” dürtüsünü günümüzde ince eleyip sık dokumadan evlenen gençlerde, neden bir yanılgı olduğunu ise artan boşanma istatistiklerinde kısmen görebilirsiniz. Herkes evleniyor diye evlenilmez…