Advertisement

Gene aynı noktaya geldik. Döviz sepeti son 2 ayda 3.75’lerden 4.10’lara kadar yükseldi. Ki tansiyon artışlarında sevmediğimiz daha yüksek rakamlara da geçen hafta şahit olduk.

Sepet bazında son iki ayda yaklaşık değer kaybımız %10. TL değer kazanmadığı takdirde bunun enflasyona yansıması 2-4 aylık vadede ekstra 1 puan demek. Bu zaman zarfında gelişmekte olan ülkeler ne yapmış? Bozulmanın başladığı Eylül başından bu yana dolara karşı değer kayıpları ortalama %5 (JP EMFX). Fazladan bir %5 satılmışız ki sebep içerideki kirli haber akışı+jeopolitik gelişmeler+tatsız geçen bir ihale süreci vs. Neden çok.

Son iki aylık süreçte TL ve diğer Gelişen Ülke kurları – USD karşısında performans


En yakın vadede ne beklemeli?

Öncelikle ilk derdimiz global taraf ve doların durumu. Her ne kadar Tump’ın Perşembe günü FED Başkanı olarak Powell’ı telaffuz etme beklentisi artık iyice güçlense de, vergi tarafında yarın gelmesi muhtemel detay tasarı ve 6 Kasım’da Senato'ya sunulması gibi önemli dolar pozitif olması muhtemel gelişmeler de akıllar da tutulmalı. Gel gitleri dışarı bırakırsak gidişat orta vadede dolar pozitif. En azından faiz farkından dolayı bu yönde şekillenmesi muhtemel. Ek olarak, geçen hafta güvercin bir Draghi gördüğümüzü de unutmayalım.

TR’ye dönersek. Cuma günü Ekim ayı enflasyonu açıklanacak. Piyasa beklentisi aylık %1.7’lerde olsa dahi... kurun son 1.5-2 aylık hareketi daha yüksek bir rakamla karşılaşma riskimizi artırdı. %2’ye yakın bir enflasyon olsı ve piyasayı bir tur daha tedirgin eder. Yıl sonu tek hane beklentimiz hali hazırda artık yok. Yarınki TCMB enflasyon raporunda 2017 sonu rakamının, önceki tahmin olan %8.7’den %9.5 civarlarına yukarı revize olması muhtemel. TCMB yıl sonuna dair daha iyimser olacaktır muhtemelen.

Aşağıdaki grafikte çekirdek enflasyon (yıllık sol eksen) ve kur hareket ilişkisi mevcut. Son dönemde çekirdekteki yükselişin temel sebebi iç talep. Bunun üzerine TL’de son 2 aydır yaşadığımız değer kaybının da eklenmesi olası.



1Ç18’deki tek hane enflasyon (%8’ler) ve baz etkisi elbette ki hala geçerli fakat bu son yaşadığımız kur hareketinin de “işler hızla değişebilir” algısını beraberinde getirdiğini unutmayalım. Bir para biriminin kırılgan olması demek de tam da bu yaşadığımız. Makro temeller açısından son derece abartılmış bir hareket olsa dahi. Dolayısıyla “algının” finansal piyasalardaki gücünü de azımsamamakta fayda var.

Enflasyona dönersek, yarınki TCMB enflasyon raporunda yapılacak sunumda, piyasaya 2 noktaya bakacak.

1- Kur geçişkenliği için TCMB ne düşünüyor, nasıl bir rehberlik verecek

2- Büyüme ve iç talep oldukça güçlü, çekirdeği artırıyor, bu durumda para politikasında sadece şu an var olan duruşu korumak yeterli mi?

Şunu da unutmamak gerek para politikasının aracı faiz, aktarım mekanizması da kredilerdir. Siz faizi belli bir seviyede tutuyorsunuz sıkı duruşunuz net fakat bu denli kredilerin arttığı ve iç talebin enflasyon yarattığı ortamda, toplam politikanız maksadından sapmış gözükmekte. Büyüme ise hedef bu yıl ulaşılmış durumda, fakat hedef sürdürülebilir bir büyüme ise bu da önce düşük enflasyon ve sonra düşük faizle olur, bu hedeften uzaklaşıyoruz. Tavuk yumurta meselesine gelmiş durumdayız.

2-3 yıllık büyüme hedefi ile, uzun vade sürdürülebilir büyüme stratejisi arasındaki farkı netleştirmemizde fayda var sanırım.