Sabah saatlerinde TCMB tarafından, TL’yi desteklemek adına munzama dair son dönemde beklenen adımlar gelirken, BDDK’dan da enflasyonu kontrol etmek için makro ihtiyati tedbirlerin (kredi kartı geldiğini görüyoruz (kredi kartı taksit sayıları, taşıt kredileri vade sınırlama vb).
Bu adımların amacı ne ve işe yarar mı?
Adımların öncelikli amacı TL’deki değer kaybını yavaşlatma. İşe yaraması çok mümkün değil. TL üzerindeki baskının temelde iki sebebi var. Birincisi değişen global süreçler ikincisi de içeride zayıflayan ekonomi. Dolayısıyla hem global kaynaklı hem içerideki makro kaynaklı dövize erişim imkanlarımız sınırlanmış durumda. Son dönemde aşılamanın hızı ve turizmin canlanacak olması kısmen döviz girişi sağlayacaktır. Fakat orta vadedeki zayıf makro görünüm ve yüksek enflasyon maalesef TL’yi cazip kılmıyor.
Diğer konu ise TL’deki değer kaybının önüne geçme çabasının yanında, yeniden yükseliş trendine giren enflasyonu yavaşlatmak. Son gelen elektrik ve doğalgaz zamları enflasyona yaklaşık 60 baz puan etki yapacak. İkincil etkiler de devreye girerse, bu yılı yüzde 15’in altında bir enflasyon ile kapamamız zor gözüküyor. Enflasyonda riskler uzun süredir yukarı yönlü.
Durum bu iken, normal şartlar altında para politikasının doğrudan sıkılaşmaya gitmesi gerekir. Hatırlayalım, emsallerimiz, FED’in son yönlendirmelerinin ardından, önden yüklemeli faiz artırımlarına başladılar. Biz ise faizi düşürme arzusundayız. Görünen o ki ne global döngü ne içerideki enflasyon baskısı bu süreci çok olası kılmıyor. Aksine net şekilde sıkılaştırma ihtiyacımız var. Bu da şu aşamada imkânsız; ekonomideki yavaşlama ve zorlanma da ortada. Enflasyonu vakti zamanında kontrol edemememiz bize her geçen gün daha maliyetli oluyor.
Vaziyet buyken, gereken doğru adımları atamadığımız için, kuru da kontrol etme arzusu ile bugünkü munzam adımına başvurduk. Ana resimde önceki aksiyonlarımızdan aslında hiçbir farkı yok. İşe yarar mı? Amaç döviz mevduatlarının bozulup TL’ye geçilmesini sağlamaksa bu vatandaşa kalmış bir durum. Bankalara bunu teşvik edici yöntem sunsanız da, bankalar vatandaşa dövizini boz TL’ye geç diyemez. Döviz mevduata ödenen faiz düşer. Fakat pek çok banka hali hazırda DTH’a zaten düşük faiz veriyor. Kaldı ki, buradaki faizin, vatandaşın döviz tutma kararında hiçbir etkisi olmadığını biliyoruz.
Bunun ötesinde, artan enflasyonun, artan elektrik doğalgaz fiyatlarının bilakis döviz talebini artırıcı etkisi var şu an. Tekrarlayalım kur üzerinde şu an iki temel faktör belirleyici, global sermaye hareketleri ve içeride yükselen enflasyon. FED’in son adımları sonrası da gelişen ülkelere yeni bir sermaye akışı kısa vadede söz konusu değil. Global koşulların lehimize olduğu pencere, en azından kısa vadede geride kaldı. Dünyada enflasyon yükseliyor ve emsallerimiz faiz artırım döngüsüne girdi.
BDDK’dan gelen tamamlayıcı makro ihtiyati tedbirlere gelirsek, elbette ince ayar olarak olumlu. Fakat ne global döngü ne de enflasyonun geldiği seviye, ince ayarlarla bu işi çözebileceğimiz noktada değil. Dolayısıyla toplamda enflasyonu rahatlatabilecek bir adım olarak görmemek lazım.
Toplarsak, para politikasında, “zamanlama” çok kritik. O zamanlamayı ıskalayıp, yan yollara her saptığımızda, enflasyon bir kademe daha yükseliyor. Çeşitli komiteler kurullar kurmak, Fiyat İstikrarı Komitesi gibi, ne fayda sağlayacak? Kaldı ki bu konuda net sorumluluğu olan bir kurumumuz var: Merkez Bankası. Yapmamız gereken her zamanki gibi tek bir adım var. Doğru / net / basit bir para politikası uygulamak. Geriye kalan tüm yan yollar zaman kaybetmek oluyor.